Hristiyanlık, semavi dinler arasında en insancıl din olarak kabul edilir, ezilenlerin ve acı çekenlerin dini olarak bilinir. Kötülüğe karşılık vermemek, düşmanlığı yanıtsız bırakmak ve tüm günahları bağışlamak Hristiyan öğretisinin temelidir. İncil Hristiyanları kavgadan kaçınmaya, iyi komşu, sabırlı öğretmen, adil yargıç ve şefkatli ebeveyn olmaya teşvik eder.

- "Rab’bin kulu kavgacı olmamalı. Tersine, herkese şefkatle davranmalı, öğretme yeteneği olmalı, haksızlıklara sabırla dayanmalıdır." (2 Timoteos 2:24).

- "Adil ve doğru olanı yapın. Soyguna uğrayanı zorbanın elinden kurtarın. Yabancıya, öksüze, dula haksızlık etmeyin, şiddete başvurmayın. Burada suçsuz kanı dökmeyin." (Yeremya 22: 3).

- "Dış görünüşe göre yargılamayın, yargınız adil olsun." (Yuhanna 7:24)

- "Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?" (Matta, 5:43-44,46)

- “Kötülükten tiksinin, iyiliğe bağlanın. Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın. Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin. Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın. Sevgili kardeşler, kimseden öç almayın; bunu Tanrı’nın gazabına bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: Rab diyor ki, “Öç benimdir, Ben karşılık vereceğim.”  Ama, “düşmanın acıkmışsa doyur, Susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın.” Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.” (Romalılar 12: 9-11,17-21).

- "Yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabrı, yumuşaklığı giyinin. Birbirinize hoşgörülü davranın. Birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rab’bin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunların hepsinin üzerine yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin." (Koloseliler, 3: 12-14).

- "Güçsüzlere destek olun, herkese karşı sabırlı olun. Sakın kimse kötülüğe kötülükle karşılık vermesin. Birbiriniz ve bütün insanlar için her zaman iyiliği amaç edinin." (1 Selanikliler, 5:14-15.)

Hristiyanların Kutsal Kitabı İncil’den yukarıdaki satırları her okuduğumda, Hristiyan inancına sahip Ermenilerin, bu kadar insancıl öğretiye rağmen Karabağ'da Azerbaycanlı sivil halka karşı işledikleri suçları hatırlıyorum. Doğal olarak şu soru ortaya çıkıyor: Hümanist bir din olan Hristiyanlığın Gregoryen mezhebine inanan Ermeniler, Karabağ'ın sivil ve barışçıl sakinlerine karşı neden faşizm ve zulüm yaptılar?

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 1 Şubat 2021'de Azerbaycan televizyonuna verdiği röportajda Ermeni faşizmiyle ilgili görüşlerini paylaştı:

