Ülkemizin Medarı iftiharı: Prof. Dr. Selçuk Şirin İstanbul’da düzenlenen imza gününde, sadece bir kitap değil; bir fikirle, bir duruşla, bir vicdanla karşılaştık.
Şirin’in kaleminden çıkan her satır, bir akademisyenin değil, bir halk insanının, bir hemşehrinin yüreğinden süzülmüş gibiydi.
Doğu’nun serin rüzgârlarıyla yoğrulmuş, Göle’nin mütevazı topraklarından doğan bir ışık bugün dünya çapında bir bilgelik kaynağına dönüşmüştür.
Prof. Dr. Selçuk Şirin, yalnızca bir akademisyen değil; aynı zamanda bir fikir öncüsü, bir vicdan sesi ve bir umut taşıyıcısıdır.
New York Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmalar, çocuk gelişimi, eğitim politikaları ve sosyal adalet alanlarında küresel ölçekte yankı uyandırıyor.
Ancak onun başarısının en kıymetli yanı, köklerini hiçbir zaman unutmaması. Göle’nin dağlarında büyüyen bir çocukken kurduğu hayaller, bugün milyonlarca çocuğun hayatına dokunması ve projelere dönüştürmesi kelimeler ile anlatılamaz.
Göle’nin Yiğitkonağı köyünden çıkıp New York Üniversitesi’ne uzanan bu yolculuk, yalnızca bireysel bir başarı hikâyesi değil; Anadolu’nun potansiyeline, çocukların hayaline ve eğitimin dönüştürücü gücüne duyulan inancın ta kendisi. Aynı toprağın insanı olarak, onunla gurur duymak yetmez - ona sahip çıkmak, fikirlerini yaymak, projelerine omuz vermek hepimizin görevi.
“Yetişin Babalar” kitabı, bir çağrı niteliğinde. Babaların çocuklarıyla kurduğu bağın, bir toplumun geleceğini nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Ama bu kitap, sadece ebeveynlere değil; eğitimcilere, gençlere, karar vericilere ve vicdan sahibi herkese sesleniyor.
Onun hikâyesi, sadece bireysel bir başarı değil; Anadolu’nun potansiyelinin, azmin ve eğitimin gücünün bir kanıtıdır.
Bu köşede ona yer vermek, bir teşekkür değil sadece. Bu, bir sorumluluk. Çünkü bir imzanın ardında bir dünya vardı. Ve o dünya, bizimle aynı topraktan doğdu Ve biz, bu ışığın sadece izleyicisi değil;
taşıyıcısı olmalıyız. Selçuk Şirin’in yürüdüğü yol, bize yalnızca başarıyı değil, sorumluluğu da hatırlatıyor. Göle’nin dağlarında filizlenen bu umut, bugün milyonların kalbine dokunuyorsa, biz de o umudu büyütmekle yükümlüyüz.
Çünkü bazen bir insan, bir memleketin sesi olur.
Bazen bir kitap, bir toplumun vicdanı. Ve bazen bir hemşehri, hepimize ilham olur.
Bu hikâye, bize şunu hatırlatıyor: Kökenimiz ne olursa olsun, inancımız ve emeğimizle geleceği şekillendirebiliriz.
Ve belki de en kıymetlisi, bir insanın kendi köyüne, kendi halkına olan borcunu unutmadan büyümesidir.
“Çünkü gerçek başarı, geldiği yeri unutmadan yürüyenlerin ardında bıraktığı izdir.”
Araştırmacı yazar- BORA İZKÜBARLAS