Meclis üyesi olarak görev yaptığı sırada Sarayburnu’nda bulunan Atatürk Heykeli’nin bakımı ve yenilenmesi başta olmak üzere yaşadığımız şehrin alt yapı ve üst yapı sorunlarını içeren sayısız önergeleri yazılı ve sözlü olarak meclis gündemine taşıyan Merter, görev süresini doldurmasına rağmen ülkesine karşı bir aydın ve siyasetçi sorumluluğuyla araştırma ve çalışmalarını kaleme aldığı yazılarla sürdürüyor.

1973 Almanya Münih doğumlu olan eski CHP’li Meclis Üyesi Berke Merter, “Atatürk ve sevgili dedem Ahmet Muhtar Merter’in de aralarında olmasından gurur duyduğum silah arkadaşları; geçmişte ülke topraklarını elde tutmak için, canları pahasına mücadele ederek bir millete verilebilecek en güzel miras olan Türkiye’yi, yani vatanı bıraktılar. Geçmişteki mücadelenin amacı toprak bütünlüğünü korumaktı. Bugünün amacı ise atalarımızdan miras aldığımız bu ülkenin refahını, ekonomisini, laiklik düzeyini, demokrasi seviyesini, kültürünü, turizmini, sağlık şartlarını, eğitimini, sosyal haklarını, insan haklarını, doğasını ve sayamadığımız birçok konuyu en üst seviyeye ulaştırmak. Bu amaçlarla çalışmak, Atatürk’ün de dediği gibi bizlerin en kutlu vazifesidir. Bu kutlu vazife bilinci ile 'Ben ne yapabilirim?' düşüncesiyle hareket ederek ideallerimin örtüştüğü CHP’ye katıldım. Ne mutlu bana ki, partim de beni kabul etti. Yetmedi aday gösterip, belediye meclis üyesi olmamı sağladı. Bana verilen bu görevi 10 yıl layıkıyla yerine getirmeye çalıştım' dedi.


‘Görev süresi boyunca edindiğim tecrübeleri paylaştım’

Almanya’da yaşadığı yıllara değinerek, Türkiye sevgisini açıklayan ve tecrübelerini gençlerle paylaşmak, bu ülke için görevini yapmak istediğini belirten Merter, “Yıllarca Almanya’da yaşayıp Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Hiçbir zaman bu kararımdan pişman olmasam da, İstanbul’un inanılmaz kötü şehirciliği beni hep rahatsız etti. Çünkü Almanya’daki iyi toplu ulaşım imkanlarına, bol yeşil alanlara, meydanlara, yürüyüş ve bisiklet yollarına alışmıştım. Aynısı neden İstanbul’da yok diye hep düşündüm. Bizim insanlarımız da en iyi şekilde yaşamayı hak ediyordu. Paranın ve rantın değil, insanın ön planda olduğu bir belediyecilik anlayışı bizde de mümkün olmalıydı. 10 yıllık meclis üyeliğim boyunca çok sayıda sözlü ve yazılı soru önergeleri verdim, gündem dışı konuşmalar yaptım. Bu çalışmalarımı ‘Başkanlık Makamına’ adlı bir kitapta toplayarak gelecekte yerel siyaset yapacak genç arkadaşlara bir kaynak haline getirdim’ diye konuştu.

  Erdal İnönü

‘Sosyal demokrat, Atatürkçü ve Cumhuriyetçiyim’

