CHP İstanbul Milletvekili, PM Üyesi ve 31 Mart seçimleri 2. Bölge Seçim Koordinatörü Gökan Zeybek’le, Sarıyer Darüşşafaka Mahallesi Muhtarlığı’nda seçmen listelerini kontrolü sırasında görüştük.

Üstlendiği görevi gereği seçmen listelerinde sorun olup olmadığını inceleyen Zeybek, Türkiye’nin içinde bulunduğu genel durumu değerlendirirken, CHP ile AK Parti arasında geçecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışını da yorumladı. Zeybek, “Daha önce de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ikili yarışlar oldu ama sayın İmamoğlu bu kez kazanmaya en yakın adayımız olarak gözüküyor” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek, Kent Yaşam Haber Müdürü Tuncay Dağlı’ya şu açıklamalarda bulundu:

“İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleriyle ilgili olarak yarışacak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayı daha önce İzmir’de de büyükşehir belediye başkanlığına aday olmuş ve seçimi açık farkla CHP adayı karşısında kaybetmiş olan şimdiki Meclis Başkanı Binali Yıldırım, karşısında ise önceki yerel seçimde AKP’li adayı yenerek Beylikdüzü Belediye Başkanlığını kazanmış olan CHP adayı Ekrem İmamoğlu var.

Son yerel seçimlerde Ekrem İmamoğlu, AKP’nin Beylikdüzü Belediyesi’ni alırken, Binali Yıldırım İzmir’de CHP adayının karşısında açık farkla yenildi. Ve şimdi İstanbul Beylikdüzü Belediye Başkanı İmamoğlu, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’la yarışacak.. Biri İzmir Milletvekili, Ankara’da yaşıyor, diğeri Beylikdüzü Belediye Başkanı, doğma büyüme İstanbullu.

O nedenle Ekrem Bey, “İstanbulu bilen bir belediye başkanına ihtiyaç var, İstanbul’un sorunlarını çözebilmek için bu kentin içinde yaşayan ve bu kentin sorunlarının çözümü noktasında görüş ve düşüncesi ile projesi olana ihtiyaç var. Ben, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olursam, İstanbul’un şehircilik planlarının imar hareketlerinin, yatırım kararlarının, merkezi hükümetten ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yapıldığı bir İstanbul vaat etmiyorum” diyor.

“MEVCUT BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN SAYIMIZI İKİ KAT ARTIRACAĞIZ”

“İstanbul’u seçilmiş olan belediye meclisleriyle, seçilmiş olan 39 belediye başkanı ile birlikte yöneteceğim” diyor.

Daha önce de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ikili yarışlar oldu ama sayın İmamoğlu bu kez kazanmaya en yakın adayımız olarak gözüküyor. Bunu yalnızca İstanbul olarak değerlendirmemek gerekir. Ankara, İzmir, Adana, Manisa, Antalya, Bursa, Balıkesir gibi şehirlerin belediye başkanının değiştiğini de göreceğiz. Sahip olduğumuz 6 büyükşehir belediye başkanımıza büyük ihtimalle altı ya da yedi tane daha ilave edilecek. Seçime ittifakla girdiğimiz İYİ Parti’nin de bazı büyükşehirleri kazanma ihtimali çok yüksek.

“TOPLUMDA BÜYÜK BİR EKONOMİK ENDİŞE VAR”

Toplumun çok gergin olduğunu biliyorum. Toplumda büyük bir endişe var. İşini kaybetmekten, ekonomik olarak bir açmaza sürüklenmekten, konkordato ilan etmekten, alacaklarını tahsil edememekten, hak edişini yapamamaktan, ücretini alamamaktan kaynaklanan, çocuğunun okul taksidini ödeyememekten, evine ekmek götürememekten kaynaklanan büyük bir bir sıkıntı var.

Bu bir genel seçim değil ama ülkedeki yoğun işsizlik ve artan hayat pahalılığını halkımız çok net bir biçimde hissediyor. Her ay düzenli olarak halkın temel tüketim ürünlerine zam geliyor. Ama emekliye, çalışanlara, işçiye ve memura düşük zam yapmak için enflasyonu düşük gösterdiler. Toplumdaki bu hiddet ve gerilimin temel nedeni de bu ekonomik sıkıntı oluşturuyor.

