Metin bey okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

Tunceli Nazimiyeliyim. Belki doğduğumuz yeri biz belirleyemeyiz, annemizi babamızı seçme hakkımız olmayabilir ama yaşarken doğrulara, kiminle arkadaşlık yapacağımıza, nasıl bir yaşam çizgimiz olacağına, bizer karar verebiliriz. İnsanların kimliği onurudur. Tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi'nde olduğu gibi bizler partimizdeki bütün arkadaşlarımızı akraba anlayışıyla, samimiyetiyle görüyor ve öyle büyüyoruz. Tunceli'de doğdum. İlkokulu Tunceli'de bitirdim. Bostancı'da ortaokulu, Haydarpaşa'da liseyi bitirdim. Halen Uluslararası Siyasi Bilimler okuyorum. Almanya'da üç yıl dil eğitimi gördüm. Şimdi İstanbul'da iş, sosyal, siyasi yaşamımı sürdürüyorum. Bir kızım var ismi Havin. Bir oğlum var ismi Sergen. Türkler de Kürtler de ülkemizin asli vatandaşlarıdır. Eşim Selaniklidir. Kızımın ismi Kürtçe, oğlumun ismi Edirne'de bir köyün adı. Misak-ı Milli sınırları içinde herkesin eşit koşullarda kadınların, erkeklerin özellikle gençlerin, zaruriyetten dolayı ülkesini terketmek zorunda olan gençlerin herkesin eşit koşullarda yaşaması gerektiğine inanıyoruz. Ama bu inancımızı zaman zaman içinde bulunduğumuz konjonktürel yapı, farklı yerlere çekebiliyor. 

Siyasete nasıl başladınız?

Tunceli'de doğduğum için sanırım doğarken biz siyasete başladık. Çoğu insan Tuncelilerin muhalif olduğunu düşünür. Peki nedir muhalefet? Muhalefet haksızlıklara karşı gelmektir aslında. Muhalefet etmek insanların eşit koşullarda yaşamasını istemektir. İnsanların gözyaşlarının renginin herkes için aynı olduğunu düşünmektir muhalif olmak. Göz renklerimiz farklı olabilir ama gözyaşlarımız aynıdır.  12 Eylül'de çocukluğumuzda ülkemiz çok karışıktı. Herkes hayata farklı bir yerden bakıyordu. 1980'de İstanbul'a geldik. Babam devlet memuruydu. Uzun bir süre adaptasyon süreci ile mücadele ettik. Mahalle'de bir gün Beşiktaşlı arkadaşımı dövdüler, aslında Fenerbahçe'ye hayranlığım vardı ama Beşiktaşlı arkadaşımı Beşiktaşlı olduğu için dövdüklerinde 'Ben de Beşiktaşlıyım' dedim. 20 yıldır Beşiktaş Kongre üyesiyim. Bunda bile tarafımız ezilenden yana oldu. Taraf olduk. Siyasette böyle birşeydir. Aslında bizim tarafımız bu ülkeyi savaş meydanlarında kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çizmiş olduğu yolda ilerlememizdir. Partimiz Cumhuriyet Halk Partisi de haksızlıklara uğrayanların hakkını aradığı yerdir.  Siyaset birilerinin anladığı gibi yalan değildir, yalan üzerine de kurulmamıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul'da güç kaybediyor mu?

Maalesef böyle. Türkiye'deki siyasi partiler yasası, yönetmelikler değişmediği sürece aynı sorunlar hep devam eder. Dün İYİ Parti'de yaşananlar gibi. 'İYİ Parti İl Başkanı Buğra Kavuncu için FETÖ'cüdür' diye bir iddia atıldı ortaya. Kendisini tanımam eğer İYİ Parti'nin kurultayında o yaşatılanlar yaşatılmasıydı, anahtar listeler, dayatmalar olmasaydı bu çalkantılar yaşanmazdı. Bizim büyük kurultayımızda da buna benzer olaylar yaşandı. İstanbul il Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu'nun yaptığı gibi 'Efendim ben istediğimi çıkartırım, istediğimi listeye aldım' böyle bir anlayış Cumhuriyet Halk Partisi'nde hiçbir zaman olmadı. İstanbul'u karış karış bilen, Cumhuriyet Halk Partisi'nin mutfağında yetişmiş biriyim. Ben senden daha iyi partiliyim, sen benden daha iyi partili değilsin diye bir anlayış olamaz. Delegelik sisteminin tamamen kaldırılması gerekir. Sosyalist enternasyonale üye bir partinin delegelik sistemi ile yürümesi demokrasinin ve sosyal demokrat anlayışın gerekliliğine terstir. Delegelik sistemi maalesef bazılarını hiç haketmedikleri şekilde bir yerlere taşıyarak ne oldum delisi yapabiliyor

Seçilen belediye başkanları ne yapıyor?

