KULTUR-SANAT

26 yıllık deneyim sanat dünyasının geldiği noktayı yazdı

26 yıllık sahne sanatçısı, müzik sektöründe yaşanan dönüşümü ve sanatçının düşen itibarını anlattı: “Artık sahneye çıkmanın kriteri yetenek değil, kaç masa getirdiğiniz.

Abone Ol

Uzun yıllar sahne tozu yutan tecrübeli bir müzisyen, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, Türkiye’de sahne sanatlarının geldiği noktayı gözler önüne serdi. Mahalle düğünlerinden lüks sahnelere kadar her yerde sahne aldığını belirten sanatçı, artık müzikal yeteneğin değil, mekâna getirilen müşteri sayısının öncelikli kriter haline geldiğini vurguladı. Müzisyen, “Bir zamanlar sanatını icra eden kişi, şimdi mekâna müşteri bulmakla yükümlü” diyerek sektörün geldiği durumu eleştirdi.

Mehmet Ali Babar'ın yazdığı yazı şöyle;

Tam 26 yıldır sahnelerdeyim, dile kolay... Bir albüm, iki single ve üç klip sığdırdım. Birçok ünlü isimle ortak çalışmalarda bulundum. Bu uzun soluklu serüvende, müziğin ve sanatçının geçirdiği değişimi dibine kadar yaşayanlardanım. Mahalle düğünlerinden kına, nişan ve asker eğlencelerine; pavyonlardan en lüks sahnelere ve en salaş mekânlara kadar her yerde sahne aldım.

Ancak tüm bu tecrübelerime rağmen, sanatçı ve müzisyenlerin bu denli itibarsızlaştığına daha önce hiç şahit olmadım. Eskiden, bir müzisyen ya da sanatçı sahneye çıktığında, öncelikli kriter yeteneği, sesi ve sahne duruşuydu. O dönemin mekân sahipleri, sanatçının mekâna katacağı ruha, atmosfere ve müzikal kaliteye değer verirdi. Anlaşmalar, genellikle sanatçının emeğinin karşılığı olan yevmiye üzerine kurulurdu. Bu, sanatçının performansına odaklanmasını sağlar, ticari kaygıları ikinci plana atardı. Bugün ise durum çok farklı. Sanatçının sahneye çıkabilmesi için en önemli kriter, ne kadar "masa" getirebildiği veya ne kadar "müşteri" çekebileceği oldu. Bu, sanatçıya adeta bir pazarlamacı rolü yüklüyor. Bir zamanlar sanatını icra eden kişi, şimdi mekâna müşteri bulmakla yükümlü. Bu durum, maalesef ki sanatın ve yeteneğin ticari bir araca dönüştürülmesine yol açtı. Güzel sesler, alaylı ya da mektepli profesyoneller, yerini geniş sosyal çevresi olan ancak müzikal kalitesi tartışılır isimlere bırakmaya başladı.

Benim gibi yıllarını bu işe vermiş, müziğin her alanında ter dökmüş bir sanatçı için bu dönüşüm oldukça acı verici. Sahneye, mikrofona, enstrümana duyulan saygının azaldığını görüyorum. Bir sanatçı olarak, sadece performansıma odaklanmak isterken, şimdi mekânın ticari kaygılarını omuzlamak zorunda kalıyoruz. Bu durum, sanatçının yaratıcılığını ve sahne performansını olumsuz etkiliyor. En lüks mekânlardan en salaş yerlere kadar, her yerde sahne almış biri olarak söyleyebilirim ki, bu "masa muhabbeti" anlayışı, sektördeki genel kaliteyi ciddi anlamda düşürdü.

İşletmecilik bilincinden uzak, sadece anlık kâr peşinde koşan mekân sahipleri yüzünden, sahne kalitesi düştü, ses düzenleri bozuldu ve müşterinin sanata olan bakışı değişti. Bir zamanlar sanatçının performansı için gidilen yerler, şimdi sadece tüketim odaklı mekânlara dönüştü.

Sanatın ve sanatçının bu denli itibarsızlaştırılması, sadece biz müzisyenlerin değil, tüm toplumun kaybıdır. Sanat, bir toplumun ruhunu besleyen, ona yön veren en temel unsurlardan biridir. Eğer sanatçının emeği ve yeteneği değersizleşirse, o toplumun ruhu da yavaş yavaş solmaya mahkûmdur. Bu durumun önüne geçmek için hem biz sanatçılar olarak kendi değerimize sahip çıkmalı hem de mekân sahipleri ve sektör paydaşları, kısa vadeli kazançlar yerine sanata ve kaliteye yatırım yapmanın uzun vadeli faydalarını görmelidir. Aksi takdirde, sahnelerimizdeki güzel sesler tamamen susacak, yerini anlık kazanç peşinde koşan vasatlığa bırakacaktır. Umudum, müziğin ve sanatçının hak ettiği değeri yeniden bulduğu günlere ulaşmak.

{ "vars": { "account": "G-LFQRKY8JGD" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }