“Siyasetin Hafızaları” adını verdiği 17’de 17 dakika programını bu hafta Ankara’dan yapan Çetinkaya, Üniversite öğrencisi iken CHP'ye giren, Gençlik Kolları Genel Sekreterliği, Milletvekilliği, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı gibi önemli görevlerde bulunan Hikmet Çetin’e, dünya siyasetini ve komşu ülkelerle ilişkilerimizi nasıl gördüğünü sordu.

Türk siyasetinde önemli dönüm noktalarının yaşandığı ve yeni bir sayfanın açıldığı 90’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin kan dökülmeden dağıldığını, Yugoslavya da kanlı olayların yaşandığını ve Dışişleri Bakanı iken olan bu olayların canlı tanığı olduğunu söyleyen Hikmet Çetin, dış politikalarda yapılan yanlışların düzeltilmesinin de kolay olmayacağını belirtti.

YANLIŞ DIŞ POLİTİKALAR, AFRİN’İ ZORUNLU HALE GETİRDİ

“Yurtta sulh, cihanda sulh” şiarıyla yola çıkan Ulu Önder M. Kemal Atatürk’ün daha o zamanlarda anlatıklarına kulak verilesi gerektiğinin altını çizen Hikmet Çetin, “Batı’yı örnek alırken, Emperyalist ülkelere alet olmayacaksınız” diyen Atatürk’ün, bazı batı ülkeleriyle savaşarak bağımsızlığımızı kazandığımızı ama değer yargılarımızın da orada olduğunu söylediğini ifade etti. “Atatürk bize Ortadoğu ve Arap dünyası ile ortak tarihimiz ve ortak bir çok yönlerimiz olduğunu söylüyor ama onlara akıl vermeye kalkmayın, iç işlerine de karışmayın” sözlerine vurgu yaparak, bu gün dönüp baktığımızda Ortadoğu bataklığının içine düşme durumunda kaldığımızı üzülerek izlediğini söyledi.

Dış politikalarda yapılan bazı yanlışların Afrin’i zorunlu hale getirdiğini, Suriye Devlet Başkanı Esad’la ilişkisini ilk kesen ülkenin de Türkiye olduğunu söyleyerek anlatımına devam eden Çetin, “Kuzey Suriye de yaşanan olayların önlenebilmesi için bence başlangıçta iki yol vardı. Biri Esad’la ilişkiyi kesmemek, ikincisi ise Kuzey Suriye’de bulunan kürtleri yanına almaktı” diyerek, zaman içinde ikisiyle de savaşmak durumunda kalındığını ve sonunda Afrin’e müdahalenin zorunlu hale gelediğini belirtti.

Diğer komşu ülkelerlede ilişkilerimizin iyi olmadığını, Irak’la ise hiç bir zaman gri bir alanımızın olmadığını, bir ara Merkez Irak’la ilişkimizi dondurup, Kuzey Irak’la devam edildiğini ve sonra da hepsini keserek Bağdat’a döndüğümüzü anlatan Hikmet Çetin, “Milli konularda birlik olunması lazım” dedi.

SİYASET DİLİNİN DEĞİŞMESİ LAZIM

Hikmet Çetin’e sokağın sesini soran Nurhan Çetinkaya, “Sokaktaki insanın da beğenmediği bir siyaset dili var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye sordu.

Siyaset dilinin mutlaka değişmesi gerektiğini, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir siyaset dili yerine bütünleştirici bir dilin kullanılması gerektiğini ifade ederek konuyla ilgili düşüncelerini söyleyen Hikmet Çetin, “Siyaset dili, iç ve dış politika dahil, ekonomiyi, milli birlik ve beraberliği etkiliyor” diyerek devam etti.

“Siyasi partiler arasında rekabet olur ama ağıza alınmayacak hakaretler olmazdı” diyerek, şimdiki duruma tepki gösteren Çetin, “En büyük sorunumuz siyaset dilidir, çünkü bu sokağa da yansıyor. Şu anki siyaset dilinde insanlar kendilerini ötekileştirme durumunda görüyor. Siyaset dili seçim kazandırabilir belki ama birlik, beraberlik ve huzur kazandırmaz” dedi.

