Biraz uzak, biraz yalnız kalmış öncelerde… biraz sessiz belki de,.Gün geliyor bir belediye başkanı, doğa diyor, tarım diyor, üretim diyor, su kaynakları diyor, turizm diyor ve ilçenin tarihini gün yüzüne çıkarıyor. Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara ilçenin sesi oluyor;”Çatalca’nın tüm bu değerlerine sahip çıkarak geleceği kurmalıyız”

ÇATALCA İSTANBUL’UN NEFESİDİR

Çatalca’mız doğal güzelliklerin tarihle buluştuğu bir ilçe. İstanbul’un tarihi ve kültürel açıdan en önemli ilçelerinden biri olan Çatalca tarih kokan mahalleri, doğası, sıcacık insanları ile fark yaratmaktadır. Bazen insanlar en yakındakini göremez. Şuan da biz de içinde bulunduğumuz değerlerin çok farkında değiliz. İstanbul’un 39 ilçesinde en kritik öneme sahip olan pek çok değeri içerisinde barındıran bir ilçeyiz. 15 milyon nüfuslu İstanbul’un %45’i her türlü betonlaşmaya kentleşmeye karşılık orman alanıdır. Bu ormanlara %65 ile katkı sunan ilçe Çatalca’dır. Orman deyip geçmeyin. Bütün yağış rejimini düzenleyen, ilin nefes almasını sağlayan en önemli coğrafi durumdadır.

İSTANBUL SESİMİZİ DUYMALI

Doğası, tarihi, havası, suyu, tarım ürünleri ile İstanbul’un vazgeçilmezleri arasında Çatalca’nın yer aldığını belirten Başkan Cem Kara İstanbul’un yüzünü Çatalca’ya döndürmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyor.

Başkan Kara, “Bundan sonra İstanbul’u yönetecek olanlar veya yönetenler sadece ulaşım sorununu çözeceğiz vaadinde bulunamazlar. İstanbul’un yeni yaşam alanları için var olan bu alanları kent keşfetmelidir. Üreten insanlara, tarım hayvancılık yapanlara, ormandan geçimini sağlayanlara, suyu kendilerine sağlayan insanlara yüzünü çevirmeli, destek olmalıdır. Çünkü gelecekte bütün savaşlar üretim, su kaynakları, enerji üzerine olacaktır. Bunların tamamı bizim coğrafyamızda mevcuttur. Buradan bir kez daha İstanbul’a sesleniyorum, bu saydığım değerler İstanbul’un hangi ilçesinde var?”

Çatalca’nın tarih kokan mahalleleri

AKALAN

1924 yılında mübadele ile Selanik’ten gelen muhacirler tarafından oluşturulmuştur. Daha önceleri Rumların yaşadığı köyün o zamanki adı Hakalan olup zamanla bu isim Akalan olarak değişmiştir. Çatalcaya uzaklığı 14 km olan köyün, doğusunda Subaşı güney doğusunda Gökçeali, güneyinde İnceğiz, güney batısında Kabakça, batısında İhsaniye köyleri ile kuzeyinde Kalfaköy bulunmaktadır. Bir orman köyü olan Akalan’ın tarım arazisi az olduğu için tarım ve hayvancılık yok denecek kadar azdır. İşçi ve küçük esnaf ile sanayide çalışan çoktur. Ayazma adındaki çeşmenin suyu meşhur olan köyde orman kenarları piknik alanı olarak kullanılmaktadır.

 BİNKILIÇ (ATATÜRK MAHALLESİ – FATİH MAHALLESİ )

Binkılıç’ın eski adı Istranca’dır. 1960 yılında çıkan bir kanunla ismi Binkılıç olarak değiştirilmiştir. Çanakkale savaşlarına katılan yaşlıların anlattıklarına göre o tarihlerde Istranca ‘da bu bölgeyi koruyan bin kişilik silahlı bir grup yaşarmış. Binkılıç Balkan Harbi sırasında düşman askerlerinin giremediği nadir yörelerden biridir. Binkılıç ‘a 7 km uzaklıkta ki Sefa alan (Saray- Tekirdağ) düştüğü halde, Binkılıç da ki efelerin karşı koymasıyla Binkılıç ‘a düşman girememiştir. Dolayısıyla Binkılıç düşmana verilmediği için, bir kurtuluş günüde yoktur. 1893 Rus Harbi ve Balkan Harbinden sonra Binkılıç’ta yaşayan Rumlar Yunanistan’a göç etmişler, onların yerine bölgeye Rumeli ‘den Türkler gelmiştir. Binkılıç ‘ın yaklaşık 1 km kuzeyinde Kale Bayrı olarak isimlendirilen bir tepecik vardır. Burada son yıllarda yapılan araştırmalarda çok eski bir kale kalıntısı ortaya çıkmıştır. Ormanlarında yaban domuzu tavşan sansar sincap gibi hayvanlar yaşamaktadır.

 AYDINLAR

Aydınlar mahallesi, 1877 yılında 15 hane olarak kurulmuştur. Köyün ilk sakinleri olan Türkler, Bulgaristan’ın Tırnava kazasından gelerek önce Silivri’nin Çeltik Köyü’ne yerleşmişler, daha sonra hayvancılıkla uğraştıklarından orasını beğenmeyerek Aydınlar’ın şimdi bulunduğu alana gelerek ormanlık olduğundan buraya yerleşmişlerdir. Aydınlar Mahallesinin ilk adı Taşocağı anlamına gelen Alaton’dur. Şimdiki adını 1960 yılında köy isimleri değiştirilirken almıştır. Etrafı ormanlarla kaplı olan Aydınlar Mahallesi halkı ormancılık, odun kömürü ile geçimlerini sağlamaktadır.

