Ziyaretimize gelen, herhangi bir ortamda görüştüğümüz; kahvede, sahilde oturan, taksiye, otobüse binen; yani sokaktaki, senin benim gibi insanlar soruyor: Ya arkadaş, iktidarın ve özellikle de Başbakan'ın kötü tutum ve yönetimi bir yana; ortaya çıkan bunca rüşvete, yolsuzluğa, ahlaksızlığa ve aile boyu adeta pisliğe batmış olmasına rağmen nasıl oluyor da kamu oyu anketlerinde hala bu kadar yüksek oy alacağı ortaya çıkıyor?

Gerçekten anlaşılır gibi değil; değil mi?

Sağlıklı, düşünebilen ve namuslu hiçbir insanın anlayabileceği bir durum değil; değil mi?

Bırakın uygar ülkelerin insanlarını, üçüncü dünya toplumları bile kabul etmez, edemez; değil mi?

Yolsuzluğu,rüşvetçiliği, soygunculuğu, arsızlığı, ahlaksızlığı, zalimliği böylesine teşhir edilmiş, gözler önüne serilmiş insanlar yerin dibine girer, kimselerin yüzüne bakamaz hale gelir; değil mi?

Bunca kirliliği ortaya dökülmüş olan siyasetçi, örneğin Avrupa'da olsa anında istifa eder, Japonya'da olsa intihar eder ve azıcık normal olan toplumlarda kesin olarak sorgulanır, cezalandırılır, hiç değilse kovulur; değil mi?

Bu kadar kirlilik içinde olan ve bu da saklanamaz şekilde orta yere dökülen insanları desteklemek bir yana, kimse adam yerine koymaz; değil mi?

İşte bütün bunlar çoğunluğu sağlıklı insanlardan oluşan normal toplumların işi...

Bizde neden olmuyor? Çünkü biz sağlılılık ölçüsünün bir hayli gerisindeyiz de ondan...

'Bunca rezalete karşın AKP neden hala bu kadar çok oy alabiliyor' sorusunun yanıtını birkaç ana başlık altında toplamak mümkün. Şöyle ki:

*Yaklaşık 50 yıldır bu ülkede dozajı gittikçe artan bir 'kin, nefret ortamı' yaratıldı. Başbakan'ın 'Biz kindar ve dindar nesil yetiştiriyoruz' şeklindeki dışavurumu tam da bunun ifadesiydi. AKP'ye oy veren insanların önemli bir kısmı başta CHP olmak üzere; Atatürk'ten, Cumhuriyet'ten, aydınlardan, askerlerden nefret ediyor. Dolayısıyla da AKP dünyanın bütün rezilliklerini, ahlaksızlıklarını bırakın sergilemeyi tüzüğüne yazsa bile oyunu başka yere vermez...

*Ne yazık ki bu ülkede öğretim alanı ve yıl itibariyle seviyesi yükselmiş gibi görünse de, içerik olarak, kalite olarak düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan; buna karşın itaat eden, boyun eğen biatçı nesiller yetiştirilir oldu. İnsanlar, akıl ile inanç arasına sıkıştırılıp, düşünme alanları da daraltılarak 'kul' olmaları yönünde adeta dizayn edildi.

*Kullanılmayan organların işlevselliğini yitirmesi, hiç değilse azalması gerçeğini de göz önüne alınca; toplum ortalamasının algılama, anlama, çıkarımlar yapma, giderek araştırma, sorgulama yetisinin düşmesi kaçınılmaz oldu. Yani yüce Türk milletinin necip yurttaşları önündeki şeyleri görüyor, duyuyor, dokunuyor ama anlamıyor! Anlamayınca da gereken tepkiyi veremiyor. Ya anladığı kadar tepki gösteriyor ya da hiç tepki göstermiyor...

