Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26. Maddesi'nde şöyle yazar: Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma haklarına sahiptir...

T.C Başbakanı ise kendisini övmeyen, yüceltmeyen, pohpohlamayan hiçbir sözü, yazıyı ya da başkaca bir ifade tarzını kabul etmemekte; kurumları, kişileri açık açık tehdit etmekte, devlet gücünü bu doğrultuda ve fütursuzca kullanarak en ağır şekilde cezalandırma yoluna gitmekte; hiçbir etik, hukuk ya da başkaca insani değer gözetmeden muhataplarına karşı acımasız tavrını sürdürmektedir...

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 138. Maddesi der ki: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinlerde bulunamaz...Aynı maddenin 4. Paragrafında ise şu ifadeler yer alıyor: Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez...

Uygulamaya bakalım şimdi de...Kokusu dünyanın her yerinden fark edilen ve kamu oyunda "Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu" olarak bilinen; içinde bakanın, bürokratların, bakan çocuklarının, iş adamlarının da bulunduğu ve ucu doğrudan Başbakan ve oğluna dayanan rezilliklerin soruşturulması, ortaya çıkarılması, mamu oyunun bilgilendirilmesi sağlanmış mıdır?Kesinlikle hayır!Peki kim engellemiştir yasal sürecin doğru dürüst işlemesini? Bilfiil Başbakan'ın kendisi ve aynı yönde hareket eden Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, ilgili birimler, Başsavcılık vs. Yani ne yapılmıştır?Açık açık Anayasa suçu işlenmiştir...Bununla kalınmış mıdır?Ne gezer!
Başbakan'ın oğlu Bilal Erdoğan ifadeye çağrılıyor ama gitmiyor. Zorla götürülmesi gerekiyor ama bu sefer de polis savcının emrini dinlemiyor. Yani, bu sefer de polis açık açık suç işliyor. Anayasa 138. Madde açık...

En son rezalet Hatay'da yaşanıyor. (Bildiğiniz üzere Suriye ile sorun çıkardığımızdan beri Hatay ve yöresindeki insanlarımızın yüzü gülmez oldu.) Silah yüklü bir TIR ihbarı alan savcılık olaya el koyuyor. Jandarma ve polis vasıtasayla TIR'ı durdurup arama yapmak isteniyor.Ama ne mümkün!TIR'da bulunan ve MİT mensubu olduklarını belirten kişiler buna 'Devlet Sırrı' gerekçesiyle izin vermiyor. Peşpeşe İl Jandarma Komutanlığı, valilik, bakanlıklar giriyor ve TIR aranmadan kayboluyor...Savcı 'olay yeri tutanağı' tutarak ve görevinin engellendiğini, emirlerinin dinlenmediğini belirterek ayrılıyor...

Bu durumda Anayasa açık açık çiğnenmiş, suç işlenmiş olmuyor mu acep? 'TIR'da insani yardım vardı, Türkmenlere gönderiliyordu' gibi saçma salak sözlere kimseler inanmadı zaten. Ne yani oralardaki insanlara gönderilen battaniyeler, salçalar falan mı devlet sırrı idi? TIR'daki kurufasulyeleri, çocuk mamalarını mı göstermediler Anayasal suç işleme pahasına?Gerçekten insanın midesi bulanıyor!

Her geçen gün yerle bir edilen, yerin dibine batırılan ülke itibarını kişisel ya da ideolojik hesaplara feda etmek bu kadar mı kolay olmalıydı?

Hem milletvekili hem de danışman olan Yalçın Akdoğan diyor ki: TSK'ya kumpas kuruldu! Kumpas kavramının ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur sanıyorum.Kim kurdu peki bu kumpas işini?Cemaat...Kimler vasıtasıyla?T.C'nin polisi ve savcıları ile...Peki bütün bunlar olurken hükümet neredeydi? Silah kaçakçılığı işine soyunan MİT neredeydi?

AKP'nin hukukçu milletvekili, Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu diyor ki: Paralel yapılanmada 2 bin kişilik liste var. İstihbarat raporuk Başbakan'da...Yani diyor ki Kuzu, "Devletin kilit noktalarına yerleşen ve cemaat adına hükümetle çatışan 2 bin kişi var ve bunlar isim isim biliniyor...
E sormazlar mı insana, "Hey alemi saf sanan mübarekler, o insanları oralara kim yerleştirdi? Bu kişiler ve oluşturulan şer odakları muhalefet partilerine, TSK'ya, ÇYDD, ADD gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelere, sendikalara, iş dünyasına ve muhalif olan her keşe ve kesime karşı hiçbir etik değer tanımadan saldırırlarken neden sesiniz çıkmıyordu? Şimdi ucu size dokununca, beslediğiniz yılan tarafından sokulunca mı fevaran ediyorsunuz?

Neresinden bakarsanız bakın, hangi ölçüye göre değerlendirirseniz değerlendirin Türkiye'yi yöneten kadrolar en tepeden en dibe varıncaya kadar çamura batmış durumda. Başta Anayasal olmak üzere işlemedikleri suç kalmamış...

Konuştuğu ender zamanlarda farklı bir algı oluşturmaya gayret etse de, seçildiği -atandığı mı deseydim yoksa- günden beri onay makamının ötesine asla geçemeyen Cumhurbaşkanı da bir şekilde dahildir buna...Cumhurbaşkanı'nın, Meclis Başkanı'nın, Hükümet Başkanı'nın, muhalefet partilerinin başkanlarının, BARO Başkanı'nın ve de başkaca yetkili/yetkisiz söz söyleme durumunda olan insanların konuşmalarını; üst üste yapılan ne Anayasa'ya, ne ahlaka, ne de evrensel hukuk kurallarına uymayan işlere bakınca ortaya çıkan sonuç gerçekten ürkütücü: Türkiye TIR'lıyor!Korku ütopyaları bile daha az dehşet veriyor insana...

Sadece cebinizi, kursağınızı doldurmak için değil de; akıl ve vicdan sahibi olarak; ülkenize, geleceğinize sahip çıkarak ve de omurgalı, onurlu yaşamak istiyorsanız işiniz zor demektir...

Başka türlüsü henüz yok ortada...