 BAHŞAYIŞ

Bahşayış 1893 tarihinde kurulmuştur. Kırım’dan gelen muhacirlerin yerleştirildiği Bahşayış Mahallesi Çatalca’ya bağlanmış: daha sonra da olarak Hadımköy belde Belediyesi’ne ve sonrasında Arnavutköy Belediyesi’ne bağlanmıştır. Mahalle, 2014 yılında tekrardan Çatalca’ya bağlanmıştır.

 BAŞAKKÖY

Başakköyü’nün eski adı Sivasköy’dür. 1960′tan sonra adı Başakköyü olarak değiştirilmiştir. Anlatılanlara göre köy, 1600′lü yıllarda Sivas ilinin Benderli veya Bedirli yöresinden gelenler tarafından kurulmuştur. Başak Köyü’nde yöreye uygun olarak ormancılık işleri yapılır. Köy sınırlarının tamamı ormanla kaplıdır. Ormanlara hakim bitki meşedir. Bundan başka gürgen, çınar, çalı ve diğer bitki türleri vardır. Köy halkı planlı orman kesimlerinin işçiliğini yapmaktadır. Amatör avcılık yapılmaktadır. Halk bahçe tarımı, hayvancılık ve orman işçiliği ile geçimini sürdürmektedir. Son yıllarda fabrikada çalışanların sayısında da önemli artış gözlenmektedir.

 BELGRAT

Belgrat’ın tarihi 1910 yıllarına dayanmaktadır. Çatalca’nın kuzey batısında kalan köyün arazisinin 4/3′ü ormandır. Bu orman genellikle meşe ve baltalıktan oluşmaktadır. Köyün kuzeybatısında Karamandere, doğusunda Çiftlikköy, kuzeyinde ise Karacaköy bulunmaktadır. Çatalca’ya 35 km mesafededir. Trakya yöresinin yerleşmiş bütün gelenek ve göreneklerini yansıtır. Geçim kaynakları olarak; ormancılık, tarım ve hayvancılığı sayabiliriz.

 ÇAKIL

Çakıl Mahallesinin çeşitli yerlerinde kalıntılardan anlaşıldığına göre tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Bu günkü halk ise 1924 yılında Yunanistanla yapılan nüfus mübadelesi sonucunda Selanik, Drama, Nasliç bölgesinden gelen Türklerden oluşmaktadır. Ayrıca köy, Sinop’un Durağan ilçesinde yapılan Altınkaya Barajı’ndan dolayı bu çevre göç almıştır. İlçe merkezine 3 km uzaklıkta olan köy Çatalca’nın en yakın köyüdür. Ulaşım problemi yoktur. Köy Orman İşletme Müdürlüğü tarafından ağaçlandırıldığından koruma alanı içinde bulunan 50 dönümlük çam ormanına sahiptir. Köy çevresinde yabani hayvan hayatı gelişmiştir. Köyün arazisi verimli ve ova olup tarıma elverişlidir. Arazinin modern tarım aletleriyle işlenmesi hububat verimini artırmıştır. Sebze ve meyve yetiştiriciliği gelişmiştir. Köy hizmetleri tarafından yapılan gölet, sulama amaçlı ve içme suyu kaynağı olarak kullanılmıştır.

 ÇANAKÇA

Mahalle halkı 1927-1928 yıllarında Bulgaristan’dan 60 hane olarak gelip buradaki Salim Bey çiftliğini satın almışlar ve buraya yerleşmişlerdir. Mahalle, adını Çanakçı Dede Türbesin’den almıştır. Arazinin tarıma uygun olması ve ulaşım sorununun bulunmamasından dolayı devamlı olarak göç almakta ve büyümektedir. Mahalle halkının geçim kaynağı ticaret ve tarımdır. Bir bölümü de fabrikalarda çalışmaktadır. Orman ile ova arasında geçiş bölgesi olduğundan az miktarda ormana sahiptir. Geri kalan kısmı tarım arazisidir. Kırsal kesimde az da olsa avcılık yapılmaktadır. Kamuru deresi mevkii mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

 CELEPKÖY

Celepköy, Osmanlılar devrinde Rum Köyü olarak yerleşime açılmıştır. Kurtuluş Savaşından sonra Yunanlılarla yapılan mübadele sonucunda 1924 yılında buradaki Rumların yerine Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen Türk göçmenler yerleştirilmiştir. Bir orman köyü olan Celepköy tepe bir alana kurulmuştur. 2000 dönüm tarım alanı bulunmaktadır. Çatalca’nın kuzeybatısında, Terkos Gölü’nün güney yamaçlarında yer alır. Mahallenin geçimi orman ürünleri, mangal kömürü ile az miktarda tarımdan sağlanmaktadır.

 ÇİFTLİKKÖY

Çiftlikköy’ün ilk kuruluşu bir çiftliktir. İsmini de bu çiftlikten alır. Çiftlikköy yaklaşık 300 sene önce Hacı oğlu, Kör hasan, Kürt dere çiftlikleri ile beraber Osmanlı Türkleri tarafından kurulmuştur. Çiftlikköy çevresinde ki diğer çiftliklere nazaran daha fazla gelişip köy statüsüne geçince çevresinde ki Rumların yerleşim merkezi olur ve zamanla bir Rum Köyü haline alır. Çevre çiftliklerde yaşayan Türklerle iyi anlaşamayan Rumlar halktan sarı lira toplayıp Hacı oğlu, Kör hasan, Kürt dere gibi Türk çiftliklerini satın alırlar, Çiftlikköy’e katarlar. Çiftlikköy daha büyük bir yerleşim merkezi olur. Çiftlikköy ilk kurulduğu zaman hayvanların su içtiği yere bir çınar ağacı dikilmiştir, bu çınar tam 300 yaşındadır ve halen ayaktadır. 1924 yılında Selanik, Langaza Kazası, Ihlamur Köyünden ilk Muhacirler göçüp, Çiftlikköy’e yerleşmişlerdir. Bu Muhacirler şimdiki Çiftlikköy sakinlerinin dedeleri, babalarıdır. Balkan Harbi sırasın da Bulgar askerleri Çiftlikköy’ün hemen 1 km batısında ki tepeye kadar gelir ve “Gavur Tarla” denilen mevkide büyük bir savaş olur. Bulgar askeri ile en büyük savaşlar Kestanelik Köyü ile Çanakça Köyü arasında ki bölgede olmuştur. “Kahveyi İstanbul da içelim” diyen Bulgarlar, Çatalca da karargah kurmuşlar, ancak bir gece içinde sivil Türklerin Anadolu’ya, Türk askerlerin de Trakya’ya geçirilmesi sonucu Çatalca ovasın da çembere alınarak büyük bir hezimete uğramışlardır. Çiftlikköy’ün batısına kadar inen Bulgar askeri de geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

