İstanbul Umum Pazarcılar Esnaf Odası Başkanı Mesut Şengün gazetemize konuştu. Pazarcı esnafının yaşadığı sıkıntıları, belediyelerle olan ortak çalışmaları, esnafın vatandaşlardan beklentilerini anlatan Şengün, hükümete de birçok çağrıda bulundu.
Pazarcı esnafı, modern pazar yerlerinin yetersizliği, erken kapatma uygulamaları ve büyük marketlerin yarattığı haksız rekabet nedeniyle yaşadıkları sorunları İstanbul Umum Pazarcılar Esnaf Odası Başkanı Mesut Şengün aracılığıyla dile getirdi. Kent Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Sümeyra Duğan’a konuşan Şengün’ün aktardıklarına göre belediye kararlarında görüşlerinin alınmadığını belirten esnaf, çelik konstrüksiyonla üstü kapalı, hijyenik ve gün ışığını alan pazar yerlerinin kurulmasını istiyor. Ayrıca, Bağkur’lu pazarcıların emeklilikte avantajlı hale gelmesi için prim gün sayısının 9 binden 7 bin 200’e düşürülmesi talep edildi.
Şengün ile yaptığımız röportaj şöyle;
Mesut Başkan, önce sizi biraz tanısak. Mesut Şengün kimdir?
— Ben İstanbul Umum Pazarcılar Esnaf Odası Başkanıyım. Yaklaşık 22 yıldır oda başkanlığı görevini üstlenmekteyim. Daha önce pazarcılık yaptım. Meslekte aktif rol oynayınca esnaf arkadaşlarımız takdir etti ve beni seçtiler. İstanbul’da 470 pazarın ve yaklaşık 50 bin pazarcı esnafının temsilcisi olarak 39 ilçe belediye başkanıyla esnafımın haklarını savunmak için mücadele ediyorum. Esnafın hak ve çıkarlarını korumak, belediyeler ve kamu kurumlarında onları temsil etmek, çalışma koşullarını kolaylaştırmak, bakanlık ve belediyelerle ilişkilerini geliştirmek, yol açmak, projeler sunmak, pazar yerlerini modernleştirip kapalı hale getirerek esnafın ve vatandaşın hizmetine sunmak temel görevimiz.
Odanın görevleri neler ve kaç üyesi var?
İstanbul Pazarcılar Odası olarak hem esnafımıza hem de bizden alışveriş yapan milyonlarca insana hizmet ediyoruz. Onlara kolaylık sağlıyoruz, taze ve ucuz sebze-meyve getiriyoruz. Marketlerle rekabet ederek halkın ucuz alışveriş yapmasını sağlıyoruz. Bir marketin 10-20 bin şubesi varsa, biz İstanbul’da 470 pazarla müşterinin kapısına, sokağına kadar gidip hizmet veriyoruz.
Odamızın 12 bin kayıtlı tezgâh sahibi üyesi var. Yanlarında çalışanlarla birlikte yaklaşık 50 bin pazarcı İstanbul’da hizmet ediyor. Türkiye genelinde ise 376 bin pazarcı esnafı bulunuyor. Halkımızdan son derece memnunuz. Ancak haksız rekabetlerle karşılaşıyoruz. İstanbul’da arsa çok kıt. Kapalı pazar yeri bulmak ve yapmak zor. Belediyelerin elinde de arsa kalmadı. Şehir yapılaştı. O nedenle üstü kapalı, içinde kreşi, kafeteryası, çocuk oyun alanı olan modern pazar yerleri yapmak kolay değil.
“PAHALILIK BİZİ DE ZORLUYOR”
Pazarcıların sorunları neler?
Büyük sermayeyle rekabet ediyoruz. Onlarda para ve lobi gücü var. Bazen belediyelerle işbirliği yaparak pazar yerlerimizi değiştirme ya da kaldırma girişiminde bulunuyorlar. En büyük sıkıntımız bu.
