Birçok kişi gibi bende gençliğimde Erich Von Däniken’in ilk insan kültürleri üzerinde dünya dışı etkiler hakkında tartışmalı iddialarıyla dolu olan 'Tanrıların Arabaları' adlı kitabı okumuştum. O zamandan beri UFO'lara karşı merakım beni de bırakmadı. Tabi bununla birlikte 'İnsanlar ilk defa ne zaman evrende yalnız olup olmadığımızı düşünmeye başlamış?' diye de araştırmalar yaptım. İsterseniz yaptığım araştırmalara kısaca şöyle bir bakalım.

'Felsefe, edebiyat ve bilimin önemli konusu'

Tarihte bu konuda ilk spekülasyonlara Epikürcüler sahiptiler. Felsefeciler Demokritos ve Epikür başka yaşamla dolu dünyaların varlığının oldukça olası olduğunu iddia ediyorlardı. Epikür’ün öğrencisi Sakız Adalı Metrodorus evrende tek bir dünyanın varoluşunu tarlada sadece bir tane buğday başağının büyümesi kadar olanaksız buluyordu. Epikürlü şair Lucretius, evrenin sınırsız, küre biçiminde olduğunu savunmuştur. Ayrıca Lucretius’un evreninde, her biri canlılar gibi doğan, büyüyen ve ölen dünyalar vardı.

Aristoculara göre bu tür spekülasyonlar fazla soyuttu ve onlar izlenebiliri hayal edilene tercih ediyorlardı. Aristo’nun batı medeniyetine büyük etkisi sebebiyle “çoklu dünya” düşüncesi de böylece son buldu. Bu süreçten sonra ilk defa 15. yüzyılda Almanya’nın ilk hümanistlerinden filozof ve teolog Kuesli Nicholas tekrar dünya dışı yaşamlarla ilgili spekülasyonlara başladı. Tabi felsefenin dışında edebiyatta da insanlar tarih boyunca “Evrende hayat var mı?” sorusuna cevap aramışlardı. Dünya dışı varlıklar, modern bilimkurgunun ortak bir teması olsa da geçmişi Samsatlı Lukianos’un ikinci yüzyıl da yazdığı “Gerçek Tarih” adındaki esere kadar geriye gitmektedir. Tabi felsefeciler ve edebiyatçılardan sonra bilim de konuyla ilgilendi ve ilgilenmeye devam ediyor.

''Olasılıklar var ama...'

“Evrende hayat var mı?” sorusuna cevap arayan bilim dalına da astrobiyoloji denilmektedir. Dünya dışı akıllı yaşam araştırmasına da İngilizce kısaltmasıyla SETI denilmektedir. Bu konuda muhtemelen ilk çalışmalar Trinty College’in astronomu William Whewell’in Mars’ta hayat olabileceği konusunda ortaya koyduğu teorilerinden doğarak başlamış olabilir. 19. Yüzyılda yapılan teleskopik gözlemlerden yola çıkarak Mars’da bir medeniyetin su kanallarının varlığı olduğu sanılıyordu. Bunların daha sonra sadece optik illüzyon olduğu saptandı. 1896 yılında Nikola Tesla kendisinin geliştirdiği sistemlerle Marslı’larla bağlantı kurulabileceği konusunda düşünceler ortaya koymuştu. Bunun için yaptığı deneylerde aldığı sinyallar türlü türlü spekülasyonlara yol açmıştı. Bugün hala bu sinyallerin orijinini bilmesek dahi uzaylıları kaynak olarak silebileceğimizi tahmin edebiliriz.

'Fermi Paradoksu'

Tarih içersinde daha yakın döneme baktığımız zaman dünya dışı bir uygarlıktan gelen mesajları saptamak için ABD’de NASA’nin 1960’lı yıllarda çalışmalara başladığını görebiliyoruz. Günümüzde bu çalışmalara Çin’in ve bazı özel kuruluşların da katıldığını biliyoruz. Şimdiye kadar “Wow Sinyali” gibi bir takım heyecan uyandıran sinyaller de tespit edilebildiyse de hiç biri kesin olarak bir dünya dışı akıllı yaşam formuna addedilemedi. Evrenin bu derin sessizliğine “Fermi Paradoksu” denilmektedir. Fermi Paradoksu dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olması tahminine rağmen şimdiye kadar bilim dünyası tarafından bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın bulunmamasıdır.