Çiftlikköy ormanlık arazi içinde kurulmuştur. Karatepe, Kayalı burun tepelerinin yanı sıra Terkos Gölünü besleyen Kara dere, Sıcak su Deresi, Kayalı burun Deresi, Kürt dere gibi kaynaklar Çiftlikköy ormanlarından doğarlar. Bu derelerin suları içilebilir durumdadır.

 DAĞYENİCE

Dağyenice’nin  kuruluşu 2. Beyazıt zamanındaki Fatma Hanım Çiftliği’ne dayanmaktadır. Buraya Sivas’ın Bedirli Nahiyesi’nden gelen 17 hane yerleşmiştir. Daha sonra 93 harbinin (1877) ardından Bulgaristan’dan gelen göçmenler yerleşmişlerdir. Dağyenice Köyü genelde meşe ağaçlarının hakim olduğu ormanlarla kaplıdır. Zamanla bu ormanlar azalmış, yerine tarlalar açılmıştır. Köy, doğuda Çanakça ve Yazlık Köyü, batıda Akalan Köyü güneyde Subaşı Köyü, kuzeyde Örencik Köyleri ile çevrilidir. İlçeye 17 km uzaklıkta olup Çatalca- Yalıköy yolu üzerindedir. Günün her saatinde minibüs ve otobüs ile ulaşım mümkündür. Köylüler tarım ve ormancılıkla geçinmektedirler. Ayrıca fabrikada çalışanların sayıları da fazladır.

 ELBASAN

1924 Lozan Antlaşmasının mübadele gereği Yunanistan’dan gelen Türklerin iskanıyla köy yerleşime açılmıştır. ‘ Patriyot’ olarak nitelendirilen bu muhacirler arasında halen Rumca konuşanlar var. Köyün adı hakkında iki rivayet vardır. Birincisi, köyün 3 km uzağındaki mağaralarda bulunan el figürlerinden geldiği, ikincisi ise, iki deniz arasındaki boğazda kaldığı için rüzgarın çok olmasından bu ismi aldığı söylenmektedir. Elbasan tarımsal karakterli ova köyü olup 1978 yılında köyün kuzey kesiminde bulunan bozuk baltalık ormana devlet ve köylü işbirliği ile çam fidanları dikilmiştir. Köyde tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Ayrıca çevre fabrikalarda çalışanlar da vardır.

FERHATPAŞA

Çatalca 1371 yılında Yıldırım Beyazıd tarafından Bizanslılardan alınarak Osmanlı topraklarına katıldı. Osmmanlılar Matrai'yi değiştirerek Çatalburgaz adını verdiler. Bundan sonra Çatalca 'da•2 ayrı kültür, 2 ayrı yaşam ve yerleşme biçimi ortaya çıkmıştır. Müslümanlar adına sonradan Ferhatpaşa Mah. denilen bir mahalle kurdular. Rumlar ise Kaleiçi Mah.'ne yerleştiler. Çatalca III. Murad ve III. Memed dönemlerinde iki kez sadrazamlık yapan (1591-1592-1595) Ferhat Paşa'nm çabasıyla imar edilmiştir.Ferhad Paşa şehre su getirmiştir ayrıca Mimar Sinan'a kendi adıyla anılan camiyi de yaptırmıştır.

GÖKÇEALİ

Yunan Ordusunun İzmir’de denize dökülmesinden sonra, işgal sırasında Yunanlılarla işbirliği yapan Rumlar, yaptıkları kötülüklerden hesap sorulur diye Yunanistan’a kaçmaya başlarlar. Anadolu’dan bu yolla 850.000 sivil Rum, Yunanistan’a sığınır. Bu Rumlar Yunanistan’da yaşayan Türkler’e rahatsızlık vermeye başlayınca Lozan Antlaşması için toplanan konferans esnasında 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi (değiş – tokuş) imzalanır. Drama’nın Istarça ve Lise köylerine önce Türkiye’den getirilen Rumlar yerleştirilir ve bir müddet birlikte yaşarlar. Türkiye hazırlıklarını tamamladıktan sonra, Yunanistan’da yaşayan Türkler’in nakline başlanır. Bu nakiller deniz ve demir yoluyla yapılmıştır.

Dedelerimiz,Türkiye’den gelen gemilere, büyük ve küçükbaş hayvanları ile beraber binerek deniz yolu ile 1924’te anavatana doğru hareket ederler. Gemiler Türk karasularına girdikten sonra, koyun ve keçi sürüsü olanlar karaya çıkarak, sürülerini otlata otlata yoluna devam ederler. İstanbul’a gelip buraya yerleşirler.

GÜMÜŞPINAR

Gümüşpınar, 1886 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Bulgaristan’ın Razgat, Şumnu, eski Cuma, Opaka gibi yerlerinden gelerek buralara yerleşenlerce kurulmuştur. Köy adını, köy çeşmesinin yanında bulunan “Gümüş” adındaki bir Arnavut’un mekanından almaktadır. Ona atfen buraya ‘Gümüşpınar’ denilmektedir. Geçim kaynakları, hayvancılık ve ormancılığa dayanmaktadır. Az da olsa tarım yapılmaktadır. Çevresi ormanla kaplı olduğundan avcılık faaliyetleri yaygındır. İstanbul’da satılan meşhur Altınpınar, Akçapınar ve Gümüşpınar damacana içme sularının kaynakları ve dolum tesisleri burada bulunmaktadır.

