TÜMKİAD’a Oxford’da “Yılın STK Ödülü”
TÜMKİAD’a Oxford’da “Yılın STK Ödülü”
İçeriği Görüntüle

Türkiye’de ithalat oranlarının ihracatın üstünde seyretmesi birçok sektörü baskılıyor. Hazır giyim sektörü de yine bu koşullardan nasibini alanlar arasında. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği (İHKİB) için yeni bir vizyon ortaya koyan Başkan Adayı Dr. Timur Bozdemir, sektördeki daralmanın nedeni olarak yönetimsel sorunların olduğuna dikkat çekerek yeni bir vizyonla yola çıktı.

Bozdemir’in davetiyle düzenlenen toplantıda, hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün önde gelen ihracatçıları, iş insanları ve basın mensupları bir araya geldi. Toplantıda sektörün yaşadığı daralma, artan üretim maliyetleri, küresel rekabet baskısı ve İHKİB’de yeni döneme ilişkin yönetim anlayışı kapsamlı şekilde ele alındı.

Türkiye’de ithalatın ihracatın üzerinde seyretmesinin birçok sektörü baskı altına aldığını belirten Dr. Timur Bozdemir, hazır giyim sektöründe yaşanan küçülmenin yalnızca ekonomik koşullarla açıklanamayacağını vurguladı. Bozdemir, sektördeki asıl sorunun yönetim anlayışı ile sahadaki gerçekler arasındaki kopukluk olduğuna dikkat çekti.

BOZDEMİR: YÜZDE 40 KÜÇÜLEN SEKTÖRDE MEVCUT YÖNETİM ‘DEVAM’ DİYOR

Bozdemir, “Son üç yılda konfeksiyon ihracatında resmi verilere göre yüzde 40’a varan bir düşüş yaşandı. Buna rağmen mevcut yönetim anlayışının ‘devam’ söylemiyle hareket etmesi, sektörün yaşadığı gerçek sıkıntıların yeterince okunamadığını gösteriyor. Hazır giyimde yaşanan bu gerileme, kumaş ihracatında aynı ölçüde görülmüyorsa, burada açık bir yönetim farkı vardır” dedi.

İHKİB’in yalnızca bir çatı kuruluş olarak değil, sektöre yön veren, sahaya dokunan ve ihracatçının gerçek sorunlarına çözüm üreten aktif bir yapı haline gelmesi gerektiğini vurgulayan Bozdemir, liyakat esaslı, şeffaf ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla yola çıktıklarını söyledi.

“DAHA ÇOK İCRAAT, DAHA ÇOK İHRACAT”

“Daha çok icraat, daha çok ihracat” hedefiyle hareket ettiklerini belirten Bozdemir, İHKİB’in topladığı kaynakların mevzuat gereği sektörün menfaatine kullanılmasının zorunlu olduğuna dikkat çekti. Son yıllarda bakanlık tarafından yönetime yönelik yapılan yazılı uyarıların da bu ihtiyacın bir göstergesi olduğunu ifade eden Bozdemir, ihracatçının ödediği aidatların karşılığını sahada hissetmesi gerektiğini dile getirdi.

Bozdemir, yeni dönemde sahayı bilen, üretimin ve ihracatın her aşamasını birebir yaşamış kadrolarla yönetim anlayışı ortaya koyacaklarını belirterek, “İHKİB’i masa başından değil, sahadan yönetmek istiyoruz. Üreticiyle, ihracatçıyla, çalışanla birebir temas kuran bir yapı hedefliyoruz” diye konuştu.

"DİJİTAL DÖNÜŞÜM KOBİ’LERE İNDİRİLMELİ"

Dr. Timur Bozdemir, konuşmasında dijital dönüşümün yalnızca büyük ölçekli firmalarla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayarak, bu sürecin KOBİ’lere kadar indirilmesinin zorunlu olduğunu ifade etti. Bozdemir, dijitalleşmenin sektörde verimlilik, izlenebilirlik ve rekabet gücü açısından kritik bir eşik olduğunu belirtti.

Bozdemir, “Dijital dönüşüm yalnızca büyük ihracatçıların erişebildiği bir alan olmamalı. KOBİ’lerimizin de bu sürecin içine alınması, hatta özel olarak desteklenmesi gerekiyor. İHKİB olarak dijitalleşmeyi sahaya indirecek, KOBİ’lerin gerçekten fayda sağlayacağı modelleri hayata geçirmeliyiz” dedi.

“SADECE YENİ PAZAR AÇMAK YETMEZ, KOBİ’LERİN YENİ PAZARLARA ULAŞABİLMESİ GEREK”

Yeni hedef pazarların açılmasının sektör açısından hayati önem taşıdığına dikkat çeken Bozdemir, bu pazarlara yalnızca büyük firmaların değil, KOBİ’lerin de taşınması gerektiğini vurguladı. Bozdemir, “Yeni pazar açmak tek başına yeterli değil. Asıl önemli olan, o pazarlara KOBİ’lerimizi de götürebilmek, onların da ihracat yapabilir hale gelmesini sağlamaktır” ifadelerini kullandı.

Küresel rekabet ortamında ölçek farkının dezavantaja dönüşmemesi gerektiğini belirten Bozdemir, büyük ihracatçılarla birlikte KOBİ’leri de gözeten bir yönetim anlayışını savundu. Bozdemir, “Büyük ihracatçılarımız elbette sektörün lokomotifidir. Ancak KOBİ’ler bu yapının temelidir. İHKİB yönetiminde, büyük ihracatçıların yanında KOBİ’lere de pozitif ayrımcılık yapılmasını gerektiğini vurguladı.