Bir belediye başkanı seçilirken kendisini değil partisini daha yükseklere taşıma kaygısı duymalıdır.  Hemen yanıbaşındaki ilçede partisi iktidar değilse bunu kendine dert etmelidir. Orada yaşayan ve sesini duyuramayan partililerin sesi olabilmelidir. Göreve gelir gelmez hangi akrabamı işe yerleştireyim anlayışıyla hareket ettiğinizde partinizde yaprak dökümü başlar.  Varsa yoksa etrafında çakarlar, korumalar, paralar.. Sanki hanedan. Hayatında villa görmeyenler boğazlarda villalarda yaşamaya çalışıyorlar. Çalışıyorlar da başaramıyorlar. Hepimiz insanız. Seksen en fazla doksan yıl yaşarsın ama önce insan olmalıyız. İstanbul'da örgütten gelen belediye başkanlarımız var. Bunlardan önemli bir örnek Ataşehir Belediye Başkanımız Battal İlgezdi'dir. Battal İlgezdi partimizde il sekreterliği, ilçe başkanlığı yapmış birisidir. Her yerden insanlar Battal ilgezdi'nin yanına geliyor. Bunu Battal İlgezdi'ye yağcılık olsun diye söylemiyorum. Türkiye'nin her yerine örnek olacak, model bir belediye başkanlığı yapıyor. Bunun haricinde yine ilçe başkanlığı yapmış, örgütten gelen arkadaşımız Kemal Çebi. Bir tane Allah'ın kulu 'Kemal Çebi'yi aradım bana telefonunu açmadı' demez. Ben ağayım, benim her dediğimi yapacaksın, her dediğim yere geleceksin. Ben sana makam verdim, mevki verdim. ' demekle olmuyor.

Makam ve mevkilere birileri atanırken nelere dikkat edilmesi gerekir?

Geçmişine bir bakacaklar. Atanacak kişinin öncelikle yerelde bir karşılığı var mı? Yereli tanıyor mu? Yerelin ihtiyaçlarına cevap verecek yeterli donanıma sahip mi? Şimdi demokrat parti kökenli olan İstanbul veya başka illerde bizde olan iller var. Herkes buraları Cumhuriyet Halk Partisi kalesi sanıyor. Oysa ki değil. Demokrat Parti kökenli olup da bize oy verenler var. Bazı belediye başkanları, 'Biz katkı sunduk benim sayemde kazanıldı diyor' ya oysa ki Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy gibi ilçeler CHP'nin kalesi olan ilçelerdir. Partimizde çok sayıda kadın partililerimiz var. Yirmi üç belediyemiz var böyle. Buraların tamamında kadın adaylar olmalı. Kadınlara yer verilmelidir. Sadece fotoğraf çektirilirken kadınları hatırlayıp 'İki kadın gelsin fotoğrafa girsin' demek midir kadına değer vermek? Kalemiz olan yerlere atanan arkadaşlarımızı da Sultanbeyli'ye, Bağcılar'a, Esenler'e göndermek gerekir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'nde siyaset yapacağız ama kadına siyasette yer vermeyeceğiz. Siyasette kadın ve gençlere öncelik tanımak gerekir. Bugün kadınlar da gençler de siyasete maalesef mesafeli yaklaşıyor. Siyaset yapacaklarına inanmıyorlar.

