Birincisi, 10 Kasım ateşkes anlaşması Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ ihtilafında uzun süredir devam eden statükoyu bozdu. Böylece, ağır yenilgiye uğramış Ermenistan'ın Dağlık Karabağ çevresindeki 7 bölge de dahil olmak üzere yaklaşık 30 yıldır işgal ettiği Azerbaycan toprakları üzerindeki kontrolü sonsuza dek sürdürme girişimleri başarısız oldu. Bu anlaşmaya kadar Ermenistan yönetimi, uluslararası hukuka aykırı işgalci politikasını, halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ile gerekçelendirmeye ve sözde "Dağlık Karabağ Cumhuriyeti" cunta rejimini meşrulaştırmaya çalışıyordu. Ermenistan Başbakanı ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaptığı basın röportajında uzun yıllardır Ermenistan'ın Dağlık Karabağ politikasının işgali sürdürmek olduğunu itiraf etti.

İkincisi, ateşkes anlaşması, çatışmanın taraflarını net olarak tanımladı. Anlaşmanın 1. Maddesinde şöyle yazıyor: Bundan böyle Taraflar olarak anılacak olan Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti mevcut mevzilerinde kalacaktır.

Böylece üçlü ateşkes anlaşmasında çatışmanın tarafları Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti olarak tanındı. Zira anlaşma, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ sorununun tarafı olmadığı şeklindeki 30 yıllık tezini reddetti. Bu aynı zamanda Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgalinin resmen tanınmasıdır.

Unutulmamalıdır ki, BM kararları Azerbaycan topraklarının işgali gerçeğini doğrulasa da, bu kararlarda işgalci olarak yerel Ermeni güçlerinden söz edilmektedir. Clinton Başkanlık Kütüphanesi tarafından yayınlanan yeni belgeler, Fransa'nın BM Büyükelçisi Jean-Bernard Merimee'nin Nisan 1993’de Kelbecer’in işgalinden hemen sonra BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 822 nolu BM Güvenlik Konseyi kararında Ermenistan'ın işgalci olarak belirtilmesini engellediğini ortaya koyuyor. Diğer bir değişle, 822 nolu BM Güvenlik Konseyi kararında, Fransa'nın BM Büyükelçisinin ısrarı üzerine, işgalci olarak yerel Ermeni güçleri belirtildi.

https://clinton.presidentiallibraries.us/items/show/100499

Bu gerçek, AGİT Minsk Grubu’nun eşbaşkanı Fransa'nın Dağlık Karabağ ihtilafındaki önyargılı ve taraflı tutumunun birer kanıtıdır. Fransız Senatosunun sözde "Dağlık Karabağ Cumhuriyeti" nin bağımsızlığını tanımaya yönelik son kararı, bu politikanın 27 yıl sonra değişmediğini, hatta daha agresif bir şekilde devam ettiğini gösteriyor.

Üçüncüsü, Ermenistan Başbakan düzeyinde işgal gerçeğini kabul ederek çatışmanın bir tarafı olarak, çatışmadan kaynaklanan maddi ve manevi zarardan yasal sorumluluk taşıması için zemin hazırlamıştır.

Öncelikle AİHM'nin 16 Haziran 2015 tarihli kararı, Ermenistan'ı işgalci bir devlet olarak tanıyan ilk uluslararası mahkeme kararı olmuştur. Şöyle ki, Laçın bölgesi sakinlerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurusu görüşülürken, Ermenistan'ın işgalci politikası uluslararası mahkeme kararıyla teyit edilmiştir. Avrupa Mahkemesi Büyük Dairesi, mahkemeye sunulan kanıtları incelemiş,  Ermenistan'ın ayrılıkçı Dağlık Karabağ rejimiyle işbirliği yaptığını ve Dağlık Karabağ bölgesi ve Azerbaycan'ın diğer işgal edilmiş toprakları üzerinde kontrol sahibi olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca AİHM Ermenistan'ın Azerbaycanlı göçmenlerin haklarını ihlal etmekten sorumlu olduğunu belirtmiş ve Azerbaycanlı göçmenlerin işgal altındaki topraklardaki evlerine dönme haklarını teyit etmiştir. Ermenistan Başbakanı 10 Kasım ateşkes anlaşmasını imzalayarak dolayısıyla 16 Haziran 2015 tarihli AİHM kararını kabul etti.