'Uzaylılar bizi ziyarete gelebilir mi?'

Evrenin içindeki derin sesizliğin yani Fermi Paradoksu'nun acaba rahatsız edici bir sebebi olabilir mi? Nitekim Çinli bilim kurgu yazarı Cixin Liu’nun Oyun Teorisi'ne dayanarak ortaya koyduğu “Karanlık Orman Teorisi’ne” göre yaşayan tüm organizmalar hayatta kalmak ister. Bir şans verilirse diğer yaşam formlarının sizi yok edip edemeyeceğini bilmenin bir yolu yoktur. Güvencelerden yoksun olan herhangi bir tür için en güvenli seçenek, diğer yaşam formlarını, aynı şeyi yapma şansı olmadan yok etmektir. Bu aynı zamanda neden uzaylı bir medeniyetin sessiz kalmayı tercih ettiğini açıklamaktadır. Bu teori ünlü fizikçi Stephen Hawking’in 2010 yılında yaptığı uyarılarla da uyumlu. Hawking, uzaylıların dünyayı kaynakları için talan edip yoluna devam edebilme ihtimalinden endişelendiğini söylemişti:

"Eğer uzaylılar bizi ziyaret ederse Kristof Kolomb'un Amerika'ya ayak basması gibi olacaktır. Bu yerli Amerikalılar için hiç iyi olmamıştı. Akıllı varlıkların tanışmak istemeyeceğimiz türden şeylere nasıl dönüşebileceğini görmek için kendimize bakmamız yeterli."

'Havada ve denizde hız kesmeden hareket eden cisimler'

Bu çerçevede bakıldığı zaman ABD donanmasının geçenlerde yaptığı açıklamalar çok endişe verici gerçekten. 2019 yılı boyunca ABD donanmasına ait gemiler defalarca üstün bir teknolojiye sahip sürüler halinde dronlar tarafından takip edilmiş ancak bu dronlara karşı dünyanın en gelişmiş savaş teknolojisine sahip ülkesi ABD bir şey yapamamıştı. Ayrıca bu dronların nereden geldiklerini tespit edemediklerini söylemişlerdi. Konuyla ilgili donanmanın operasyonundan sorumlu Amiral Michael Gilday yaptığı açıklamada gökyüzünde hareket eden bu cisimlerin ne olduğunu bilmediklerini itiraf etmişti. Sadece donanmanın değil ama silahlı kuvvetlerin öbür birimleri de benzer gözlemlere sahip olduklarını ifade etmişlerdi. Bu karşılamalara sadece ABD'nin silah kuvvetlerinin değil muhtelif müttefik ülkelerin de rapor ettiğini anlatmıştı. Amiralin açıklamasından kısa bir süre sonra donanmadan bir video ve 3 fotoğraf sızdırıldı. Videoda donanmanın bir gemisinden kayıt edilen piramit şeklinde işık saçan uçan bir obje görünmekteydi. Kamuoyuna yansıyan bilgiye göre bazı objeler hem deniz altında hem havada hız kesmeden hareket ediyordu. Fotoğraflar ise donanma pilotlarının yakından çektiği değişik şekilerde UFO’lardı. Ve bütün bu görüntüler Pentagon tarafından doğrulandı.

‘Gerçek gizli mi tutuluyor?’

Bütün bu olanlar son birkaç aydan beri üst düzey istihbarat görevlilerin açıklamalarıyla birleştirildiği zaman dikkat çeken bir önem kazanıyor. İsrail’in 30 yıllık uzay ajansının müdürü Prof. Haim Eshed, ABD’nin bir önceki Milli İstihbarat Başkanı John Radcliffe ve emekliye ayrılmış CIA Başkanları muhtelif televizyon programlarında UFO’larla ilgili açıklamada bulundular. Haim Eshed uzaylıların var olduğunu, ama insanlığın bu gerçeğe henüz hazır olmadığını ve büyük bir histeriyi önlemek için şimdiye kadar bu gerçeğin gizli tutulduğunu açıkladı.