Türkiye’de sosyal demokrat partilerin ve sosyal demokratların tek bir çatı altında toplanması ve ülke siyasetinde belirleyici olması gerektiğini belirten Merter, ‘Ülkeye döndüğümde sosyal demokratların farklı siyasi partiler halinde bölünmüş olması beni epey düşündürtmüştü. Bu partilerin tamamında arkadaşlarım, dostlarım vardı. Bu bölünme ideolojik bir bölünme değildi. Liderlik paylaşılamıyordu. Türkiye siyasi tarihinde maalesef böyle bir gerçeklik var. Bu da kanaatimce demokrasi kültürünün fazla özümsenmemesinden kaynaklanıyor. Oysa ki değişim olması her anlamda iyidir. Koltuğa yapışıp kalmak değişimin ve yenilenmenin önünde ciddi bir engel oluşturuyor. Bugün ABD’de bir başkan en fazla iki kez aday olabiliyor. Ya da Avrupa’da bir seçimi kaybeden lider istifa ederek yerini daha başarılı olabilecek bir lidere rahatlıkla bırakıyor. Bunlara rağmen CHP’yi Türkiye ölçeğinde daha demokratik bulduğum, sosyal demokrat, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olduğum için de Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapmaya karar verdim’ diye konuştu. Merter, kendisine yönelttiğimiz diğer soruları ise şöyle yanıtladı….

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde muhalefetteyken meclis üyeliği yaptınız. Çok aktif çalışmalar yürüttünüz. Bu çalışmaları yürütürken bir gün Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul’da iktidar olacak inancıyla yaptınız. İstanbul ile ilgili tespit ettiğiniz çok sayıda sorunu meclis gündemine yazılı, sözlü önergelerinizle taşıdınız. Çoğu zaman önergelerinize yanıt bile verilmiyordu. İmamoğlu göreve geldikten sonra meclise taşıdığınız sorunların bir çoğuna İBB parmak bastı. Bu konu ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Sayın Ekrem İmamoğlu’nun göreve geldikten sonra İstanbul’un özellikle bizim de gördüğümüz ve tespit ettiğimiz sorunlarına dokunması ve çözümler getirmesi benim için büyük bir mutluluktu. Hep bu hayalimizin gerçekleşmesini bekledik ve yerelde iktidar olduk.

Türkiye’nin en eski Atatürk Heykeli’nin etrafının temizlenmesi ve orada bir meydanın ortaya çıkması, meclis toplantılarının canlı yayınlanması, yeşil alanların arttırılması, hava kirliliğine yönelik çalışmalar, bisiklet yollarının geliştirilmesi, kent korularının açılması, metro konusunda alt yapı çalışmalarının devam etmesi önerilerimiz gibi bir çok önerimiz tek tek hayata geçti. Bundan dolayı büyük memnuniyet duyuyorum.

Meclis üyesi olarak görev süreniz dolduktan sonra neler yaptınız?

Meclis üyeliğimden sonra da çalışmalarımı aralıksız sürdürdüm. Özellikle COVİD-19 salgını daha Çin’de ilk ortaya çıktığında gazeteniz aracılığıyla bunun tehlikeli bir salgın olduğunu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere tüm kurumlarımıza ve halkımıza önerilerimin de içinde olduğu bir yazı dizisi kaleme alarak duyurmaya çalışmıştım. Tesadüfen o dönemden az önce İspanyol Gribi ve pandemilerle ilgili okuduğum iki kitaptan yola çıkarak salgının bulaşma hızı ve ölüm oranlarına bakarak bunun büyük bir felaket olabilme öngörüsünde bulunanlardan biriydim. Kontrol edilemediği takdirde pandemiye dönüşeceği yönünde kaygılarımı da yazılarım aracılığıyla paylaşmıştım. Esasen o günler ilgilenilmesi gereken öncelikli konunun, Suriye Operasyonu vb. konular değil pandemi olması gerektiğini de üst üste kaleme aldığım yazılarımda önemle belirtmiştim. Yine özellikle dünyadaki siyasi gelişmeler ve ekonomik gelişmelerle ilgili de yazılarımı gazeteniz araçlığıyla paylaştım. Ülkemizde çok fazla gündem olmasa da uzay ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettim. Geçtiğimiz günlerde ABD Uzay Savunma Kuvvetleri kurdu. Bu gelişme ile ilgili ülkemizde de bir takım adımların atılması gerektiği konusunda önerilerim oldu.

