unnamed-2

Şiir yazmak, boş bir sayfayı sadece güzel değil anlamlı sözlerle doldurmak her baba yiğidin harcı değildir. Kendi acını, kendi sancını, meydanlardaki insanların ortak dertlerini paylaşmak için, bu uğurda şiiri, hem araç, hem de amaç olarak hakkını verebilmek her şairin erişebileceği bir nokta da değildir. Ve bu iş öyle sanıldığı kadar kolay da değildir. Bir yazı, bir şiir defalarca elden geçer, değişir, gelişir son şeklini alması için üstünde uzunca bir emek harcanır. Sonra şair yine beğenmez tutup o şiirini çöpe atabilir! Bu anlamda kitaplarımıza girmeyen yüzlerce yazımız şiirimiz vardır.

                Ne zaman tarihle ilgili bir şeyler okusam beni derinden etkileyen bir şeyler olur. Yoğun  duygularla dolarım. Geçmişte o şiiri, o yazıyı yazanın hangi ruhsal döneminde yazdığını düşünürüm. Neler yaşadı ki bunları yazabilmiş diye içim duygusal bir hisle dolar.

Ahmet Tığlı’nın son çıkan kitabın da, tarihin akışını şiirlerle anlatması çok farklı bir çalışma olmuş. Bu alanda bu çalışma bir ilk olduğu için değeri ve önemi oldukça önemli, her zaman zevkle okunabilecek düzeyde. Çevirdiğim her yaprak eski bir tarih, eski bir hatıradan izler sunuyor. Ve insan düşünmeden edemiyor; kimler gelip, kimler geçmiş bu dünyadan. Nice sevdalar yaşanmış, nice acılarla yoğrulmuş yürekler. Nice aşıklar gelip geçmiş. Tüm bu konular da kitap baştan sona tarihsel incelemelerle dolu. Tarihten, geçmişten bilgi dolu olması kitabın içini dolduruyor. Bu kitap özellikle şunu da gösteriyor bizlere; yaş ağaç ile kuru ağacı, bilenle bilmeyeni, beyaz ile karayı aynı kefeye koyarsak, iyi ve anlamlı olanla olmayana aynı değeri vermiş oluruz ki, bu da bizi yanlışlara sürükler. Yani demek istediğim, bir kaç aşk, börtü böçek şiirlerini kitaplaştırıp kendini şair diyenlerin çok daha farklı alanlarda okuyup, araştırıp kendilerini yetiştirmeleri zorundadırlar. Yazdıklarından tamamen farklı bir konuda yazabilmeleri de gerekir ki çünkü yazabilmek bilginin ürünüdür. Yazar, şair ünvanına layık olabilmek çok yönlü bilgiyi gerektirir. Ya da ben böyle düşünüyorum. Bu durum tüm sanat kolları için geçerlidir. Her konuda az ya da çok bir yazı yazabiliyorsan gelişmişsin, değişmişsin demektir. Ve eserlerinin arasında bir romanın varsa yazarlığı öğrenmişsin anlamına gelir.

                Şiirlerle Dijital Çağ Tarihi  adlı kitabında  Ahmet Tığlı, tarihsel döngüyü şiir diliyle üstün bir başarı göstererek anlatmış. Bu anlamda şairi, gündelik yaşamda gördüğümüz bir çok şairden hem bilgi, hem tecrübe hem de bildiklerini toplumsal bir dille anlatma becerisi ve kabiliyeti bakımından yüzlerce şairden çok daha ve ileri bir düzeyde olduğunu belirtmeden geçmek istemem. Bu değerlendirmemi sosyolog gözüyle, kıymete değer verebilme anlamında söylüyorum. Şairin, böyle bir başarılı çalışması olmamış olsaydı böyle bir tanımı asla kullanamazdım.

                Ahmet Tığlı öyle bir çalışma yapmış ki, sevmemek ve saygı duymamak elde değil. Bu kitap çalışmasında bir çok kaynaktan çalışma yapmış, bu çalışmayı yaparken kendisi de yeni bilgilere ulaşmış, öğrenmiş ve bizlere aktarmış. Bundan büyük mutluluk duydum. Bizim toplum olarak okuyan, yazan, araştıran insanlara ihtiyacımız var. Toplum ancak ve ancak böyle insanların sayısı artarsa değişir, gelişir ve büyür. Çünkü insan oğlu çok zor öğrenir ve öğrendiklerini yaşam alanına çok zor katar. Yeni şeylere alışmak kolay değildir. İnsanlık tarihi aydınlığı adım adım bulabilmiştir. Bunun doğru olduğunu tarih okuyanlar bilir. Bunu şöyle de düşünürsek sanırım daha iyi anlayabiliriz; bu güne kadar hepimiz sevgi, aşk, vatan sevgisi, milli servetler vb. gibi herşeye son derece duyarlı yaklaşıp sahip çıkmadık mı? Çıktık. Ama uygulamada ne kadar başarılı olduk? Bu toplumun her alanında böyledir. Trafikte bile hemen kavga edebiliyoruz ya da bir kargaşada nasıl da birbirine hınçla girebiliyor insanlar, değil mi? işte tüm bunlar ve benzere duygular bu dev eserde toplanmış gibi, tarihin akışını gözler önüne seriyor.

