Nevruz Bayramı, dünya üzerinde kutlanan en kadim bayramlardan biridir. Ekinoks tarihine yani gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart tarihine denk gelen bu bayram, Kuzey Yarımkürenin büyük bir bölümü için İlkbahar’ın müjdecisi niteliğindedir. Şunu da belirtmek zorundayım Nevruz Bayramı Türkiye’de Anadolu’nun bazı şehirleri dışında neredeyse hiçbir bölgede kutlanmamaktadır. Siyasal nedenlerle Türk’ün şanlı bayramı unutulmaya yüz tutmuştur. Hali hazırda siyasi nedenlerle kutlanan Nevruz’un kültürel hiçbir ritüeli bulunmamaktadır. Türkiye’de Iğdır, Kars, Ağrı, Amasya ve Ardahan’da yaşayan Oğuz Türkleri hala bu bayramı aslına uygun bir şekilde kutlamaktadır. Çok yanlış bilinen bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Nevruz Bayramı sadece bir gün kutlaması yapılan bir bayram değildir. 21 Mart her ne kadar en özel gün olsa da aslında Nevruz, 1 Mart’ta başlar ve 21 Mart tarihine kadar devam eder.

Şaman inancının devamı niteliğinde olan, ölü bayramı ise Nevruz Bayramının ikinci haftasında kutlanır. Memleketim olan Iğdır’ın Aralık ilçesinde yaşadığım dönemlerde Ölü Bayramı diye adlandırdığımız bu geleneği defalarca derinlemesine hissederek yaşadım.

Bildiğiniz üzere insanlar ailesinden birisi vefat ettiğinde haliyle üzülür ve daha sonraki zamanlarda mutlu bir an yaşadığında ise hep vefat eden yakınının da bu mutluluğu yaşayamamasının hüznünü taşır. Başka bir deyişle bir tarafı hep eksik kalır. Aslında bu bayramın en temel gerekçesi de bu eksikliği kapatmaktır. Coğrafyanıza bahar gelmiş dolayısıyla doğa uyanmış ve bir müddet sonra yaşanacak olan bolluğu müjdelemiş ama ailenizden birisi maalesef bu güzellikleri göremiyor. İşte tam da bu noktada aile üyeleri çok zarif bir düşünceyle hayatını kaybeden aile fertlerini bu bayrama dahil ediyor. Şehir dışında ve ülke dışında yaşayan bir çok vatandaş, büyük bir hissiyat içeren bu törene katılmak için, seve seve her yıl ata topraklarına gelir. Gönül zenginliği gerektiren Kutlu töre de, günümüze değin ancak bu şekilde devam ettirilebilirdi. Ölü bayramı öncesinde ölen kişinin mezarı tahrip olmuşsa aile üyeleri tarafından onarılır eğer mezar yoksa bayram öncesi muhakkak yaptırılır. Ev hanımları Semeni adını verdikleri bitkiyi yetiştirirler. Baharın ve bereketin simgesi olan Semeniler ölen yakınlarının mezarına konmak için özenle hazırlanır. Yine bayram anında mezarlıkta olan çocuklara dağıtılmak üzere çeşitli yöresel tatlılar ve şekerler hazırlanır. Burada bir diğer amaç ise o tatlıları birbirleriyle paylaşarak, birlik ve beraberliğin yaşayanlarca devam ettirildiğini ölen yakınların ruhlarının tanıklığına, şadlığına sunmak, ölümü unutmadan yaşamdan vazgeçmeden birlik bütünlük duygusunun canlı kalmasını sağlamaktır. İhsan kültürü adı verilen bu gelenek çok yaygındır.

Bayram sabahı yöre halkı genelde meydanda toplanır ve hep birlikte mezarlığa gider. Herkes kendi yakının mezarı başında dua eder ve onun için hazırladığı hediyeleri takdim eder. Bu hediyelerin kullanılması mümkün değilken bu kadar ince bir davranış sergilemek takdir edilecek bir tutumdur. Bazı yörelerde hediye dışında mezar başına ağaç dikimi de yapılır. Mezarın üstüne şekerlemeler konulur. Buradaki amaç da ağız tatlığıdır. Bu tören ayrıca yasın sona ermesini de temsil eder. Şöyle ki; Azerbaycan Türkleri yakınları vefat ettiğinde yasa başlar. Ta ki bu bayram gelene kadar düğün, nişan, sünnet vb. hayır işlerinden uzak dururlar. Hatta bazı aileler geçmişte televizyon da açmaz üzerine ise matemi simgeleyen siyah bir örtü sererlerdi. Bu bayramla birlikte yas tutmak sona erer. Bir mana da ölen yakının icazeti alınmış olur. Sabahın ilk saatlerinde başlayan bu ritüeller öğlene doğru sona erer. Herkes vefasını, sadakatini göstermiş olur. Yaşasaydı diye hayıflanmak yerini kısa süreliğine de olsa, o hep bizimle duygusunu diri tutmak adına çok ince düşünülmüş ve güzel bir gelenek.

Bu bayramın önemli başka bir yönü de, insanların ata yurtlarından ve kültürlerinden kopmalarını önlemesidir. Bu kadim kültürün parçası olan, büyük şehirlerde yaşayan herkesin bir şekilde memleketine gitmesine, kültür bağını sağlamlaştırmasına, dost tanış akraba ilişkilerin devamlılığını derin bir hissiyatla güçlendirilmesine vesile olduğundan, ölü bayramının yaşayanlar üzerindeki olumlu etkisi, yapılış amacına ulaşmış olmaktadır.

Azerbaycanlı Şairin dediği gibi:

"Atalar yurdunnan ilham almasak

Zaman ağaç kimi qurudar bizi

Bizler ataları yada salmasak

Yarın da neveler (torunlar) unudar bizi

Kadim topraklarımızda can bulmuş olan köklü kültürümüzün hissi öğretilerini, asil duruş ve davranışa dönüştürmenin, gelecek nesillere aktarmaya katkısı yanında oluştan ölüşe değin soylu sevdamızı dinç tutmak açısından büyük önem arz etmektedir. Nevruz' un coşkusunu hayatını kaybetmiş akrabalarla paylaşarak, farklı bir boyutta insan olmanın erdemine varmanın hazzını duyuyoruz. Manevi yönden zayıf toplumların içinde bulunduğu acınası durumlara düşmemek için, Ağrı Dağı'nın şahitliğinde binlerce yıldır büyük bir coşkuyla kutlanan bu onurlu geleneği sürdürmenin mutluluğunu yaşamak ve hayata mana katmak açısından ayrıcalıklı bir değer…

“İnsan” olmaya yönlendiren bu hususi değerlere sahip olmak kendi başına bir anlam ifade etmeyeceğinden, bilmeyenlerle paylaşmak, daima yaşatmaya yönelik davranış sergilemek yanında yazılı şekilde geleceğe not düşmek sorumluluğu, benim için ayrıca gurur kaynağı oldu.