Türkiye'de demokratik siyasetin önü hergün biraz daha tıkanıyor. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne baktığımızda yasama, yürütme ve yargı tek elden yürütülüyor. Bu yetmiyormuş gibi Anayasa Mahkemesi'ne, meslek odalarına, baroya müdahale ediliyor. KHK'larla istedikleri kararları alıyorlar. Bu hale gelmiş bir ülkede artık bizim parti içindeki hizipleri, geri atmalı, ileri atmaları bir yerlere bırakıp, Cumhuriyet Halk Partililiğin en büyük erdem olduğunu herkese göstermemiz gerekiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi içinde ciddi anlamda yok sayıldığını, hiçleştirildiğini ve önemsenmediği düşünen üyeler var. Bu kırgınlığın sonucu istifalarla neticeleniyor. Sokakta 'Bir sen eksiksin' diye siyaset yapan Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Örgütü'nde bu istifaların sorgulanmaması, önemsenmemesinin sebepleri neler olabilir?

Özellikle son yedi sekiz yıldan beri Cumhuriyet Halk Partisi'nde parti aidiyetini taşıyan yani Cumhuriyet Halk Partisi geleneğinden gelen üyelerimiz yok sayılıyor, ciddiye alınmıyor. Böyle bir hava var. Algı bu. Şimdi ben İstanbul'da il sekreterliği yaptım, elbette benden daha kıymetli arkadaşlarımız var. Ben Cumhuriyet Halk Partiliyim. Kimse benim Cumhuriyet Halk Partisi kimliğimi elimden alamaz. Ben partimin her kademesinde görev aldım. Son olarak il sekreterliği de yaptım. Partimizde il sekreterliği yapan birçok arkadaşımız belediye başkanı ve milletvekili oldu.  Partimizin damarlarını bilmeyen insanlar partimizde en üst tepelere getirildiğinde sonuç olumsuzlukla neticeleniyor.  Oysa her kimi bir makama getirecekseniz örgüte soracaksınız. Bu kişi nasıl biri diye sorulmalıdır. Hiç bir araştırma yapmadan böyle kararlar verilmemelidir.

'Partimize hizmet üretmek amacıyla toplantılar yapıyoruz'

Şu anda bir takım toplantılar yapılıyor İstanbul'da? Siz de bu toplantılara katılan partililerden birisiniz? Ne amaçla toplanıyorsunuz?

Bugün partimizin yüzde sekseni belirttiğim konularla ilgili yaşananlardan rahatsız. Bundan iki ay önce bazı arkadaşlarımızla bir araya geldik. Partili arkadaşlarımızın içinde sıradan üyeden tutunda milletvekilliği yapmış, parti meclis üyeliği yapmış ve partimizin her kademesinde görev almış arkadaşlarımız var. İki toplantı yaptık. Bu toplantılarımız periyodik olarak devam edecek. Bu toplantılarda ülkemizin içinde bulunduğu durumla ilgili 'Ne yapmalıyız, nasıl katkı sunabiliriz' sorularına yanıt arıyoruz. 

İl örgütünüz var. Neden İl örgütüne gitmediniz?

Doğrudur il örgütümüz var. Arkadaşlarımız çalışmalarını yapıyorlar. Yapmaya devam etsinler. Bizde arkadaşlarımızla zaman zaman bir araya gelerek örgütsel durumumuzu konuşuyor, tartışıyoruz. Bu toplantılarımızda başta ülkemiz olmak üzere partimize ne gibi faydalarımız olabilir? sorusuna cevap arıyoruz. Çünkü biz siyaseti topluma verilen karşılıksız bir hizmet olarak görüyoruz. Bizim gibi yüzlerce arkadaşımız var. Eğer olması gereken yerde bu arkadaşlarımızın düşünceleri ciddiye alınmazsa ne olur? Gereksiz insanları gerekli hale getirirlerse ne olur? İnsanları kimliksizleştirmeyecekler, partili arkadaşlarımızı hiçleştirme noktasına getirirlerse insanlar elbette istifa edecekler. Geçen ay biraraya geldik. Herkes bu durumdan rahatsız. Herkesin birleştiği tek nokta Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Ülke başka bir yere gitti. O süreçte Cumhuriyet Halk Partisi'nin de eksikleri oldu. Yurt dışına çok sık giden biriyim. Almanya'da iki yüz yıllık bir parti var. Vatandaşlarımız Almanya'da oy kullanırken sosyal demokrat parti olan SPD'ye oy veriyor. Türkiye'ye döndüğünde ise AK Partiye oy veriyor. Şimdi bunun nedeni nedir? Parti olarak nerede eksiklik yaptığımızı sorgulamalıyız. Genel Başkanımız salı günleri grup toplantısında konuşuyor. Genel başkanımız projelere üretiyor, öbür tarafta sadece koltuk kurultayları yapanlar onu ben koydum, bunu ben çıkaracağım derdinde. Benim yiğenim olsun, kardeşim olsun, dayımın oğlu olsun. İşporta tezgahı gibi. Mağaza yıkılmış kimsenin sesi çıkmıyor. Çıkar ve menfaatini en öne koyan anlayışlar bugün maalesef gerçek Cumhuriyet Halk Partilileri yok saymaktadır.