                Şiirlerle tarihi yazmak nereden aklına geldi diye sorduğumda ise kendileri kitap sürüvenini şöyle dile getirdi:

                “Şiirlerle tarih yazmak fikri Macar asıllı Amerikalı tarihçi Adalbert Lukacs'ın "Tarihin Geleceği" isimli kitabını okuduğumda kafamda oluştu. Lukacs 18.yüzyılda tarihin edebiyat olarak kavrandığını yazıyor ve o yüzyılda Voltaire "Tarih her yerde en çok okuyucuya sahip olan edebi bir türdür" diyordu. 19. yüzyılda ilim, 20.yüzyılda sosyal bilim olarak kavranan tarih 21.yúzyılda tekrar edebiyat olarak kavranmakta olduğu söylenmekte olduğunu gördüm. Birden kafamda bir şimşek çaktı,şiir de edebiyatın bir türü olduğuna göre neden şiirlerle tarih yazılmasındı.Yaptığım araştırmalar şiirlerle bugüne kadar bir tarih yapılmadığını.Bu ilk kez olacaktı ve cesaret işiydi.Uzun bir tereddüt geçirdim.Nihayet şiire yabancı değil kendimce şiir yazıyordum.Sonunda kararımı verdim.İlk önce şiirlerle ilk çağ tarihi,sonra şiirlerle ortaçağ kitaplarımı çıkardım.Olumlu tepkiler alınca cesaretim arttı.Yeniçağ ve Yakınçağ tarihlerini yazmaya karar verdim.Ancak yeterli done ve malzeme bulmam uzun sürecekti.Oysa şiirlerle dijital çağ tarihi yazmak daha güncel ve yeterli done bulmam açısından çok daha kolaydı.Şiirlerle dijital tarih çağı eserimi öne çekerek 505 sayfayı bulan eserimi hazırladım. Siirlerle dijital tarih çağı böyle gerçekleşti.Oldukça kapsamlı da oldu ben olumlu tepkiler alacağına inanıyorum. Tabi her zaman olduğu gibi son söz okuyucunun olacaktır.”

                Kitaptan bir şiir istediğimde ise aşağıda dizelerini paylaştı…

“Karar verdi 1966 gibi geç bir tarihte
Alman Federal Adalet Divanı
evli kadınların fiziksel olarak boyun eğmeleri
Arzu duymayanlar bile sahte bir zevkle
hizmet etmeleri gerektiğine...
Aşkın ölümü müdür evlilik?
Görünüşteki paradoksun derin nedeni
kontrol sağlamaya çalışmanın gerçeği
yalnızca rezonans niteliklerinden yoksun bıraktığı.
Aşk son bir kaç yılın savaş hatları
her gün milyonlarca çiftin birbirine bağlandığı
Tinder gibi arkadaşlık uygulamaları
Yeni bir tiyatroyu temsil etmektedir
modernizenin temel çatışmasında
En uygun eşleşmeleri bulmak
bireysel arama kriterleri
ekranı sağa kaldırmakla gerçekleşir
kendisine hitap etmeyen buluşma
karmaşık algoritmalarla oluşur
tıklama tercihlerine karşılık gelen
kendisine hitap etmeyen kişiyle buluşma riski
beğendiğiyle buluşma olasılığıdır.
Kontrol edilebilirlik ve kontrol edilemezlik
arasındaki amansız savaş bir hayat pratiğidir çağımızda.

                Her kitap bize o güne kadar görmediğimiz yeni bir pencere açar.

                O pencereden yeni bir gökyüzü görürüz.

                Bizlere yeni bir gökyüzü gösteren bir penceredir bu eser de...

                Mürekkebiniz bol olsun diyor, yeni çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

                [Aşk Yazarı Mustafa Çifci®- İstanbul, 30 Ekim 2023]