*Sıradanlaştırılan, düşünme yeteneği mümkün olduğunca aşağılara çekilen insancıklar, doğal olarak insan açısından, toplum açısından değerli olan, vaz geçilmez olan, insanı insan yapan onur gibi, şeref gibi, namus gibi, sorumluluk gibi kavramların içeriğini de anlayamaz duruma geldi. Namusu apış arasına, şerefi kendi gibi olmayana yapıştıran insancıklarımız için onur kavramını çok da anlamlı gelmemeğe başladı...

*Yurttaşların aşıyla, işiyle, yaşam tarzıyla, dünyaya bakışıyla oynamalar öylesine baskı unsurlarıyla, şiddet unsurlarıyla ve kirliliklerle karşı karşıya getirildi ve bu anlamda öylesine insanlık dışı yöntemlere başvuruldu ki sonuçta meydan kirlilere kaldı...

*Ortalama vatandaş 'kursak'a hizmet eder hale getirildi. Yardım adı altında 'sadaka kültürü' yaratılarak insanlar 'utanmaz' duruma düşürüldü. Uygulanan ekonomik sistem gereği sıcak paranın da etkisiyle tüketim yaygınlaştırılırken ülkenin üretimi dibe vurduruldu. İşi olmayan, iş bulma umudu kalmayan ya da bu anlamda gittikçe atıl duruma getirilen insancıklarımız verilene, sadakaya, önüne atılana razı oldu. Seçim dönemlerinde bu sefer, 'Bunlar giderse aç kalırız' endişesi yaşar oldu. Kendilerini bu zavallı duruma düşürenlerin aslında hizmet ettikleri zihniyetler olduğu gerçeğini anlayamadılar bir türlü...

*Geldiklerinden beri 'Memlekette tek parti var, tek lider var, alternatifi de yok' kabulünü insancıkların beynine kazıdılar adeta. Dolayısıyla da 'AKP'ye vermeyeceğiz de kime vereceğiz' saçmalığı gerçekmiş gibi algılanmaya başladı...

*Bilime, akla, felsefeye, sanata, uygarlığa ve elbette bu doğrultuda ömür tüketen, emek harcayan saygın insanlara karşı başlatılan kirli savaşa hiç mi hiç mola vermediler. Dolayısıyla da çağ dışı, akıl dışı, ahlak dışı, insanlık dışı ne varsa, hangi hurafeler iş görecekse toplumun önüne konarak toplum bu yönde şekillendirildi...

Ve son olarak...

*Toplum sürekli olarak kamplara bölündü. Bunu canlı tutmak, taraftarlarını müridleştirmek ve toplum kesimlerini birbirine düşman ederek kendilerine sürekli olarak hizmet edecek zümreler oluşturmak için çaba gösterdiler/gösteriyorlar. Bunu sağlamak için insanlık dışı, ahlak dışı, hukuk dışı ne varsa yaptılar. Yalan söylediler, iftira attılar, karaladılar, saldırdılar. Kendilerine hizmet eden ve aslında neden öyle yaptıklarını da anlamayan bu kesimleri memnun etmek ve kendilerinin ne denli güçlü olduklarını göstermek için 'karşı taraf', 'onlar' dedikleri kesimlerdeki insanlara hiçbir kurala sığmayan cezalar verilmesi, hapislere tıkılması, işlerinin, yuvalarının dağılması için de acımasızca, zalimce davranışlardan kaçınmadılar...

Şimdi durum biraz daha aydınlandı mı?

Bütün bunlar özü itibariyle kötü şeyler, kaçınılması gereken şeyler; değil mi?
Ama geldiğimiz nokta ne yazık ki tam da burası...
Herkes mi böyle?
Asla!
Karanlıkları yırtacak, yarasaları aydınlıkla tanıştıracak ve buralardan beslenen leş yiyicilerinin keyfini bozacak sağlıklı, onurlu insan sayımız da az değil...

Bütün bu gerçekleri görür, bilir ve ona göre davranırsak bu gün değilse bile yarın şafak sökecek, karanlıklar aydınlıklara dönüşecek demektir...

Hadi bakalım!..