'41 bin kişi partiden istifa etmiş. En çok istifa iktidar olduğumuz ilçelerde'

Oysa bir kişi istifa etse herkesin ayağa kalkması gerekirdi. Ama istifalar karşısında 'Bir kişi istifa etmişse, bir kişi de gelmiş. Ne yapalım?' diyorlar. Ne kadar güzel?Ben size sayayım, Adalar'da 200, Arnavutköy'de 394, Ataşehir'de 1980, Avcılar'da 1742, Bağcılar 997, Bahçelievler 1365, Bakırköy 922, Başakşehir 620, Bayrampaşa 551, Beşiktaş 725, Beykoz 1118, Beylikdüzü 1143, Büyükçekmece 750, Çatalca 566, Çekmeköy 724, Esenler 535, Esenyurt 1678, Eyüpsultan 1030, Fatih 553, Gaziosmanpaşa 689, Güngören 578, Kadıköy 1480, Kağıthane 1064, Kartal 2484, Küçükçekmece 1792, Maltepe 2177, Pendik 1698, Sancaktepe 1128, Sarıyer 1141, Silivri 969, Sultanbeyli 332, Sultangazi 972, Şile 176, Şişli 1189, Tuzla 1318, Ümraniye 1625, Üsküdar 1336, Zeytinburnu 1017' yani toplamda yaklaşık bir buçuk yıldır 41 binin üstünde üyemiz partimizden İstanbul'da istifa etmiş. Dikkat çeken en önemli noktada belediyemiz olan ilçelerde istifa sayısının yüksek olması. Bunları bizler sorgulamayacak mıyız? Neden güç kaybettiğimizi bilmezsek doğru bir yol alamayız, iktidar hayalleri de kuramayız. Bu sayı az bir sayı değil.

Size göre bu istifaların nedeni nedir?

Öncelikle delegelik sisteminin kaldırılmasıdır. Ön seçim yapılmalıdır. Tüm örgüt üyeleri kendisini yönetecek temsilcilerini kendileri seçmelidir. Başka türlü delege ağaları örgütün ümüğünü sıkar da sıkar. Delege ağaları pazarlıklarını büyütürler, dayatmalarda bulunurlar. Cumhuriyet Halk Partisi örgütü bir kaç delege ağasının eline bırakılmamalıdır. Önümüzdeki günlerde gençlik kurultayı var. Beni arkadaşlar arıyor.  Ancak bu kurultaya kimsenin müdahele etmemesi gerektiğine inandığım için tüm adaylarımıza başarılar diliyorum.

En son kadın kurultayına Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Kaftancıoğlu'nun müdahale ettiği Kadın Kolları Genel Başkan Adayı Fatma Köse tarafından açıkça belirtildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Canan Kaftancıoğlu da dahil olmak üzere hiçkimse kendinde böyle bir hakkı bulmamalıdır. Böyle bir durumda kadın olan il başkanlarımız erkek kılığına girmiş olmaz mı? Hani kadın eşitliği, hani kadının özgür iradesi. Sorun yine delegelik sistemi. Türkiye'de siyaset iki dudak arasında sıkışmış kalmış. Bu kadar hegemonya kurmanın ne anlamı var? Peki sosyal demokrat anlayışınız nerede kaldı diye sorar insanlar. İl başkanımız başta olmak üzere siyaseti partimiz içinde böyle yapmaya çalışan herkese de sorarlar. Yıllardan beri genel merkezde görev alan arkadaşlarımız var. Yıllardan beri milletvekili olan partililerimiz var. Hani siyasi ahlak yasası getirecektik?  Belediye başkanları akrabalarını ya da delege ağalarının işaret ettiği kişileri bir bir işe alıyor. Neden? Çünkü ilçe kongrelerinde, il kongrelerinde, kurultayda belirleyici olanlara verdikleri sözleri yerine getiriyorlar. Partililerimize öncelik tanımalıyız. Nepotizm uygulanıyor. Doğru insana kimse yer vermiyor. Doğru insana deli diyorlar. Kırk bir bin istifa eden var. Partililerimize değer verildiğini hissettirmek bu kadar zor mu?