“HİÇ BİR YERDE GERİLİMİN TARAFI OLMAYACAĞIZ”

Ben İstanbul Milletvekili, CHP PM Üyesi ve 12 seçim çevresinden oluşan ikinci seçim bölgesinin seçim koordinasyonundan sorumlu olarak partim tarafından görevlendirildim. Biz ikinci bölge başta olmak üzere hiçbir seçim çevresinde gerilimin tarafı olmayacağız. Ama halkın yaşadığı sorunların gündeme getirilmesi, iktidarın ve özellikle de Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinin yaşadığı depdebeyi halka anlatacağız. Hepimiz biliyoruz ki 2000’li yıllarda oluşan siyasal hareketlerle, bugün ülkeyi yöneten siyasal akımlar arasında toplumsal taban ve siyaset yapma biçiminde hiçbir benzerlik kalmamıştır. Giderek zenginleşen, zenginleştikçe halktan kopan bir iktidar ve onun karşısında varını yoğunu kaybeden geniş halk kitleleri var. Ama yine de Türk insanı başka ülkelerin insanları gibi değil, sorunlarını olabildiğince kendi içlerinde çözmeye çalışıyorlar.

Ama biz parti olarak kampanyamızı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin son 25 yıl içinde büyükşehirde, son 17 yıl içinde de ülkede yaşattığı ve yarattığı temel değişiklikler ve uyguladığı politikalar üzerinden yapmaya devam edeceğiz.

“TÜRKİYE BUGÜNE KADAR BÖYLE BİR KRİZ YAŞAMADI”

Türkiye’de bugüne kadar bu denli bir ekonomik kriz ve işten çıkarmaların olduğu bir dönemi yaşamadık. Biz farklı dönemlerde döviz artışının kısmi olarak arttığı dönemleri gördük, enflasyonun çift hanelere çıktığı dönemleri gördük, işsizliğin yüksek olduğu dönemleri gördük. Ancak ilk kez bu dönem aynı anda enflasyon yüksek, işsizlik had safhada ve döviz kontrol edilemeyen bir biçimde artıyor. Bütün bunlar da giderek küçülen bir ekonomi yaratıyor. Ekonomi 2018 yılının üçüncü çeyreğinde küçüldü, dördüncü çeyreğinde küçüldü. 2019 yılının bir, iki ve üçüncü çeyreğinde de kesinlikle küçülme çıkacağı gözüküyor. Küçülmek demek işsizlik demektir. Küçülmek demek işini kaybetmek, aşını kaybetmektir. Ödemelerini yapamamak demektir. Küçülmek demek kamunun ve özel sektör yatırımlarının durması anlamına gelir. Böyle olunca da milyonlarca insan işini kaybetti. Şu an İŞKUR kapılarında 10 kişinin işe alınacağı yere iki bin kişinin müracaat etmesinin temel nedeni de insanların bu denli işsiz kalmasıdır.

“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ EGEMEN KILMAK GEREKİR”

Bir de iş aramaktan bıkmış, artık devletin kurumlarına giderek iş müracaatı yapmamış ama gerçekte işi olmayan milyonlarca insan olduğunu da unutmamak gerekir.

Türkiye’de işsizlik ve hayat pahalılığı başta olmak üzere bütün bu meselelerin çözümünün birinci koşulu adil yargılama ve hukukun üstünlüğünün egemen kılınmasıdır. Hukuk yoksa yerli ve yabancı sermaya ülkede durmaz, hukuk yoksa yabancılar Türkiye’de yatırım yapmaz. Hukuk yoksa Türk firmaları “yarın benim de başıma binerler” diye servetlerini bir gecede yurt dışına kaçırırlar. Ve döviz bulamadığımız için de işletmeler çalışamaz hale gelir, üretim kapasite kullanım oranı düşer, hayat pahalılığı patlar ve sonuçta da gençler, üniversite mezunları, en büyük acıyı da onlar çekerler. Çünkü onlar temizlik işinde çalışamazlar, güvenlik işinde çalışamazlar diyorduk ki son zamanlarda bütün bu işlerde çalışan üniversite mezunlarını da görmeye başladık.

“GENÇLERE İŞ GÜVENCESİ SÖZÜ VERİYORUZ”

Türkiye kurtulacaksa endüstri 4.0’ı, sanayileşmeyi, bilişimi ve kalkınmayı gerçekleştirecek olan gençlerini etkin görevlere getirerek, onların dinamizminden yararlanarak bunu başarabilir.

Biz bir şeyin sözünü verebiliriz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarı döneminde işe girmiş olan her işçinin iş güvencesi bizim temel anlayışımızdır. Onları koruyacağımıza dair her yerde söz veriyoruz. Yönetici kadrosuna, bu yaşlanmış, köhnemiş kadroların yerine, gencecik, pırıl pırıl, kimin, hangi siyasinin yakını olduğuna bakmaksızın bu ülkenin değerli evlatlarını getireceğimizi de herkesin bilmesini istiyorum.”

Tuncay DAĞLI-Kent Yaşam

Editör: Haber Merkezi