Bugün aktif olarak siyasetin içinde olmak ister miydiniz? Daha faydalı olacağınızı düşünür müydünüz?

Kendimle ilgili düşüncem yok. Ancak 7. Dönem İstanbul Büyükşehir Meclis Üyesi arkadaşlarımın içinde ve partimizde çok deneyimli ve başarılı olacaklarına inandığım ve bugün değerlendirilemeyen arkadaşlarımız olduğunu düşünüyorum. Bazı arkadaşlarımız değerlendirildi ancak hepsi değil. Yararlanılsaydı daha iyi olabileceğini düşünüyorum. Tecrübelerinden yararlanılması gerekenler sadece siyaset dünyasından insanlarımız değil ülkemizin ve İstanbul’un önemli sanatçıları, tiyatrocuları, ressamları, heykeltraşları, şairleri, yazarları ve bilim insanlarıyla büyükşehir belediyemizin yöneticilerimizin bir araya gelmesiyle çok güzel çalışmalar ortaya çıkabilir.

HEYKELTRAŞ MEHMET AKSOY

Taksim Meydan Projesi ile ilgili üç ayrı çalışma kamuoyuna sunuldu. Ki bence olması gereken ve çok demokratik bir yöntemdi. Ben de sunulan üçç projeden birini seçerek oyumu kullandım. Ama konu ile ilgili gelen bazı eleştirileri de haksız bulmadım açıkçası. Ülkemizin önemli heykeltraşlarından ve aydınlarından biri olan Mehmet Aksoy eleştirel bir yazı yazmıştı. Özellikle Taksim Meydanının tarihsel önemine vurgu yapmış ve bu tarihi de düşünüp yaşatarak meydanın bu şekilde düzenlenmesini istemiş. Bunları da dikkate almak gerektiğini düşünüyorum. Önemsemek, yok saymamak gerekir. Bu yüzden de aydınlarımızla diyalog içerisinde olmak gerekir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyeliği yaparken o dönemin başkanlarını en çok eleştirenlerden biriydiniz. Özellikle tespit ettiğiniz sorunlarla ilgili hazırladığınız önergelere geç yanıt verilmesi ya da yanıt verilmemesi konusunda eleştirileriniz oluyordu. Bugüne geldiğimizde İmamoğlu’nun İstanbul’u yönetme şeklini beğeniyor musunuz?

Ekrem başkanımızın özellikle Beylikdüzü’nde yaptığı çalışmalarını çok beğenmiştim. Kendisi de bizleri 7. Dönem İBB meclis üyeleri olarak ilçesine davet etmiş ve çalışmalarını anlatmıştı. Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi sanırım İstanbul ilçeleri içinde en büyük kültür merkezi olma özelliğini taşıyor. Yaşam Vadisi, insanlara kattığı hayat kalitesi anlamında olağanüstü bir proje. Beylikdüzü’nde bisiklet yollarının geliştirilmesi, istihdam merkezi kurulması, yeşil alanların arttırılması, her mahalleye kütüphane yapılması bunları çok beğendim. Bu nedenlerle de İstanbul için doğru aday olduğuna inandım. Şimdi birçok engellemelere rağmen projelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Henüz yeni, buna rağmen çok başarılı projeler geliştiriyor.

BÜYÜKADA'DA TROÇKİ VE ARKADAŞLARI

 Adalar ilçemizde Troçki’nin kaldığı köşk onarılıp müzeye dönüşebilir’

İmamoğlu ve İBB yönetimine bir öneriniz var mı?