"Elbette, her bir Azerbaycan vatandaşı ne hissediyorsa, ben de aynı duyguları, belki daha fazlasını hissediyorum. Çünkü o topraklara kendim bizzat gittim. Şimdi, sıklıkla televizyon röportajlarında o tahrip olmuş bölgeler gösteriliyor. Ama tabii ki yerinde görende manzara tamamen farklıdır. Bu, hangi felakete karşı mücadele ettiğimizi bir kez daha gösteriyor. Bugün haklı davamıza gölge düşürmek isteyen Ermeni yanlısı, Azerbaycan karşıtı, İslamafobik çevreler şunu bilmeli ki, menfur Ermenistan bizim topraklarımızı işgal ederek tüm altyapıyı tahrip etti. Ağdam, Füzuli, Cebrayil, Gubadlı, Zengilan illerini, Şuşa şehrini ziyaret ettim. Ağdam şehri tamamen yıkılmış. Tek bir sağlam bina yok. Ermenilerin hakaret ettiği yarı yıkık bir cami var. Füzuli'de bir tek bina bir askeri birliğin üç-dört katlı binasıdır. Cebrayil şehrinin girişinde askeri birlik var, şehir yok. Gubadlı’da ve Zengilan’da, yarı yıkık durumda olan sadece birkaç ev kalmıştır. Ayrıca bu evleri polis karakolu ve dolayısıyla askeri üs olarak kullanmışlar. Yol boyunca uzanan köylerde tek bir sağlam bina yok. Köylerdeki tüm binalar yıkılmış ve yağmalanmış. Bu manzara artık tüm dünyaya sunuluyor ve sunulması gerekir. Yıllarca Ermenistan yönetimi ve destekçileri bu tahribatı sakladı. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi. Bu bölgelerdeki uluslararası kuruluşların temsilcileri de konuyu örtbas etti. Bu yağma, bu vahşet, bu düşmanlık tüm dünyanın dikkatini çekmelidir. Bu nedenle gazetecileri ve diplomatik temsilcileri davet ediyoruz. Herkesin görebilmesi için daha da büyük bir sayıyı davet etmemiz gerekiyor. Biz sadece toprak bütünlüğümüzü yeniden sağlamakla kalmadık, Ermeni faşizmine darbe vurduk, ermeni vahşetini durdurduk. Bölgemizi faşist ideolojiden tamamen kurtaramamış olsak da çoğunu yok ettik. Bu nedenle şanlı zaferimiz bölge ve dünya için büyük önem taşıyor.

Bunu neden yaptıklarını kendi kendime sordum. Dürüst olmak gerekirse, sorunun net cevabını hala bulamadım. Muhtemelen bu tahribatın bir nedeni, tüm evler yıkılırsa Azerbaycanlıların o topraklara geri dönmeyeceklerini düşünmeleridir. Çünkü o trajediden sonra ayağa kalkabileceğimizi, güçleneceğimizi, zengin doğal kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanarak ülkemizi geliştirebileceğimizi, bu toprakları ve arazileri restore edebileceğimizi düşünmediler. Asla geri dönmeyeceğimizi düşündüler. Bu birinci nedendir. İkinci neden - belki de ilk neden - bize karşı yüreklerindeki düşmanlıktır. Sovyet döneminde bu düşmanlığı bilmiyorduk ve hissetmedik. Şimdi o yılları iyi hatırlıyorum. Azerbaycan'da binlerce Ermeni yaşıyordu. Onlara karşı tavrımız çok olumluydu. Ayrıca burada toplumun normal üyeleri gibi davrandılar. Husumet ya da düşmanlık yoktu. Peki 1992-93'te bize nasıl bu kadar zalimlik gösterdiler? Hocalı soykırımı, masum insanların öldürülmesiyle sonuçlanan diğer askeri operasyonlar, sivil halka bu kadar zulüm yapıldı. Dolayısıyla kalplerinde her zaman bu düşmanlık tohumları vardı. Artık Azerbaycan onların belini kırdı, kafasını ezdi, ordularını yok etti, ideolojisini yok etti, yıllarca ve on yıllardır oluşturduğu ideolojik temelleri yıktı. Tabii ki, bugün bize karşı tavırlarını iyi anlıyoruz. Peki daha önceler biz ne kötülük yaptık? Hiçbir kötülük yapmadık. Bülbül, Natavan, Üzeyir Hacıbeyli'nin büstlerini kurşunlamak için insanın kalbinde ne kadar kin ve düşmanlık olması gerekir. Bu düşmanlık kime? Size burada yer veren halka… Siz burada evler yaptınız. Anadolu'dan, İran'dan Karabağ'a, size ait olmayan toprağa nakledildiniz, Azerbaycan halkı sizi kucakladı ve size ekmek verdi. 1992-93'te bize çok teşekkür etmek yerine tüm binalarımızı yıktınız, camilerimiz yıktınız, aşağıladınız. Yıkımın videoları internette mevcuttur. O bir savaş suçlusu ve bu kez Karabağ savaşı sırasında Karabağ'a gelerek fare gibi oradan kaçan Koçaryan, duvarına hakaretler yazılmış Ağdam camiinin önünde duruyor. O budur. Bu duygularla yaşadı. Bellerini kırdık, onlara büyük darbe vurduk.