Artan maliyetler, enflasyon ve ekonomik dalgalanmalar da bizi olumsuz etkiliyor. Biz çok satan, sürümden kazanan bir meslek grubuyuz. Kar marjımız düşük. Ama vatandaşın alım gücü düştüğü için sürüm yapacak durumda kalmadık. Esnaf az mal satabiliyor. Bu pahalılık bizi de zorluyor. Ancak vatandaşlarımız hâlâ pazarı tercih ediyor. Avrupa’nın birçok ülkesine gidip pazarları inceledim. Mesela Monako’da çok zengin insanlar da pazara gidiyor. Rolls Royce’larla geliyorlar, ama pazarda köylünün getirdiği taze sebze ve meyveyi seçip alıyorlar. Yani pazar dünyanın her yerinde makbul.
Pazarcı esnafının ödediği ücretler ve kesilen cezalar hakkında ne söylemek istersiniz?
Bizim pazar yerlerimiz belediyeler tarafından kurulur ve işletilir. Hiçbir kişi ya da özel kuruluş pazar yeri kuramaz. Bu, bizim için önemli bir güvencedir. Çünkü özel pazarcılık olursa maliyetler artar, kiralar yükselir, rant doğar. Biz doğrudan belediyelerin kurduğu pazarlarda faaliyet gösteriyoruz. İşgaliye dışında hiçbir ücret alınamaz. Bazen belediyeler fazladan tezgâh yeri, evrak ya da çöp vergisi gibi ücretler koymaya çalışıyor ama biz dava açıp kazanıyoruz. İşgaliye ücretlerimiz Bakanlar Kurulu’nca belirleniyor. Böylece pazarcı esnafı maliyetleri düşük tutarak halka ucuz mal satabiliyor.
“OTOPARKTA PAZAR OLMAZ”
Ancak son yıllarda pazar yerleri otopark gibi planlanıyor. Belediyeler “6 gün otopark, 1 gün pazar” diyor. Bodrum katlarında yapılan pazar yerleri sorunlu. Havalandırma, aydınlatma yetersiz. Su basıyor. Bu nedenle biz yerel yönetimlere anlatıyoruz: Pazar yerleri gün ışığı ve temiz hava almalı. Vatandaş pazara bu yüzden gelir. Aksi halde orası AVM’ye döner.
Mesela Güngören’de belediye sokaktan pazarı kaldırıp yerin altına katlı otoparkın içine aldı. Hemen dava açtık. Bilirkişi raporu hazırlandı, mahkeme iptal etti. “Buraya pazar girilemez, can ve mal güvenliği açısından sakıncalıdır” dendi. İnsanların panikleyeceği bir durumda facia yaşanabilir. Bu nedenle pazarların yerin altında yapılmasına karşıyız.
Biz modern pazar yerleri istiyoruz. Üstü kapalı, çelik konstrüksiyonla yapılmış, üzeri sandviç panel ya da membranla kaplanmış, temiz hava alan, gün ışığını içine alan modern pazar yerleri olmalı. Vatandaş pazar yerinde dolaşırken mutlu olmalı. Yerin altında olmamalı. Maalesef belediyeler sadece “pazar yeri olsun” diye hareket etmiyorlar. Bizden de görüş almadıkları için hep olumsuz sonuçlanıyor. Şu anda arsa bulmak çok zor, nadir. Bugün Çağlayan’a da gittim, Sarıyer’den oraya geçtim. Çağlayan’da bir pazar yerimiz var, onun üstünün kapatılmasıyla ilgili toplantı yaptık. Tıpkı Bakırköy’deki gibi çelik konstrüksiyon ve sandviç panelli pazar yerleri istiyoruz. Halkımız da bu tür modern pazar yerlerini tercih ediyor. Belediyelerden talebimiz, mutlaka bizden, işin sahibinden görüş almalarıdır.
“ESNAFIMIZ DİJİTAL DÜNYAYA UYUM SAĞLAMALIDIR”
e-ticaret pazarcı esnafını etkiliyor mu?
Artık esnaf teknolojiyi de kullanıyor. WhatsApp grupları kurup sabah tezgâh açıldığında ürünlerin fotoğraflarını çekip müşterilere gönderiyorlar. Vatandaş gelemiyorsa oradan 1 kilo bundan, 2 kilo şundan sipariş veriyor, esnaf hazırlayıp evine kadar götürüyor. Küçük esnafı yok ediyormuş gibi düşünülüyor ama biz de bu dünyaya adapte olmalıyız, teknolojiyi kullanmalıyız, yoksa mesleği ilerletemeyiz.