CHP Genel Merkezi İstanbul Örgütü'nü Ankara'dan mı yönetiyor?

Megaloman yöneticiler, il başkanları olduğu müddetçe bu anlayış daha fazla hakim olacak. Üst yöneticilerimizin hepsinin bu istifaların sebeplerini sorgulamalıdır. Bu istifaların bir kısmı haberi olmadan üye olanların istifası da olabilir. Ancak bu kırk bir bin olamaz. Ya da şöyle mi demeli partililer,  'o güzel insanlar atlarına bindiler gittiler' denilecek ya da 'At da sizin olsun tımar da sizin olsun' denilecek veya bu yanlış gidişata bir itiraz koymak gerekiyor. Partilerin kurullarına insanlar gelir geçer. Genel merkezimizdeki yöneticilerimizin bir komisyon kurup İstanbul'da bu üyelerimiz nereye gidiyor? diye sormalıdır. Eskiden örgütlerimizin toplantıları olurdu. Tamam şu an pandemi dolayısıyla bu toplantılarımız olmuyor. İvedilikle bu ayrışmayı, bu kaçmayı ve bu dışlamaları bitirmeleri gerekiyor. Asıl olan bizim için Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Meseleye de bu açıdan bakılması gerektiğine inanıyoruz.

Son beş yıldır partimizin genel merkezine giden yok. Genel başkanımızın çalıştığını kadar çalışsa her partili, genel merkez yöneticileri de daha fazla çalışsa sonuç böyle olmaz. Partide yönetici olmak villalarda, sırça köşklerde yaşamak anlamına gelmez. Siyaset zengin olma aracı değildir. Biz zenginimizi yaratalım. Sermaye düşmanı değiliz. Herkes zengin olsun ama sadece birileri zengin olmasın. Ticaret ve siyaset birbirinden ayrılmalıdır.

Bugün seçim olsa HDP, İYİ Parti Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte hareket eder mi?

Bugün seçim olsa İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı adayı olacağı herkes tarafından aşikar. Peki Cumhuriyet Halk Partisi kimi aday yapacak? Gülümü yapacak gülmemeyi yapacak. Önümüze bir yemek koyacaklar, istesek de istemezsek de 'Cumhuriyet Halk Partilisin yiyeceksin diyecekler. Bu olmaz. Şimdiden daha geniş anketlerle, örgütlere sorarak iki artı bire denk gelen Cumhuriyet Halk Partili birini aday göstermeliyiz. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yirmi yıllık siyasetinde hangi siyasi ilkesinden vazgeçti. Ahde vefasıyla bugüne kadar geldi. Önceki Genel Başkanımız Deniz Baykal'a muhalif biriydim. Ancak kimse Deniz beye partili değil demedi. Bugün partimizde görev alan birçok kişinin kim olduğunu nereden geldiğini kimse bilmiyor? Makam mevkiler birilerine veriliyor ancak bunların çoğunu örgütümüz tanımıyor. Bu kişiler de örgütü tanımıyor. Tanımadığı gibi örgütten gelen arkadaşlarımızla kan uyuşmazlığı yaşıyor. Partilerimiz dışlandıklarını, önemsenmediklerini düşünüyor. Neden AK Parti'nin MYK'sında bir tane solcu yok. Bırakın bunları bizleri solcuyuz demeyecek noktaya getirdiler. Ya da MHP'nin PM'sinde neden sosyal demokrat bir insan yok. Mesela Mehmet Bekaroğlu kendi alanında farklı bir insan katkıları olabilir. Genel Başkanımız kendi kontenjanını kullanabilir. HDP'nin içinde farklı yapılanmalar oluştu. Demirtaş'ın cezaevinde olması. Ayhan Bilgen ve Altan Tan'ların çıkışı, içerdeki yapının tasfiye edilmesi, HDP'nin seçtiği belediye başkanlarına kayyumlar atanması gibi etkenler HDP'yi farklı alanlara kaydırdı. Eğer biz başarı elde ettiysek bunu Kürt vatandaşlarımızın bize verdiği oylarla elde ettik. Bunu inkar etmek gerçeği inkar etmek olur. İYİ Parti'ye gelince, İYİ Parti olsam CHP'nin adayına niye destek vereyim? Çünkü, İYİ Parti, Meral Akşener'i istiyor. Cumhuriyet Halk partisi içinde bugün partimizin kurucusuna, Mustafa Kemal Atatürk demekten imtina edenler var. Kim bunların karşısındaysa Cumhuriyet Halk Partili olamaz. Gelinen noktada iktidarın değişmesi gerektiği mutlak savunduğumuz ve ortaklaştığımız bir nokta.