 HALLAÇLI

140 Yıl önce Bulgaristan’dan Deliorman mevkii Hallaçlı bölgesinden Hacı Nasuh önderliğinde Edirne – Varna üzerinden gelen 7 hane tarafından kurulmuştur. Ormanlık bir alanda kurulan yerleşim alanıdır. Hayvancılık yapılan köyün süt ürünleri ve ayrıca odun kömürü meşhur olup genelde köy halkı bu iki işle uğraşmaktadır. Kısmen çiftçilik de yapılan Mahallede Çerkezköy sanayide de çalışan önemli bir kesim mevcuttur. İlköğretim okulu 8 yıllık eğitim vermektedir ve ayrıca anasınıfı bulunmaktadır. Mahallede okuryazar oranı yüksektir.

 HİSARBEYLİ

Köy, Orta Asya’dan gelen Asarbey adındaki kişiyle birlikte gelen 9 hanenin yerleşimiyle oluşmuştur. Adını bu kişiden alan Mahallenin ismi zamanla değişerek Hisarbeyli olmuştur. Osmanlı dönemi Fatih Sultan Vakfiyelerindendir. Bir orman köyü olan Hisarbeyli tepelik bir alanda kuruludur. Pek tarım arazisine sahip olmayan köyde orman ve mangal kömürü üretimi; az da olsa çiftçilik ve hayvancılık yapılmaktadır. Ayrıca Terkos Gölü’nde balıkçılık yapılmaktadır. Mahallenin 1 km uzağında dere kenarındaki balık satış yerleri önemli bir piknik alanıdır.

18 İHSANİYE

İhsaniye Çatalca’nın önemli mahallelerinden biridir. Köyün ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bu günkü yerleşim, 1924 yılındaki nüfus mübadelesi sonucu Yunanistan’ın Selanik vilayetinin Langaza İlçesinin Ihlamur köyünde yaşayan Türklerin gelmeleriyle oluşmuştur. Eski adı ‘Ermeni Köy’ iken özgürce yaşam bir ‘İhsan’ olarak kabul edildiğinden köyün adı 1929 yılında İhsaniye olarak değiştirilmiştir. Batısında yer alan Pınarca Mahallesi 1968 yılına kadar Ayazma Köyü Muhtarlığına bağlı kalmış, daha sonra yapılan halk oylaması sonucu Pınarca Mahallesi olarak İhsaniye Muhtarlığına bağlanmıştır. İhsaniye Çatalca’nın kuzeybatısında, Yıldız dağları eteklerinde yer almaktadır. Etrafı ormanlarla çevrilidir. Eğitim düzeyi yüksektir. Köylüler, ticaret, işçilik, az miktarda tarım, hayvancılık ve orman gelirleriyle geçinmektedirler. Köyde mesire yeri olarak Çayır, Tavla ve Pınarca mevkileri bulunmaktadır. Kocakuyu Mağarası’nda yarasa sürüleri bulunmakta olup ayrıca sarkıt ve dikitlere de rastlanmaktadır.

İNCEĞİZ

İnceğiz’in tarihi, Padişah Yıldırım Beyazıt zamanından daha eski olup sancak kalemliği olarak varlığının uzun süre devam ettirmiştir. Mahalle adını güneyindeki Karasu Deresi kenarında bulunan tarihi inlerden (mağaralardan)almıştır. Mahalleye adını veren mağaraların, Cevizlilerden kalma barınak amacı ile yapıldığı ve daha sonraları kilise olarak da kullanıldığı mağara tabanında bulunan haç işaretlerinden anlaşılmaktadır. Bu tip mağaralardan mahalle sınırları içerisinde ve Tekke Dere mevkiinde dört adet daha vardır. Köyün kurulduğu yer çevreye göre çukurda kalmaktadır. Güneyinde kayalık yamaç ve tepelikler yer alır. Kuzey ve kuzeybatısı düzlüktür. Kuzeyinde meşe ve gürgen cinsi ağaçlardan oluşan baltalı orman alanları bulunmaktadır. Mahalle halkı geçimini ağırlıklı olarak tarla ziraat ve iyi cins süt inekçiliği ile sağlamaktadır.

 İZZETTİN

İsmini zamanının alim, evliya ve zengin bir siması olan İzzettin Babadan almıştır.1858 yılında Kırım’dan gelen Tatarlar’ın, 1861 yılında Hükümet-i Hazine-i Hassaya ait, bu günkü mezarlığın bulunduğu yerdeki ‘İzzet Baba Çiftliği’ne yerleşmeleriyle oluşmuştur. Geçim,tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.Buğday, arpa, ayçiçeği,yulaf ve mısır ekilmektedir.Büyük baş hayvan beslenmektedir.

 KABAKÇA

Tarihçesi çok eskiye dayanır. Reşit Ağa denilen aslen Karslı bir şahıs tarafından kurulmuş olup Balkan Harbi’nde Mahalle halkı İçerenköy’e taşındığı için boş kalan köyü Paşalar sahiplenmiş, 1932 yılında göçmenlere devredilmiştir. Kabakçı Mustafa Paşa’nın torunlarından devralındığı için ismi ‘Kabakça’ olarak verilmiştir. Halkın çoğu Gacal’dır. Nüfusun bir bölümü de göçmenlerden oluşmaktadır. Büyükçekmece Gölü’nün kuzeybatı vadisinde, Istranca Dağları’nın eteklerinde, ormanların arasına kurulmuş tarihi bir yerleşim yeridir. Belli başlı geçim kaynakları; ayçiçeği, arpa, buğday üretimi, hayvancılık ve ormancılıktır.