“BELEDİYELERİMİZ GERÇEKTEN HİJYEN KONUSUNA ÖNEM VERİYOR”
Hijyen ne durumda?
Hijyen konusuna gelince; pazar kaldırıldığında çöplerin toplanması ciddi bir problem. Kanunda “pazar gün ışığından hava kararana kadar açık olur” deniyor. Ancak bazı belediyeler yazın hava 9-10’da kararırken 7’de 8’de pazarı kapatmaya çalışıyor. Oysa dar ve orta gelirli vatandaşlar işten çıkıp eve gidiyor, üstünü değiştirip pazara gelebiliyor. Bu yüzden pazarlar erken kapatılmamalı. Yasaya uyulmalı, gün kararana kadar açık kalmalı. Hijyen konusunda belediyeler ciddi hizmet veriyor. Pazarlar kalktıktan sonra çöp arabaları geliyor, tahtalar kaldırılıyor, çöpler toplanıyor, sokaklar sabunlu sularla yıkanıyor. Belediyeler bu konuda başarılı, esnaf ve vatandaş memnun.
“PRİM GÜNÜ SAYISININ DÜŞÜRÜLMESİ GEREK”
Pazarcı esnafının sosyal hakları neler?
Pazarcı esnafının sosyal haklarına gelince, çoğu Bağ-Kur’lu. Bağ-Kur prim sayısı 9.000 gün, biz bunun 7.200’e çekilmesini istiyoruz. SSK’lılar gibi aynı haklara sahip olmayı talep ediyoruz. Devletimizden beklentimiz bu. Yazılı girişimlerimiz oldu. Küçük esnaf ağır şartlarda çalışıyor. Pazarcılar 17-18 saat ayakta kalıyor.
“PAZARLARIMIZDA ARTIK BİNLERCE ÇEŞİT ÜRÜN VAR”
Gençleri pazarlara çekmek için ne yapılıyor?
Genç nesli pazara çekmek için çeşitliliği artırdık. Eskiden sadece gıda ürünleri satılırdı, şimdi pazarlarda kıyafet, makyaj malzemesi, peruk, kürk, gümüş takı gibi binlerce çeşit var. Bu çeşitlilik gençleri de pazara çekiyor. Ancak bazı ilçelerde pazar yerleri kapatılıyor. Bu esnafı mağdur ediyor. Güçlü lobileri olan büyük marketler, milletvekili olan sahipleriyle baskı yapıyorlar. Pazarlara yakın yerlere mağazalarını açıyor, o gün zararına ürün satıyorlar ama kaybı başka ürünlerin fiyatına yansıtıyorlar. Böylece rekabet edemeyip belediyelere baskı yapıyor, pazarları kaldırtıyorlar. Biz buna karşı belediyelerle görüşüyoruz. Olmazsa vatandaşla birlikte eylem yapıyoruz, imza topluyoruz, belediye önüne gidiyoruz, pankart açıyoruz. Bazen başarıyoruz, bazen olmuyor, ama hakkımızı arıyoruz.
“BAZEN KEYFİ CEZALAR KESİLİYOR”
Denetimler sırasında kesilen cezalar konusunda da şunu söylemek lazım: Ceza olmadan olmaz, kurallara uyulmalı. Ama bazen keyfi cezalar oluyor. Esnaf hak etmediği cezalarla karşılaşıyor. Bu olmamalı. Belediye zabıtası da görevini yapıyor, onlar da bizim gibi saatlerce ayakta çalışıyor. Hepsine saygımız var. Ancak sorunlar en aza indirilmeli. Ceza çözüm değil, eğitim çözüm. İnsanları cezayla değil, eğitimle bilinçlendirmek lazım. Biz de bu eğitimleri belediyelerle birlikte verebiliriz. Örneğin Fatih Belediyesi döneminde Mustafa Demir ile çok güzel eğitimler yaptık. Esnafımızı bilinçlendirdik. Önemli olan cezayla değil, eğitimle doğruyu yaptırmaktır. Sümeyra Duğan