CUMHURBAŞKANI’NIN İKİ ŞAPKASI OLUNCA İŞLER KARIŞIYOR

Milli birlik ve beraberliği sağlayacak kişinin de Cumhurbaşkanı olduğunun altını çizen Hikmet Çetin, “Çok partili hayata girdiğimizden beri birleştirici kişi Cumhurbaşkanı olmuştur. Ama bu gün Cumhurbaşkanı’nın iki şapkası olunca işler karışıyor” dedi.

“Bir parti genel başkanısınız ve orada kullandığınız bir dil var. Buna karşılık hepimizin Cumhurbaşkanı olarak kullanmanız gereken başka bir dil var” diyerek Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’a seslenen Hikmet Çetin, parti üyeliğinin olabileceğini ama aktif bir genel başkanlığı uygun bulmadığını ve bundan kaynaklanan bir sorun olduğunu düşündüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı’nın herkesin Cumhurbaşkanı olduğunun altını çizen Çetin, parlamenter sistemden yana olduğunu, sistemin değiştirilmesi ve reform yapılması gereken yanlarının olabileceğini ama herkesi kucaklayan bir yapıyla devam etmesi gerektiğini belirtti.

Çok genç yaşta siyasi arenada önemli görevler üstlenmiş, 37 yaşında Devlet Bakanlığı yapan biri olduğu halde, belli bir zaman sonra aktif siyaseti bırakan Hikmet Çetin’e, “Sizlerin tecrübeleri ve ön görüleri bizim için çok önemli. Sizinle aynı anlarda aktif siyaset yapanların, şimdilerde hala aktif siyaset yaptıklarını ya da yapmak istediklerini görüyoruz” diyen Nurhan Çetinaya, neden aktif siyaseti bıraktığını sordu.

MÜSLÜMAN ÜLKELERDE DEMOKRASİNİN TEK GÜVENCESİ LAİKLİKTİR

Avrupanın en genç nüfusuna sahip ülkesi olan Türkiye’nin, en önemli sorunlarından birinin de eğitim olduğunu söylerek açıklamalarına başlayan Hikmet Çelik, eğitim kalitesinin gittikçe düştüğünü, bilgiye, fene, matematiğe dayalı Laik bir eğitim sisteminin yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyledi. “Müslüman bir toplumda demokrasinin en önemli güvencesi Laiklik’tir” diyerek devam eden Çelik, deemokrasinin en önemli aracının da eğitim olduğunu ifade etti. Ülkemizde hızla düşen eğitim kalitesinin geleceğimizi tehtid ettiğini belirten Hikmet Çetin, geleceği ancak eğitimin kurtaracağını belirterek, bir an önce konuyla ilgili önlemlerin alınması gerektiğini söyledi.

“Kitap okumayan, okuduğunu da anlayamayan bir toplum olduk” diyerek, siyasete gençlik kollarında başladığını, büyük devlet adamı Erdal İnönü’ye de, ‘dünyaca tanınmış bir fizikçinin politikada ne işin var’ diye sorulduğunu ve “Ülkenin iyi yönetilmediğini gördüğüm için politikaya atıldım” diye cevap verdiğini hatırlatan Hikmet Çetin, “Eğer gençler iyi yönetilmediğimizi düşünüyorlarsa bunun yolu söylem değil, siyasete girerek eylemlilik göstermelidir. Düşündükleri, hedefledikleri, belki de bizlerin yapamadığı iyi yönetim şeklini sağlayamanın yolu siyasettir” diyerek konuşmasını tamamladı.

Programın sonunda Nurhan Çetinkaya’ya, bu programı yapmak için Ankara’ya gelerek, tecrübelerini aktarmasına aracı olduğu için teşekkür eden Hikmet Çetin, “Değişim istiyor ve değişime katkı sağlamak istiyorsanız bunun yolu siyasettir. Aktif siyaset yapın” dedi.

Selvi Sarıtaç / Kent Yaşam

Editör: Haber Merkezi