 KALEİÇİ

Çatalca'da görülecek yerler listesinin ilk sırasında Kaleiçi Mahallesi var. Genellikle inşa tarihleri bilinmese de buradaki 32 bina 1983 yılında tarihi eser olarak tescil edilmiş. Binalara çivi bile çakmak yasak. 1913 yılına Balkan Savaşları sırasında Bulgarlar geri çekilirken Çatalca’daki tüm müslüman yerleşim yerlerini yakmışlar. Yanmayan bir tek Kaleiçi Mahallesi kalmış.

KALFAKÖY

Köy II. Beyazıt zamanında “Halifeköy” adı ile kurulmuştur. Dinine düşkünlüğü ve av merakıyla tanınan II. Beyazıt köyün coğrafyasını çok beğenmiş, bundan dolayı Mahalleye bir av köşkü ile bir cami, bir köy hamamı ve bir sultan çeşmesi yaptırmıştır. Padişah buraya Horasan’dan getirdiği aileleri yerleştirmiş ve köyü oluşturmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Mahallenin adı “Kalfaköy” olarak değiştirilmiştir. Ormandan elde edilen mangal kömürü ve yazın ekilen fasulye belli başlı geçim kaynaklarıdır. Ayrıca çiftçilik, hayvancılık ve pazarlamacılık da yapılmaktadır.

KARACAKÖY

Eskiden bir Rum köyü olan Karacaköy ün tarihi 1410’lu yıllara dayanmaktadır. İstanbul’un fethinden sonra ilk köye girme cesaretini kazanan Topal Osman ağa ve Karaca Ahmet Paşa adlarındaki iki Türk sancaklarından Topal Osman ağa köyü 3 km güneyinde bulunan Belgrat Köyünde Bizanslılar tarafından şehit edilmiş, diğer sancaktar Karaca Ahmet Paşa anısına beldeye Karacaköy ismi verilmiştir. Eski bir Rum köyü olan Karacaköy ‘e, Bulgaristan’dan altı hane Türk’ün yerleşmesi ile Türkleşme başlamış,1877 Plevne Savaşı’ndan sonra yine Bulgaristan’dan gelen Türk aileleri ile 50 haneye yaklaşan nüfusu ile bir Türk köyü haline gelmiştir. Bu göçmen olayı 1923 yılı Cumhuriyetin ilanına kadar devam etmiş ve Karacaköy beldesi 164 haneye ulaşmıştır. Yapılan Lozan Antlaşmasına uyularak Drama’ dan, Langaza’dan, Osaviç’ten 308 hane gelmiş ve Karacaköy’ yerleşmişlerdir. Beldenin en eski ve halen kullanılmakta olan binası geçmişte Belediye Başkanlığı binası olarak kullanılmış. Tarihi 1405’lere dayanan bu tarihi yapıt iki defa yangın tehlikesi geçirmiş restore edilerek okul, karakol, muhtarlık binası olarak kullanılmaktadır. Beldenin tarihi yapıtları arasında 1924 yılında yapılan cami, 1926 yılında yapılan Sağlık Ocağı, 1968 yılında yapılan ilköğretim okuludur. Önemli kazanç kaynakları ormancılık, çeltik, fasulye, ziraatıdır. Sütçülükte ayrıca bir katkıda bulunmaktadır.

 KARAMANDERE

Karamandere ismini burada yaşamış olduğu söylenen Karamanlis adında bir Rum vatandaşından almıştır. Ayrıca Karaman’dan gelip burada yerleşen ailelerin köyün kuruluşunda etkili oldukları söylenir. 1979 yılında kurulmuştur. Ahalinin büyük bir bölümü 1877-78 Rus savaşı sırasında Bulgaristan’dan zorunlu olarak göçe tabi olan kişilerden oluşmuştur. Karacaköy, Belgrat, Gümüşpınar, Aydınlar, Danamandıra köy hudutlarıdır. Karamandere doğal su kaynakları açısından da zengindir. Köy, geçimini Ormancılık, hayvancılık (büyük baş) ve az miktarda tarımla sağlamaktadır.

 KESTANELİK

Kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Köy, Cumhuriyetten önce Rum azınlığının yerleşim yeridir. Köyün ahalisi, 1924 yılında Yunanistan ile yapılan mübadele gereği Selanik ve çevresinden getirilen insanlardan oluşmaktadır. Rumlar zamanında ‘Kestana’ olarak adlandırılan köyün ismi ‘ Kestanelik’ olarak değiştirilmiş bu güne de bu isimle gelmiştir. Bu ismin köyün etrafında bulunan kestane ağaçlarından dolayı verildiği zannedilmektedir. 1965 yılında İstanbul’un pilot köyü olarak seçilmiştir. Bu özelliği bugün de devam etmektedir. Kestanelik köyü, Yıldız dağlarının güney doğu uzantısında bulunan Bağlar tepesi’nin doğu yamacına kurulmuştur. Köyün mülki sınırları içinde bulunan arazi peneplen bir yapıya sahip olmakla birlikte ovalık toprakları da çoktur. Halk geçimini, ticari etkinliklerden, fabrikadan ve çiftçilik yaparak sağlarlar.

 KIZILCAALİ

Mahallenin geçmişi 250 yıl öncesine dayanmaktadır. Ahalisi 120 yıl önceki mübadelede gelen Muhacirler ve mahallenin yerlileri olan Gacallardan oluşmaktadır. Yerlilerinin Gacal olmasından dolayı bu mahalleye Gacal Mahallesi denmektedir. Ormanlık bir yapıya sahip olan mahallenin tarım arazisi engebelidir. Göletten, sulama kanalları vasıtasıyla sağlanan su ile tarım yapılmaktadır. Mahallenin başlıca geçim kaynakları; hayvancılık, tarım, sebzecilik ve seracılık yapılmaktadır.