'Yanlışlar çoğalırsa, doğrular görünmez olur'

İnsanlara kredi çektirdiler. İnsanlar ödemelerini yapamadılar. Pandemi devam ediyor. Hala bir iki yıl devam edeceği söyleniyor. Avrupa'yı kasıp kavurmuş. Dünyayı önüne katmış. Türkiye'de esnaf, işçi, memur bitmiş. Çeşmenin başındakiler dışında kimse iyi değil. Aile içinde kavgalar almış başını gitmiş. Bu meselelerin hepsini bir tarafa bırakıp asıl olan partimiz diyerek yönümüzü örgütümüze dönerek örgütümüzle birlikte yol haritamızı çizmemiz lazım. Anadolu'da hala il başkanlığımızın kapalı olan yerler var. Mardin'de il başkanlığımız kapalı. Birileri buralara gitmeli. Milletvekili çıkaramadığımız yerler var. milletvekilliği her dönem kendinden menkul kişiler var. Bu arkadaşlarımız mümkünse kendi memleketlerine gidip aday olsunlar. Kadın yol arkadaşlarımızı, gençlerimizi sadece fotoğraf çekerek hatırlamamalıyız. Kafa kol ilişkileriyle, delege sistemiyle seçimler yapılıp adaylar belirlenirse sonuç kayıp olur. İstanbul'u aldık. Bu ciddi bir başarı. Sayın İmamoğlu göreve geldiği günden beri çok iyi şeyler yaptı. Ancak örgüt içinde ciddi sorunlar var. Yanlışlar fazlalaşınca doğrular da görülmez olur.

Sayın İmamoğlu'na da kırgınlık var. Yerel yönetimlerde ciddi anlamda deneyim sahibi olan CHP'li kadrolar var ve Ekrem İmamoğlu'nun kendilerini yeterince değerlendirmediğini düşünüyorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Parti içinde yeteneği olan, liyakatı olan o alanda branşlaşmış arkadaşlarımız var gerçekten. Bu şehirde yaşayan nufüsun tamamı CHP'li değildir. Tam da burada terazinin düştüğü kalktığı bir yer var. Bunu çok iyi ayarlamak gerekiyor. Bir buçuk yıl geçti üç buçuk yıl kaldı. Ekrem bey başarılı bir siyasetçidir. Hiçbir başarı da tesadüf değildir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi büyük bir kurumdur. Çok sayıda iştirakleri var. Bir iştirakin bütçesi Kadıköy Belediyesi'nin üç katı veya Kartal Belediyesi'nin bütçesinin sekiz katı. Biraz daha geniş bakmak gerektiğini düşünüyorum. Daha iyi olacağını düşünüyorum.

Bu kırgınlıklar, bu dışlanmışlık hissi bir sonraki seçim seyrini değiştirir mi?

Partili, partili olmayanları da dengeleyerek herkesi görmek lazım. İstanbul büyük bir kent. Zamanla iyi olacağına inanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere tüm partilerin Siyasi Ahlak Yasası'nınTürkiye'de hayata geçirilmesi için mücadele etmesi gerekiyor. Kendi bünyesinde siyaset yapan insanlara gerçek anlamda değerli olduklarını hissettirmek gerekiyor. Parti içinde birbirine dönüp bakmayan insanlar var. Ülkenin gidişatı belli ve bu gidişatı değiştirecek olan tek gücün Cumhuriyet Halk Partisi olduğuna inanıyorum. İktidar kaçınılmaz eğer bu aksaklıklar giderilse. 

FİDAN UĞUR-KENT YAŞAM

Editör: Haber Merkezi