https://hudoc.echr.coe.int/app/conversion/pdf/?library=ECHR&id=001-155353&filename=001-155353.pdf

Azerbaycan Cumhurbaşkanı ulusa sesleniş konuşmalarında Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarındaki vandalizmden sorumlu tutulacağını ve Azerbaycan'a tazminat ödeyeceğini defalarca belirtmiştir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 11 Kasım'da yaralı askerlerle yaptığı görüşmede şunları söyledi:

"Kurtarılan bölgelerimizin neredeyse yüzde 99'u tahrip edildi - konutlar, okullar, hastaneler, kamu binaları, tarihi anıtlar, atalarımızın mezarları, camiler. Bu vahşet, vandalizm, bu bir savaş suçu. Düşman bir savaş suçu işlemiş. Hasarı hesaplama ve tespit talimatı verdim. Gruplar şimdiden harekete geçirildi ve uluslararası uzmanlar davet edilecek. Uluslararası uzmanların katılımıyla tüm yıkımın maddi ve manevi zararları hesaplanacak, biz düşmana uluslararası mahkemelerde dava açacağız. Ermenistan tazminat ödeyecek, çirkin eylemlerine göre cevap verecek. "

Dördüncüsü, Ermenistan silahlı kuvvetlerini Dağlık Karabağ'dan çekme taahhüdü verdi. Anlaşmanın 4. Maddesi, Dağlık Karabağ'da Rus barış güçlerinin konuşlandırılmasına paralel olarak Ermenistan silahlı kuvvetlerinin bölgeden çekilmesini öngörüyor. Bu, prensip olarak, ayrılıkçıların silahlı faaliyetlerinin sona erdiğini ifade ediyor. Ermenistan anlaşmayı ihlal ederek Dağlık Karabağ'da silahlı kuvvetlerini tutmaya devam ederse, Azerbaycan askeri operasyonlara devam etme ve ayrılıkçıları etkisiz hale getirme hakkını saklı tutar.

Son olarak, ateşkes anlaşması Dağlık Karabağ'ın statüsüne ilişkin herhangi bir hüküm içermiyor. Bu, Ermenistan'ın 30 yıllık çabalarının sonuçsuz kalması demek. Böylece Ermenistan ve müttefiklerinin Azerbaycan topraklarında ikinci bir Ermeni devleti kurma planları suya düştü.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Füzuli bölgesini ziyaretinde Dağlık Karabağ'da yaşayan Ermenilerin statüsü hakkında şunları söyledi:

"Azerbaycan'ın tarihi topraklarında ikinci bir Ermeni devletinin kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. Herhangi bir statü söz konusu değildir. Tek bir Azerbaycan devleti var. Çok uluslu, çok inançlı, gelişen bir Azerbaycan devleti var. Tüm Azerbaycan vatandaşları, tüm halkların ve dinlerin temsilcileri barış ve uyum içinde yaşarlar. Ermeni halkı da böyle yaşayacak. Ermeni halkıyla hiçbir sorunumuz yok. 44 gün boyunca sayısız röportajda onların vatandaşlarımız olduklarını ve Azerbaycan otoritesi altında iyi yaşayacaklarını, sabıkalı, korkak cunta rejiminden kurtulmaları gerektiğini söyledim."

Zira işgalci politikanın bir sonucu olarak Ermenistan ordusu darmadağın olmuş, Ermenistan yönetimi utanç verici ve rezil bir yenilgi karşısında uluslararası saygınlığını kaybetmiş, Azerbaycan’a tazminat ödeme ve iflas etme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Kısacası, 10 Kasım ateşkes anlaşması işgalcinin ibretlik akıbeti olarak dünya tarihine geçti.

Fazıl Gasimov İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisi

Editör: Haber Merkezi