MURATBEY

2009 yılında Çatalca’dan ayrılarak komşu ilçe Büyükçekmece’ye bağlanan Muratbey Mahallesi 2012 yılında tekrar yıllarca birlikte bir yaşam sürdükleri Çatalca’ya geri bağlanmıştır. Tarih arşivlerinde hakkında bilgiye ulaşılamayan ilçe tarımsal birçok faaliyetle gündeme gelirken kış karpuzu ile ünlüdür. Muratbey halkı tekrardan Çatalca’ya bağlandıkları için çok memnun olduklarını dile getiriyorar.

 NAKKAŞ

Nakkaş 1455 de kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in baş Nakkaşçısı olan Nakkaş Baba’ya Nakkaş’ı hizmetleri karşılığında vermiştir.1455 de Nakkaş Camisi yapılmış ve ardından Nakkaş Baba Sancaktar Hasan Efendi ile birlikte köyü kurmuşlardır.

 OKLALI

Oklalı 1340 yılında Rumlar tarafından kurulmuştur. Rumlar Kurtuluş Savaşından sonra mahalleyi tamamen terk etmişlerdir. Bu günkü ahalinin bir bölümü 1923 yılında Selanik’ten gelen muhacirlerden, bir bölümü ise 1979 da başlayan göç ile Anadolu’dan gelen insanlardan oluşmuştur. Ormanların tahribatı sonucu bölgenin bitki örtüsü antropojen step olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölgede küçükbaş, büyükbaş hayvancılık ve ayçiçeği buğday tarımı yapılmaktadır.

 ÖRCÜNLÜ

Örcünlü’nün geçmişi 250 yıl öncesine dayanmaktadır. Halkın tamamı yerli olduğundan Gacal Köyü denmektedir. Bunun yanında da halkın yarısı 120 yıl önceki mübadele sonucu Bulgaristan’dan gelen muhacir halktan oluşmaktadır. Arazi yapısı tarıma elverişlidir. Geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır.

ÖRENCİK

Osmanlılar zamanında Çatalca ili Silivri nahiyesine bağlı bir köy olup o zamanki ismi “Tahir Faki”dir. Zamanla bu isim halk diline “Tarfa” olarak geçmiş, Tepeören mevkii ve diğer yerlerde bulunan küçük çaplı ören yerlerinden esinlenerek, 1970 yılında valilik kararıyla küçük ören anlamına gelen “Örencik” adıyla değiştirilmiştir. Köye ilk yerleşim, yaklaşık olarak 600 yıl öncesine dayanmaktadır; ancak 1924 yılında yapılan nüfus mübadelesinde, burada yaşayan Bularların Bulgaristan’a göç ettirildikleri düşünülürse, ilk yerleşimin Bizanslılar dönemine dayandığı tezi kuvvet kazanır. Kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Durusu Gölü bulunmaktadır. Dağyenice , Kalfaköy, Hisarbeyli ve Celep Köyleri ile komşudur. Geçim kaynakları genel olarak tarım ve hayvancılıktır; ancak son yıllarda, genç nüfusun tarım ve hayvancılığa ilgi duymaması ve bu alanlardan elde edilen gelirin azalması sebebiyle çevrede bulunan sanayi kuruluşlarında çalışanların sayısında belirgin bir artış gözlenmektedir.

ORMANLI

Ormanlı bölgedeki orman alanının fazla olması ve insanların da geçimini ormancılıktan sağlaması sebebiyle bu isim verilmiştir. Mahallenin tarihi 500 yıl öncesine dayanmaktadır. Ormanlı mahallesi Balkan Harbi ve 1. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’un savunmasında önemli bir yer tutmuştur. 2. Dünya Savaşı öncesinde ise Mandıra mevkiinde denize yakın bir yerde düşman mevzileri yapılmıştır. Çatalca’nın Karadeniz sahilinde, denize 3,5 km mesafede, Terkos Gölü’nün batısında yer alır.

 OVAYENİCE

Ovayenice,1899 yılında kurulmuştur. Ahalisi,1924 yılındaki mübadelede gelmiştir. Rumlar zamanındaki ismi Nihor (Yeni kurulmuş köy) dür. 1924’ten sonra köyün adı Yenice olarak değiştirilmiş ancak diğer Yenice ile karışabileceği göz önüne alınarak daha sonra da ‘ Ovayenice’ olarak tekrar değiştirilmiştir. Arazisi genelde ovalıktır. Köyün güneyinden geçen dere sulama işlerinde kullanılır. Köyün geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Arazisi olan ailelerde çeltik ekimi de yapılmaktadır.

 SUBAŞI

Subaşı, 600-700 yıllık geçmişi olduğu tahmin edilmektedir. Kırım hanlarından Giray Han tarafından kurulduğu rivayet edilmektedir. Son mirasçı Fatma Sultan’ın borçları nedeni ile topraklarını Antuvan adlı Ermeni kuyumcuya sattığı ve daha sonra köyde yaşayan 23 ailenin birleşerek bu toprakları satın aldıkları söylenmektedir. Köyün kuzeyi orman, güneyi tarım arazisidir. Kuş, tavşan ve yaban domuzu avcılığı yapılmaktadır. Geçim kaynakları, tarım ve hayvancılıktır.

YALIKÖY

Yalıköy, 2034 nüfuslu, Karadeniz kıyısında kurulmuş eski bir Rum kasabasıdır. İlk adı, Türkçe’deki karşılığı ‘potin’ ya da ‘çizme’ anlamına gelen Podima’dır. 200-250 yıllık bir tarihe ev sahipliği yapmaktadır. Korsanların, yankesicilerin kara para sahiplerinin paralarını akladıkları bir eğlence merkezi olduğu rivayet edilir. 1913 yılındaki mübadelede Balkan Türklerinden 60 hane, buradaki Rum evlerine yerleştirilmiştir. Son 10-15 yıldır turistik bir köy görünümü alan Yalıköy’ün nüfus oranı önemli ölçüde artmaktadır. Köyde kurulan Şişe Cam Silis Fabrikası, camın önemli hammaddesini karşılamaktadır. Istıranca Dağları eteklerinde üç tarafı ormanla çevrili Karadeniz kıyısında kurulu köyün geçim kaynakları, ormancılık ve balıkçılıktır. Yalıköy Plajı ile adeta bir tatil köyü havasındadır. Yüzme sevenlerin hafta sonunu değerlendirdiği uğrak yerlerden biri haline gelmiştir.