Modern dünyanın hiç böyle zulüm görmediğini düşünüyorum. Sivil halkı yaktılar, öldürdüler ve çocukları yaktılar. Tüm binalarımızı ve camilerimizi yıktılar. Ermeni faşizmi en acımasız, en tehlikeli, en nefret dolu, en çirkin ideolojidir ve biz bu ideolojiyi yok ettik. Yıllar geçtikçe tarihi hizmetlerimizin dünya tarafından daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Özellikle Ermeni halkı bir zaman gelecek, onları bu beladan kurtarmak istediğimiz için bize minnettar olacaktır. Umarım bu beladan kurtulurlar. Aksi takdirde, bir devlet olarak Ermenistan devletinin geleceği kuşkuludur."

Bu sözler Karabağ'ın gerçeklerini açıkça yansıtıyor. Ancak Hristiyan dünyası da dahil olmak üzere dünya kamuoyu bu gerçeklerden haberdar olsa da, Ermeni faşizmine uzun süre sessiz kaldı. Buna rağmen, Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın öngörüsünün zamanla gerçekleşeceğini düşünüyorum: Bir zaman gelecek, Ermeni halkı, Ermeni faşistlerine ölümcül darbe indiren Azerbaycan Başkomutanına minnettar olacaktır.

BBC'nin “Hard Talk” programında gazeteci Stephen Sakur, Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın bir insan hakları savunucusu olarak geçmişteki rolünü ve insan haklarını önemsediğini hatırlatarak, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında Dağlık Karabağ'da insan hakları ihlalleri ve savaş suçları işlediğini kaydetti ve Paşinyan'a bunu kabul edip özür dileyip dilemeyeceğini sordu. Paşinyan soruyu yanıtlamaktan ısrarla kaçındı. Söz konusu videoyu buradan izleyebilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=d-mzKtQbwbM&t=11m30s

Bir Azerbaycanlı mağdur olarak, Ermeni faşistlerinin Karabağ'da işledikleri zulümlerden haberdar olan yabancı gazetecilerin bu soruyu Ermeni yetkililere sormakta ısrar edeceğini ümit ediyorum. Ermeni yetkililer bu soruyu ne kadar çabuk ve adil cevaplarsa, Azerbaycan ile iyi komşuluk ilişkileri kurmaya o kadar yaklaşacaklar.

Robert Koçaryan, Arkady Gukasyan, Bako Sahakyan ve Serj Sarkisyan dahil Ermeni faşizminin başlarını uluslararası hukuk çerçevesinde Azerbaycan halkına karşı işledikleri suçlardan dolayı adalet önüne çıkarmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Onların adalete teslim edildikleri gün, faşizme karşı yeni bir zafer günü olarak tarihe geçecek. Bu tarihi gün, Azerbaycan halkı için önemli olduğu kadar, Ermeniler için de önemlidir. Çünkü bu savaş suçlularının cezalandırılacağı gün, Ermeni halkının faşist ideolojiden kurtuluş günü olacaktır.

Son olarak yukarıdaki soruyu yanıtlayarak, Hristiyanlık ve faşizmin birbirine tamamen zıt kavramlar olduğunu belirtmek isterim. Gerçek bir Hristiyan faşist olamaz, bir faşist de gerçek bir Hristiyan olamaz. Faşizm, evrensel değerlere karşı en menfur ideolojidir. Ermeni halkı İsa Mesih'e samimi olarak inanıyorsa, 'Faşizme hayır!' demelidir. Tüm Hristiyanları Ermeni faşizmine karşı mücadelede Ermeni halkına yardım etmeye çağırıyorum.

Yazar: Fazıl Gasimov, İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisi

Editör: Haber Merkezi