Bu vesileyle benim de bir önerim olacak. Rusya devriminin önemli isimlerinden Lev Troçki’nin İstanbul’un Adalar ilçesinde kaldığı köşk bugün yıkık halde. Troçki’nin bir çok eserini orada yazdığı ve Adalar’ı çok sevdiği bilinmekte. Meksiko City’de daha kısa kalmasına rağmen Troçki’nin yaşadığı ev müzeye dönüştürüldü ve bugün oraya sayısız ziyaretçi gidiyor. Troçki, Kızıl Ordu'nun kurucusu olarak Sovyetlerin faşizmi yenmesinde önemli rolü olan bir isim. Siyasi görüşü ne olursa olsun tarihi bir şahsiyet. Kaldığı evi bir müze veya kültür merkezine dönüştürmek İstanbul’a çok şey kazandırabilir’ diye düşünüyor ve bu önerimin dikkate alınmasını diliyorum.

Adalar'da Kızıl Ordu'nun kurucularından ve Rus Devrimi'nin önemli şahsiyetlerinden biri olan Lev Troçki'nin yaşadığı köşk bugün yıkık halde 

‘Önceki dönem görev yapan arkadaşlarımız unutulmamalı’

Ayrıca, partimizde tecrübeli arkadaşlarımızın değerlendirilip görev verilmesini istiyorum. Çok çalışmasına rağmen bir çok arkadaş bir daha meclis üyesi yapılmadı. Birikimleri olan arkadaşlarımızın kesinlikle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 5 yıl boyunca 7. Meclis grubumuz çok önemli çalışmalar yaptı. İstanbul’un kazanılmasında meclis üyesi arkadaşlarımızın ciddi katkıları da oldu. Geçmiş meclis döneminde ulaştırma, deprem konulu çalıştaylar yapıldı. Ekrem Bey, o dönem aday olarak bizim grubumuzun içinden ortaya çıktı. Bundan kıvanç duyuyorum. Vefa konusunun da önemli olduğunu düşünüyorum. Yani partimize ilerleyişine katkısı olan tüm arkadaşlarımıza vefa borcumuz olduğunu unutmamalıyız. Hatta bu konuda daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanımız olan Sayın Nurettin Sözen adına kendisinin aynı zamanda bir bilim insanı olduğu için İBB tarafından bir şehircilik araştırma merkezi ve kütüphanesi kurulması önerim olmuştu.

(Bodrum’daki batık dünyanın en eski batığı olan ‘’Uluburun Batığı’’. 3.300 yıl önce batan Likya Ticaret Gemisi Uluburun Genç Tunç Devrine aittir.)

‘Bir milli müzemiz olsa onbinlerce turisti ülkemize getirir’

Meclis üyeliğim boyunca pozitif önerilerimle çalışmalar yürütmeye çalıştım. Meclis üyesi olmasam da sürekli nasıl katkımız olur diye düşünüyorum. Bu yaz Bodrum’da turistik sezonun çok kısa olduğunu gördüm. Elimizde çok sayıda malzeme var ancak bunu değerlendiremiyoruz. Bodrum’un öyle bir doğası var ki sadece deniz turizmi değil doğa turizmi için de çok elverişli bir yer. Trekking ve bisiklet turizmi içinde çok güzel alanlarımız var. Kültürel yatırımlarımızın de geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bodrum Kalesi’nin içinde bulunan Sualtı Arkeoloji Müzesi dünyanın en eski gemi batığına sahip. Ancak sergilenme şekli çok yetersiz. İsveç’in başkenti Stokholm’de Vasa Müzesi çok görkemli ve bütün İsveçlilerin gurur duyduğu, dünyanın tanıdığı bir müze. Modern bir binanın içinde dört yüz yıllık bir batık sergileniyor. Bizde binlerce yıllık batık var ancak olması gerektiği önemini vurgulayacak kadar bir yerde sergileyemiyoruz. Bu tür faaliyetlerle turizm geliştirilebilir.

İspanya’da sanayi şehri Bilbao’da dünyaca ünlü Guggenheim Modern Sanat Müzesi görkemli bir mimariyle açıldı ve burası sanayi şehrinden turizm şehrine dönüştü.