 YAYLACIK

Yaylacık köyü, kurulduğu alanın yaylayı andırması ve yerleşim alanının küçük oluşu sebebiyle bu ismi almıştır. Köy hakkındaki tarihi bilgiler, ahalisinin bu yörenin en eski yerleşimcileri olduklarını göstermektedir. Yaklaşık 650-700 yıl önce Horasan’dan geldikleri önce İhsaniye Pınarca’ya yerleştikleri belirtilmektedir. Yıldız Dağları’nın güney eteklerinde alçak ve ormanlık bir arazide kurulmuştur. Yaylacık Köyü’nün dört tarafı da ormanla çevrilidir.

 YAZLIKKÖY

Mahallenin ilk ismi ‘Lezeri’ dir. Bu isim, 1935 yılında ‘Yazlık’ olarak değiştirilmiştir. Mahallenin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla beraber köydeki kuyu ve ev kalıntıları ile yaşlı bir çınar ağacından fikir yürütülerek 500-600 yıllık bir yerleşim yeri olduğu tahmin edilmektedir. İlk olarak kimlerin kurduğu tam olarak bilinmemekle beraber Rumlar tarafından kurulduğu söylenmektedir. 1923 yılına kadar Rum köyü olarak kalmıştır. Kurtuluş savaşı sonunda Rumlarla yapılan mübadele sonunda, o zaman Selanik te yaşayan Türklerle yer değiştirilerek şimdiki köy halkını oluşturan 15-20 aile buraya yerleştirilmiştir. 2. Dünya savaşı yıllarında savunma amacı ile yapılan mevziler ve koruganlar ile tank manileri (ray demirleri ve duvarlarla yapılmış) bulunduğu arazi üzerine inşa edilmiş olan Alaiye Şehitliği köyün en önemli tarihi mekanıdır. Köyün kurulduğu, Karadeniz, Terkos gölü ve Büyükçekmece gölü arasında kalan bu bölge askeri bakımından stratejik bir öneme sahip olduğu gibi, Avrupa’dan Asya’ya uzanan kervan yolları ile ipek yolunun güzergahında olması hasebiyle de önemli bir konuma sahiptir. Mahallenin geçimi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.

GÜNLÜK ROTANIZI ÇATALCA’YA ÇEVİRİN

Tarih kokan Çatalca’mızı anlat anlat doyamazken şimdi sırada sizleri tarih öncesi izleri taşıyan başka bir güzelliğe götürmek istiyorum. Biz zamanlar Aziz Nesin’e de ev sahipliği yapmış bu yer görmemiz gereken birçok küçük nokta bulunduruyor. Yapılarıyla, kim bilir arkasında taşıdığı hikâyeleriyle sizleri gördüğünüzde nasıl büyüler bilmiyorum. Gidin görün. Ben anlatmaya başlayayım en azından size bir yol haritası çizebileceğiniz ufak bilgiler vermiş olayım. Günü birlik gezileriniz, turlarınız için ideal bir gezinti haritası.

Ferhat Paşa Külliyesi ve Hamamı

Çatalca İlçesi’nin imarında önemli rolü olan Osmanlı sadrazamlarından Ferhat Paşa, 16. Yüzyıl sonunda Mimar Sinan’a cami, sıbyan mektebi ve çeşmeden oluşan bir külliye inşa ettirmiştir. Kitabelerde külliyenin inşa tarihi hicri 1006, miladi olarak da 1597-98 olarak görülmektedir. Balkan Savaşları sırasında büyük ölçüde tahrip olan yapı sonradan onarılmış, 1990’lardan sonra ise kalem işleri yenilenmiştir.

Ferhatpaşa Çeşmesi

Ferhatpaşa Camii’nin ihata duvarı üzerinde yer alan çeşme, klasik üslüptadır. Günümüzde halen akar vaziyette bulunan çeşmeyi Çatalca halkı yıllardır kullanmaktadır.

Ali Paşa Camii

Çatalacalı Ali Efendi veya Hadım Ali Paşa tarafından yaptırıldığı tahmin edilen, Klasik Osmanlı Mimarisi örneklerinden oluşan yapı, kesme taş tuğla malzeme ile almaşık düzende inşa edilmiştir. Yakın bir tarihte restore edilen yapı, günümüzde hizmet vermektedir.

Ali Paşa Çeşmesi

Ali Paşa Çeşmesi, 1962’de tamamen kaybolmuşken toprak altından çıkarılmıştır. Ali Paşa Camii’nin karşısındadır.

Hacı Mahmut Çeşmesi

Soyu tükenmiş durumdaki çeşmenin bir kısmı günümüze özgün haliyle ulaşan sülüs kitabesi çok güzeldir. Bir onarım kitabesi olduğu sanılmaktadır. Buna göre çeşme Hicri 1302, MS 1884’e tarihlenmektedir.

Mehmet Han ya da Çatalca Hamamı

Padişah IV. Mehmet Han’ın(Avcı) şehzadeliği sırasında kendisi ve haremi için inşa edilmiştir. Bu hamam da Balkan Savaşları’nın tanığı olmuş, yeterince de olumsuz etkilenmiştir. 1940-41 yılları arasında General İsmail Hakkı Tekçe tarafından tamir ettirilerek, bugünlere gelmesi ve işlevini sürdürebilmesi sağlanmıştır.

Eski Aya Yorgi Kilisesi – Yeni Kaleiçi Camii

Bizans döneminde, Çatalca’daki en büyük Rum kilisesi Aya Yorgi imiş. Sonradan camiye çevrilmiş. Daha sonra nüfus artıp, yetersiz kalınca 1924’de yıkılıp genişletilerek şimdiki haline getirilmiş.