Bozdemir, bu yaklaşımın sektörün tabana yayılmasını sağlayacağını, istihdamı güçlendireceğini ve ihracatın sürdürülebilirliğine katkı sunacağını da sözlerine ekledi.

TANRIKULU: BU ÜLKENİN YENİ YÜZLERE İHTİYACI OLDUĞU İÇİN BURADAYIM

TÜMKİAD Genel Başkanı Nihat Tanrıkulu da toplantıda konuşarak şunları söyledi;

“Ben Nihat Tanrıkulu olarak bugün burada olmamın bir sebebi var. Birincisi, bu ülkenin yeni yüzlere, yeni isimlere ihtiyacı var. Sizin ve sektörün, özellikle tekstil sektörünün yeni yüzlere, yeni fikirlere, yeni şeylere ihtiyacı var. Değişim başarıyı getirir.

Ben seçimin nasıl kazanılacağını bilen bir kardeşinizim. Bugün burada yaklaşık 105 oy potansiyeli var. Şu an burada 33 kişi var. Bu 33 kişi üçer kişi getirirse 99 oy yapar. Her hafta siz buraya 100 yeni oy getirebilirseniz, ama aynı kişileri değil, farklı kişileri getirirseniz; ayda ortalama seçimi kazandıracak insanları buraya taşırsınız. İki katını getirirseniz, gidin evinizde yatın, bu seçimi zaten kazanırsınız.

Ben Timur abinin altına kaşemi bastığım için buradayım. Şu an sizi takip ettiğimde, gördüğümde, kazandığınızı net şekilde görüyorum.”

FİDANBOY: BİZ PAMUĞUMUZU TARLADA BIRAKARAK İHRACATIMIZI ARTIRAMAYIZ

İHKİB’in yeni seçilecek yönetim kurulunda olması beklenen İş İnsanı Haydar Fidanboy da bir konuşma yaptı. Genel ekonomik sıkıntılardan ve sektörün daralmasına ilişkin dikkatleri çeken Fidanboy şunları söyledi;

“Tekstil sektöründe yüzde 50–60 küçülme deniliyor ama ben rahatlıkla yüzde 70–80 küçülme olduğunu söyleyebilirim ve bunu rakamlarla ortaya koyabilirim. Çalışan sayısıyla, üretim hacmiyle.

Gerçeklerle de yüzleşelim, kendimizi kandırmayalım. Tekstilin temeli nedir? Pamuk. Biz bugün kendi pamuğumuzu tarlada bırakıyoruz çünkü maliyetten dolayı toplayamıyoruz. Bu çok ciddi bir sorun. Türkiye’nin temel bir maliyet problemi var.

Bir konuda başarıya ulaşmak için üç ana alan vardır. Birincisi hammadde tedariki ve bunun maliyeti. İkincisi iş gücü ve enerji maliyetleri. Üçüncüsü ise pazarlama, yani üretilen ürünü satabilmek. Sonuçta bunların hepsini bir araya getirip pazarlamak zorundayız.

“ÜRETMEYEN İNSAN DA ÜLKE DE YOK OLUR”

Ben ülkeme yakınım. Ülkeme yakın olan herkese yakınım. Üreten herkese yakınım. Çünkü üretmeyen bir toplum yok olur. Üretmeyen bir insan da yok olur. Üretmiyorsa kendini nasıl yaşatacak, nasıl var edecek?

İhracatçılar Birliği bu ülkenin lokomotifidir. Türkiye’de ihracat yoksa emin olun hiçbir şey yoktur. Bugün ihracatla ithalat arasında her ay 5–6 milyar dolar açık verdiğimizi görüyoruz. Peki bu ülke neden ithalata bu kadar yükleniyor? Halkına, emeklisine 15 bin lira verirken, ihracatı artırman gerekirken neden ithalat artıyor? İşte biz bunu soracağız.

“YÜZDE 10 ÜRETMEYEN SERMAYEYE YÜZDE 50-60 FAİZ VERİYORUZ”

Bize imkân verin. Biz ülkemizin ihracatını ithalatın önüne geçirmek için çalışacağız. Açık konuşuyorum; “Evim var, arabam var, keyif yapayım” dönemi bitmiştir. Hepimiz bunları kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Bugün bir işletmede yüzde 10 bile kazanamazken, zar zor ayakta dururken, yüzde 50–60–70 faizle kredi alırsanız ne olur? Batarsınız.

Biz devlet yetkililerimize gideceğiz. Çok şükür her kanala sahibiz. Diyeceğiz ki: “Bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti ise ve siz bu devlet adına yetkiliyseniz, gelin kardeşim bakın; Türkiye’de en az yüzde 15–20 iş gücünü istihdam eden bir sektör batma noktasında. Ne yapıyorsunuz?” Bunu sözle değil, pratikle söyleyeceğiz.

Bugün Endonezya’ya, Malezya’ya, Vietnam’a, Pakistan’a, Fas’a, Tunus’a, Cezayir’e, Mısır’a, Özbekistan’a giden firmalar var. İsimlerini tek tek koyabiliriz. Neden bu ülkede üretip istihdam yaratması gereken firmalar başka ülkelerde istihdam yaratıyor? Neden Endonezya devleti benim şu anki başkanıma ihracattan dolayı para ve plaket veriyor? Bunlar bizim değerlerimiz.

Onun için biz korkmadan, kendimize güvenerek, üretim gücümüze, nitelikli iş insanlarımızın ve çalışanlarımızın kapasitesine inanarak yeni bir projeyle yola çıkacağız. KENT YAŞAM HABER MERKEZİ