Corona virüsü pandemisiyle beraber komplo teorileri ve hurafeler dünyada ve bilhassa ülkemizde çok pirim yaptı. Bunda şüphesiz insanların kendileri açısından kafa karıştırıcı olan bir dünyaya anlam kazandırma isteği yatıyor. Bunu bir nevi dünyayı çekici bir basitliğin içinde görme girişimi olarak da değerlendirebiliriz. Hümanist psikologlar, sözde bir komplonun arkasında yattığı varsayılan entrikada neredeyse her zaman düşmanca algılansa da sıklıkla ortada teorisyen için bir güvence kaynağı bulunduğunu savunur. Bu tür psikologlara göre buna neden olan insani meselelerdeki zorlukların insanlar tarafından oluşturulduğunu ve onların denetiminde kaldığını hayal etmenin verdiği avuntu duygusudur. Eğer bir entrika ortaya çıkarılabiliyorsa, demek ki entrikanın gücünü kırmaya dair bir ümit vardır. Bir entrikanın gücüne duyulan inanç; insanın saygınlığının iması, insanın kendi kaderinden sorumlu olduğunun bilinçsizce doğrulanmasıdır.

Tabii ki zayıf, demokratik ve şeffaf olmayan ülkelerde güven erozyonundan dolayı komplo teorileri her zaman yeşermek için daha iyi bir zemin bulurlar. Örneğin Corona virüsü pandemesiyle ilgili herhangi bir ülkede gerçek rakamlar saklanıp bilgi manipülasyonu yapılıyorsa o ülkede komplo teorilerinin daha çok pirim yapacağını bekleyebiliriz. Devlet güven erozyonuna yol açarsa insanlar söylentilere, bilgi kırıntılarına ve sızıntılara sarılırlar. Ama gerçek şudur ki ölümcül pandemiler ve salgınlar tarih boyunca her zaman yaşanmıştır. Gelin zaman içinde dünyada yaşanmış en ölümcül salgınlara beraber bir göz atalım. Bunu yaparken ölüm sayıları konusunda azdan çoğa doğru sizi ürkütücü bir yolculuğa davet ediyorum.

SARS 2002-2003: 776 ölü

COVID-19’un akrabası SARS’tan  Kasım 2002 ile Haziran 2003 arası 8.000 insan hastalandı ve 776 insan öldü. Salgın Çin, Tayvan, Vietnam, Singapur ve Kanada’da yaşandı.

MERS 2012-2020: 860 ölü

COVID-19’un başka bir akrabası daha MERS. MERS’ten şimdiye kadar Arap Yarımadası’nda 2.500 kişi hastalanıp 886 kişi vefat etti.

Ebola 2014-2016: 11.300 ölü

Ebola 1976’da keşfedilmiş ve o zamandan beri hastalığın birkaç dalgası yaşanmış. En korkuncu 2014 ile 2016 arası Batı Afrika’da yaşandı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre toplam 28.639 insan hastalanıp 11.300’ü de ölmüş.


 

 Londra’da Kara Veba salgını 1655-1666: 100.000 ölü

1655 ile 1666 arası Kara Veba salgını Londra’ya gelmiş ve şehir halkı nüfusunun  %15 ile %25 arasının ölümüne sebebiyet vermiş. Toplamda 100.000 insan ölmüş. Salgın başka büyük bir felaketle son bulmuş. Eylül 1666’da yaşanan Londra Büyük Yangını olarak hatırlanan felakette 13.200 bina kül olmuş ve korkunç bir şekilde salgına da son vermiş.

Sarı Humma 1793-1798: 100.000-150.000 ölü

Afrikalı sivrisineklerin ABD’ye ulaşması sebebiyle yaşanan salgında 100.000 ille 150.000 insan arası vefat etmiş. Artık Sarı Humma’ya karşı bir aşı mevcut olsa da Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günümüzde hala yıllık 30.000 insan bu hastalıktan dünyada vefat etmekte.

Domuz Gribi 2009-2010: 151.700-575.000 ölü

İnfluenza virüsünün bir türü olan Domuz Gribi ilk olarak Meksika’da ortaya çıkmış ve oradan dünyaya yayılmış. Dünyada 151.700 ille 575.000 arasında insanın vefat ettiği tahmin edilmektedir.

Japonya’da Çiçek Hastalığı salgını 735-737: 1 Milyon ölü

Japonya’ya Kore’den gelen Çiçek Hastalığı ve 735 ile 737 yılları arasında nüfusun %25 ille %35’i olan 1 milyon insanın ölümüne yol açmış.

Kuzey İtalya’da Kara Veba salgını 1629-1631: 1 Milyon ölü

Kuzey İtalya’da halkın dörtte birini yok eden salgında 1 milyon insan ölmüş.

Rus Gribi 1889-1890: 1 milyon ölü

İlk Rusya’da ortaya çıkan grip salgını tren ve ticaret yoları aracıyla hızlı yayılmayı başarmış ve dünyada 1 milyon insanın ölmesine neden olmuştu.