ABD eski Milli İstihbarat Başkanı Radcliffe açıklanan UFO olaylarından çok daha fazlası olduğunu ve bu olayları bütün dünyada gözlemlediklerini ifade etti. Ayrıca bazı UFO’ların ABD’nin sahip olmadığı bir teknoloji ile uçabildiğini iddia etti. Bununla birlikte Radcliffe türlü türlü sensörler ve uydular sayesinde UFO’ların görüntülerine sahip olduklarını Fox News Haber kanalına anlattı. Emekli CIA Başkanı R. James Woolsey’de havada duran bir uçak olayından sonra UFO’lara karşı şüphesini kaybettiğini anlattı. Woolsey’e göre yıllar boyunca birçok UFO’yu izah edemediklerini ve bu fenomeni henüz anlayamadıklarını ifade etti. UFO’lar hakkında konuşan bir başka eski CIA Başkanı John Brennan ise UFO fenomeninin bir kısmının belki de zeki bir yaşam formu kaynaklı olabileceğini söyledi.

'ABD gizliliği olmayan raporu kamuoyuyla paylaşacak'

Bu açıklamalara inanırsak anlaşılan o ki bizim insanlik olarak sahip olduğumuz fizik bilgisine aykırı gelen ve bilinen bütün ülkelerin teknolojilerinden üstün tanımlanılamayan uçan araçlar ülkelerin askeri araç ve tesislerine ilgili göstermektedir. Bunları düşündüğüm zaman ünlü “Lost” dizisindeki “The Others” yani diğerleri aklıma geliyor. Bu diğerleri ne istiyor ve neden buradalar? Belki yakın zamanda bu sorulara cevap bulacağız. Çünkü önümüzdeki yaza kadar ABD Senatosu bir yasayla devlet birimlerinden kendileri için UFO konusunda gizliliği olmayan bir rapor hazırlamalarını istediler. Gizliliği olmayacağı için de kamuoyu da bu konudu önemli bilgilere sahip olabilecek. İnsanlığın en büyük sorularından biri şüphesiz evrende yalnız olup olmadığımızdır. Tarihte ilk defa belki bu sorunun cevabına yaklaşmış görünmekteyiz.

BİLAL MUTLU; YONCALARA İNEN BÜYÜK IŞIK HÜZMESİ HALA AKLIMDA…

1980-85 yılları arasında Gümüşhane'nin Çömlecik Köyü'nde gökyüzünden yonca tarlasına inen büyük ışık hüzmesinin ardından bıraktığı büyük bir daire şeklindeki iz hala aklımda diyen Bilal Mutlu, çocukluğunda yaşadığı ve bir türlü unutamadığı olayı bizlere anlattı.

-Merhabalar, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhaba. Ben Bilal Mutlu. 1977 Gümüşhane doğumluyum. Çocukluğum Gümüşhane'nin Çömlecik Köyü'nde geçti. Daha sonra büyükşehire taşındık. Yaşamımı İstanbul'da sürdürüyorum.

- UFO gördüğünüzü duyduk. Köyünüze UFO geldiğini söylediniz. Köylülerinizle beraber yaşadığınız olayı bizlere anlatabilir misiniz?

Hatırladığım kadarıyla yıl 1980-85 arasıydı. Bir sabah uyandık. Her şey rutindi. Günlük işlerimizi yaptıktan sonra akşam saatleriydi, hava kararmaya başladı. Sonra uzaklardan çok parlayan bir ışık gördük. Yaklaştıkça büyüyordu ama hala uzağımızdaydı. Köylüler olarak merak ettik. Ertesi sabah uyandık. Tarlalar, çayırlarımız var. Hayvanlar için yoncalarımız vardı. Yonca tarlalarına doğru yürürken, tarlanın tam ortasında daire biçiminde bir halka gördük. Herkes ne olduğunu soruyordu? Bu tarlaya gelen iş makinalarından meydana gelecek bir şey değildi. Yoncalar büyük bir daire şeklinde basılıydı.  Toprak beş on santimi geçmeyecek şekilde aşağı inmişti. Teker veya herhangi bir lastik izi aradık bulamadık. O anda görüntü de alabilecek bir durumumuz yoktu. Ama meydana gelen daire şeklindeki halka hala aklımda. Herhangi bir resmi kuruma bu durumu bildirmedik. 12 Eylül darbesinin hemen ertesinde olduğu için de çok fazla kurcalamadık.

-Köylüler nasıl değerlendirdi bu olayı?

Köyün çok eskileri böyle bir olaya tanıklık etmemişlerdi. O dönemden yaşlılarımız rahmetli oldular. Mutlaka bu olayı yaşayanların hafızasındadır. Çömlecik Köyü Gümüşhane'de yaşadığımız bu olay unutulmaz bir iz bıraktı üzerimizde.

Editör: Haber Merkezi