Eski Hükümet Binası – Yeni Jandarma Komutanlığı

Kaleiçi Mahallesi’nde yer alan ve bugün Jandarma Bölge komutanlığı olarak kullanılan bina, Cumhuriyet Dönemi’nde uzunca bir süre Hükümet Konağı olarak hizmet vermiş, alt katı cezaevi olarak kullanılmıştır.

Topuklu Çeşmesi

Topuklu Çeşmesi Sultan II. Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Önünde bulunan havuzu ile beraber günümüze kadar özgün halini koruyan çeşmenin bulunduğu meydanda bir de tarihi bir çınar ağacı bulunmaktadır.

Çatalca Mübadele Müzesi

Bu binanın ilk yapım tarihine dair kesin bilgi yok. Fakat 1913 yılında “Taverna” olarak ya tadil edilmiş ya da bu amaçla o zaman inşa edilmiş. 1923 yılına kadar da taverna olarak kullanılmış. Mübadele Müzesi olarak restore edilip, 20120 Aralık ayında hizmete açılmış. Türkiye’de açılmış tek mübadele müzesi.

Çatalca Surları

491-518 tarihleri arasında Bizans tahtında bulunan İmparator I. Anastasios’un şehri saldırılarından korumak amacıyla yaptırdığı ve günümüzde kalıntı halinde ulaşan surların esasen iki farklı devirde inşa edilmiş oldukları düşünülüyor.

İnceğiz Köyü – İnceğiz Mağaraları

Çatalca’nın en eski yerleşim birimi olarak göze çarpan İnceğiz Mağaraları, 2500 yıl öncesine tarihleniyor. Barınma amaçlı yapılmış bu mağaralar daha sonra kilise olarak kullanılmış. Mağara odalarında bulunan haç işaretleri de bunun göstergesi.

Mağaranın önünden Karasu Deresi akıyor, derenin kıyısında ücretli bir piknik alanı bulunuyor ve haftasonları burası dolup taşıyor. İnceğiz mağaraları halk arasında birkaç filmi burada çekildiği için “Kemal Sunal Mağaraları” olarak da adlandırılıyor.

Çatalca Su Kemerleri

Tarih boyunca İstanbul suyunu bu yöreden sağlamış. Gümüşpınar köyü yakınlarındaki Ballıgerme ve Kurşungerme bunun kanıtı olarak zamana kafa tutarcasına ayakta duruyor. MS 5. Yüzyılda dünyanın en büyük kenti olan Konstantinpolis için inşa edilmişti. Tarihi kaynaklarda bu konudaki önemli referans kaynağı Themistius, dönemin ölçü birimiyle bu su kanallarının “1000 stadyum”u bulduğunu kayıtlara geçmişti ki bu da 185 kilometrelik su kemeri uzunluğu demekti. 20. Yüzyıla gelindiğinde bazı akademisyenler bu su kemerinin izlerini sürmeye başladılar. Merhum Prof. Kazım Çeçen ile Edinburg Üniversitesinden James Crow çalışma yaptı ve Prof. Kazım Çeçen, suyolu sistemini anlatan bir kitap yayınladı, ilk kez bu mühendislik harikasının boyutları gözler önüne serilmiş oldu.

Anastasios Surları

Çatalca’nın ve Trakya’nın en önemli tarihi zenginliklerinden olan Anastasios Surları, Erken Bizans Dönemi eseri olup, I. Anastasios (491-518) zamanında onarılmış ve tamamlanmış. Bugün ancak kuşbakışı izlendiğinde bir sur hattı olduğu anlaşılabiliyor.

Evcik Kilisesi

Anastosios Surları’nın Karadeniz ile birleştiği noktada, denize hakim bir konumda bulunuyor. Bir XI. Yy eseri olduğu tahmin edilen yapı, günümüze kalıntı halinde ulaşabilmiş. Mimari özellikleri nedeniyle manastır olabileceği de düşünülüyor.

Evcik Plajı

Evcik Plajı, Karadeniz’e sahili olan Karacaköy Mahallesi’ne bağlı plajdır. Yeşil orman ve tarih kokan yoldan gelinen Evcik Plajı’nda tertemiz deniz ve tamamıyla kum olan uçsuz bucaksız sahil haftasonları için ideal bir dinlenme yeridir.

Yalıköy – Podima

Avrupalı Karadeniz’e uzanıp, Çatalca’nın Karaburun ile birlikte iki sahil köyünden biri olan Yalıköy’ü görmenizi öneriyoruz. İstranca Dağları’nda 8.000 hektarlık meşe ve kayın ormanları içinde kurulmuş olan köyün Karadeniz kıyısındaki sahili tam 12 kilometre.

Çilingoz

Yalıköy’den Kıyıköy’e doğru giden 13 kilometrelik yol şimdilik yapılaşmanın olmadığı bir başka cennete varıyor: Çilingoz. Binkılıç Mahallesi’ne 17 km mesafede, deniz, akarsu ve ormanın buluştuğu Çilingoz, çadır alanları sayesinde konaklama ihtiyacına da cevap vermekte.

Ormanlı kuş gözlemciliği

Ormanlı köyüne yapılabilecek diğer aktiviteler arasında doğa yürüyüşü, kuş gözlemi, bisiklet turu ve olta balıkçılığı yer alıyor. Balık çeşitliliği dolayısıyla balıkçıların gözde mekanları arasında bulunan Terkos Gölü, göçmen kuş popülasyonuna da ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle Ormanlı köyünde kuş gözlemcileri için kuş gözlem kuleleri bulunuyor.

Alaiye Şehitliği

Çatalca’dan ayrılmadan, Balkan Savaşları’nda Çatalca’da şehit olan 157 Alanyalı askerin anısına dikilmiş bu anıta uğrayabilirsiniz.

Senay BADUR- Özel Haber

Editör: Haber Merkezi