Hong Kong Gribi 1968-1970: 1 Milyon ölü

20. yüzyılın son büyük grip salgını bir Kuş Gribi virüsünün ve Asya Gribi’nin mutasyonundan ortaya çıkmış.  Dünyada toplam 1 milyon, çoğunlukla 65 yaş üstü, insanı öldürmüştü.

Asya Gribi 1957-1958: 1.100.000 ölü

İlk Singapur’da ortaya çıkan Grip salgını Kuş Gribi ve İnsan Gribinin bir mutasyonundan ortaya çıkmış ve 1.100.000 insanin ölümüne yol açmış.

Kolera 1899-1923: 1.500.000 ölü

Hindistan’da başlayıp Filipinler’de, Rusya ve Endonezya’da 25 yıl içerisinde 1.500.000 insanın ölmesine yol açmış bu salgın.

Antonius Vebası 165-180: 5 milyon ölü

Roma İmparatoru Marcus Aurelius Antoninus’un ismini taşıyan salgın 5 milyon insanın ölmesine yol açmış. Salgın Avrupa ve Mısır’da yaşanmış ve yer yer halkın büyük kısmının yok olmasına sebebiyet vermiş. Bugün bu salgının Çiçek Hastalığı ya da Kızamık Hastalığı olduğu tahmin edilmekte.

Çiçek Hastalığı 1520: 5-8 milyon ölü

İspanyol sömürgecilerden Orta Amerika’ya taşınan ve yerel nüfusun yarısının yok olmasına sebebiyet veren salgın.

Cocoliztli 1545-1548: 5-15 milyon ölü

Cocolitztli salgını Meksika’da nüfusun %80’ini  öldüren ve tarihte ölümcülük bakımından benzeri olmayan bir salgın. Günümüzde Cocolitztli’nin ne tür bir hastalık olduğu konusunda bir bilgi yok ve tıp tarihi bakımından bir gizem olarak görülmekte.

Veba 1855-1860: 12 milyon ölü

Çin ve Hindistan’da 12 milyon insanın hayatına mal olan salgın.

Justinianus Veba Salgını 541-544;  5-15 milyon ölü

Doğu Roma İmparatoru Justinianus’un ismini taşıyan salgın 5 ile 15 milyon insanın ölümüne neden olan salgın.


 

Veba 1347-1351: 25 milyon ölü

Avrupa ve Orta Doğu’da 25 milyon insanı öldüren salgının halkın %30 ille %60’in hayatına mal olduğuna inanılmakta.

HIV/AIDS 1981-2020; 32 milyon ölü

Sadece 2018’de 770.000 insanın ölmesine neden olan salgın şimdiye kadar toplamda 32 milyon insanın ölümüne sebebiyet verdi.

İspanyol Gribi 1918-1920; 50.000.000-100.000.000 ölü

Dünyada şimdiye kadar yaşanan ve toplam ölü sayısı bakımından en büyük salgın İspanyol Gribi’dir. Dünya nüfusunun %2,5 ile %5 arası ölümüne sebebiyet veren salgın 50.000.000 ile 100.000.000 insanın kaybına yol açmıştır.

‘Doğa ve hayat bazen korkunç bir şeye dönüşebilir’

Gördüğünüz gibi dünya insanlık tarihi korkunç salgınlarla dolu. Bu tür salgınlar tarih içerisinde zaman zaman yaşanabilir. Mutasyon yoluyla bizim için tehlikesiz hastalıklar tehlikeli bir şeye dönüşebilir. Bu komplolarla değil ama bilimle izah edilebilir. Maalesef doğa ve hayat her ne kadar muhteşem güzellikte bir şey olsa da bazen korkunç bir şeye dönüşebilir. Bunu kabullenmek zor da olsa gerçeklerle yüzleşmekten başka bir çaremiz yoktur.

‘Komplo teorilerine değil bilime kulak verilmeli”

Nature Medicine dergisinde 17. Mart’ta yayınlanan bir bilimsel analize göre COVID-19’un  laboratuvar yapımı olmadığı konunun uzmanları tarafından ifade edildi.

Scripps Araştırma Enstitüsü’nden immünoloji ve mikrobiyoloji profesörleri tarafından yapılan bu araştırma COVID-19’un doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıktığını ortaya koydu. Buna benzer görüşler daha önce Rus, Alman, Hollandalı ve İngiliz bilim insanları tarafından da paylaşıldı. Buna rağmen bilime değil ama konunun uzmanı olmayan insanların anlamaları da mümkün olmayan konularda deli saçması komplo teorilerine kulak veren kişilere, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bilim konusunda sözlerini hatırlatmak isterim:

“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fenin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”(Atatürk)

“Gerçek kurtuluş, toplumdaki marazı (hastalığı) tespit edip tedavi etmekle elde edilir ve marazın tedavisi ancak ilmi ve fenni bir tarzda yapılacak olursa şifa verici olur. Yoksa ilmin ve fenin dışında bir tedavinin hiçbir zaman marazı tedavi etmeyeceği malumdur.” (Atatürk, 27 Ekim 1922)

Editör: Haber Merkezi