(HÜSAMETTİN KOÇAN BAYBURT BAKSI MÜZESİ )

Geçenlerde Bayburt’ta Hüsamettin Koçan’ın kurduğu Baksı Müzesi’ni eşimle beraber ziyaret ettik. Baksı Müzesi Sayın Koçan’ın kendi imkanlarıyla inanılmaz bir çalışma gerçekleştirmiş. Keşke bizim devletimiz de Bayburt’a bir Hüsamettin Koçan Sanat Müzesi yapsa. Bir başka örnek eşimin memleketi Salihli, paranın dünyada icat edildi ilk yer. Buna rağmen orada Sardes’de bir Para Müzesi bir Lidya müzesi yok. Halbuki dünya kültür mirası açısından çok önemli bir yer. İstanbul Büyükşehir Belediyemizin de kültüre ve sanatsal çalışmalara bu anlamda ağırlık vermesini öneririm. İstanbul’a belediyemizin bir modern sanatlar müzesi kazandırması başta olmak üzere kültür yatırımlarını da arttırmasını faydalı bulurdum. Bilhassa bu dönemde kültür konularında CHPli belediyelere büyük görev düşüyor. Unutmayalım AKP sürekli kültürel alanda da bir dönüşüm yaratmak istediğini ilan ediyor. Bunun için çağdaş kültür kurumlarımıza desteğimiz çok önemli. Bu çerçevede İBB tarafından en son Müşfik Kenter Tiyatrosu’nun yaşatılması için yapılanlar çok hoşuma gitti.

(St. Petersburg Hermitage Müzesi)

Bir gün CHP iktidar olursa merkezi hükümetin bir milli müze yapmasını düşlerdim. Tüm tarihimiz ve sanatımız buralarda sergilense. Kültürümüzün ve coğrafyamızın en önemli kartviziti olurdu. Aynı Paris’te Louvre ya da St. Petersburg’daki Hermitage müzeleri gibi. Nitekim büyük saraylar inşa edip içinde yaşayarak değil, büyük kültürel, bilimsel alanlar yaratarak bir ülke itibar kazanır. Unutmayalım ancak çağdaş kültürle bir millet gelişebilir. Atatürk boşuna ‘Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur’ demedi.

Kısa bir süre önce acı olaylarıyla bir deprem yaşadık. İstanbul’da da bizi aynı tehlikeler bekliyor. Bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Maalesef uzmanlar İstanbul’un olası bir depreme hazır olmadığını çok yüksek sesle dile getiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde Bahçeli’nin ‘Güvenli binalarda yaşayın’ diye bir önerisi olmuştu. Herkesin güvenli konutlarda yaşama imkanı yok. İnsanlarımıza sırtımızı dönemeyiz. Merkezi hükümetimiz başta olmak üzere tüm belediyelerimiz zaman kaybetmeden harekete geçmelidir. Bugün deprem için ayrılan bütçeler gerçekten çok komik rakamlardan oluşuyor. Bu bile bizlere depremin çok ciddiye alınmadığını gösteriyor. Halkımız tehlikenin farkında, ama çaresizlik ile karşı karşıya. Çünkü güvenli konutlarda yaşamak gelir durumu ile ilgili. Geliriniz yoksa bunu yapamazsınız. İnsanlarımızı kesinlikle yalnız bırakmamalıyız.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ülkemize dönüp baktığımda hala Mustafa Kemal Atatürk döneminde inşaa edilen kültür kurumları ve üretim alanları sayesinde ayakta durabildiğimizi görüyorum. Hayatları pahasına mücadele ederek, bu güzel ülkeyi bizlere armağan eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum. Onların bizlere gösterdiği yolda ülkemiz için en faydalısı en iyisi ne ise onu var etmek için bir siyasetçi, bir aydın olarak var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. FİDAN UĞUR-KENT YAŞAM

Editör: Haber Merkezi