Koltuk döşemeciliğinin unutulmaya yüz tutmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Toplum olarak herkesi okula göndermeye çalışıyoruz, piyasada meslekleri yürütecek hiçbir çocuk bırakmadık. Sadece koltuk döşemeciliğinde değil, Türkiye’de şu an hiçbir meslekte çırak kalmadı. Bu durumu şöyle örneklendirebilirim: Meslek içinde 20 senelik tecrübesi olan insanlar şu an çıraklık yapıyor. Hiçbir işverenin 30 yaşının altında elemanı yok. Gençlerden hiç talep yok.

Motora binip bedava çalışıyorlar ama atölyede parayla çalışmıyorlar

Gençlerden neden talep yok?

Gençlere motor üstünde kuryelik yapmak daha cazip geliyor.  Toplumumuzun hiçbir kesiminde bir atölyeye kapanıp çalışmakrağbet görmüyor diyebilirim. Meslek liselerinde bu tarz eğitimler var ama işin içine girip senelerini harcamayan kimse bu mesleği öğrenemez. Bana göre bu işin okulu burası.  “Buraya geleyim bir ayda işi öğreneyim sonra gideyim.” diye bir durum yok. Bu meslek insana çoluk çocuk büyüttürürama gelip işin başına geçen yok. Kimse atölyede dört duvar arasına girmek istemiyor. Motora binip bedavaya çalışıyorlar ama atölyede parayla çalışmıyorlar.

Her şey fabrikasyona döndü

Sektörde her şey fabrikasyona dönmeye başladı. Bundan sonra usta yetiştirebilsek bile yetiştirdiğimiz kişi yapacak iş bulamayacak.  Şu an piyasada satılan ürünü sokaktan birini çevirip yaptırabiliriz. Eski koltuklar bitti artık onları arasak da bulamayız. Son bir nesil belki yaptığımız bu işi 10 sene daha götürebilir. Elektronik sektöründe olduğu gibi her şey “iki sene kullan, at çöpe yenisini al” durumuna döndü.

Pandemi süreci sizi etkiledi mi?

Bizim sektörümüzün standart bir işi var. Mesela, mal sahibi koltuk tamirini bunu bugün yaptırmazsa bir ay sonra yaptıracak yani bu hafta boş kalırsam bir dahaki hafta iki haftalık çalışıyorum. Bu işe ihtiyaç varsa mutlaka yapılacak.

İlmek ilmek dokuyoruz

Ürünleri imal ederken nasıl bir emek sürecinizoluyor?

Bir annenin kazak dokuduğu gibi, örgü ördüğü gibiilmek ilmek dokuyarak çıkarıyoruz ortaya. Makineye verebileceğin bir şey yok her şey elde yapılıyor. Sabırla uğraşarak çıkarıyoruz ortaya.

Dolandırıcılarla rekabet etme şansımız yok

Belli başlı, televizyona reklam verebilen firmalarda koltuk 8 bin 500-10 bin TL bandında. Dışarıda ise bu koltuk 3 bin TL’ye kadar satılabiliyor. Burada ben koltuk yapmaya kalkarsam maliyeti 5 bin TL ama bunu 3 bin TL’ye mağaza satıyor. Yani bu mağazaların para kazanma şansı hiç yok gibi görünüyor fakat nasıl yapıyorlarsa bir şekilde işlerini çeviriyorlar. Benim aklımın yettiği kadarıyla, bir kişi iş yeri açıyor; ağaççıyı, kumaşçıyı, süngerciyi kimi dolandırabilirsedolandırıyor çıkardığı bir parti malı 3-4 aylık bir süre içerisinde bit pazarlarına sürüyor. Daha sonra topladığı paralarla ortadan kayboluyor. Bizim bu dolandırıcılarla rekabet etme şansımız hemen hemen hiç yok.

Devletin bu duruma karşı bir önlemi var mı?

Yok. Kayıt dışı oldukları için devlet onlara müdahale edemiyor, adam sabah var akşam yok. Bizim her şeyimize müdahale edilebiliyor. Biz bir haftalıktan fazla stok getiremiyoruz atölyemize. Bizi kontrol edebiliyorlar ama korsanları kontrol edemiyorlar. Çünkü nerde olduğu ne yaptığı belli değil. Bizim bu adamlar hakkında bildiğimiz tek şey: 3 bin TL’ye koltuk sattıkları. Bu adamların ürününe kadarlık bir fiyata mâlettiğini kimse bilmiyor.

Döşemecilik bugün bitse yarın ne yaparsınız

 3 tane çocuğum var evim var geçimim var. Elimden geldiğince gücüm yettiğince onların iasşeni götürmek zorundayım. En iyi yaptığımız iş, işçiliktir. Bir şekilde çalışmam gerekiyor. Yapacak bir şey buluruz. “Şunu yaparım, bunu yaparım” değil de yarın nasipte ne varsa onu yaparız. İSA KARAARSLAN - SÜLEYMAN ÇAY / KENT YAŞAM

Editör: Haber Merkezi