Referandumda oyunun hayır olacağını ilk cümlesinde vurgulayan Develi bunun gerekçelerini ise şu sözlerle özetledi: “Bu gün yapılmak istenen Anayasa değişikliği bir ülke için, bir ulus için değil bir kişi için hazırlanmış olarak önümüzde duruyor. Toplumun temel dinamiklerini kucaklamadığını düşündüğü bu Anayasa’ya bu nedenle hayır diyorum” dedi.

ŞARLATANLAR EKRANDA BOY GÖSTERİYOR!
EVET'i ve HAYIR'ı TV'lerde dinsel temalarla anlatanları ‘hoca bozuntusu’ ve ‘şarlatan’ olarak nitelendiren Umut Veli Develi, "‘Hayır’ı, ‘Evet'i inançsal kimlikle ortadan ikiye bölmek kadar alçakça bir durum olabilir mi? Sözde İslam Profosörü bir ahlaksız din taciri çıkmış diyor ki; “Melekler içinde Allah'a tek “Evet” demeyen Şeytandı. Ötesini söylemeye gerek yok. Anlayan anladı”  Oysa bu din tüccarı müptezelin anlamadığı şu; Allaha evet demek kadar önemli bir başka duruş da şeytana Hayır demektir. Şeytana “Hayır” dersen cennette yaşarsın. Şayet Hz. Adem şeytana Hayır diyebilseydi bugün cehennem diye birşey yoktu” dedi. 



ANAYASA DEĞİŞİRSE MECLİS YOK HÜKMÜNDE!
 “Öncelikle şu sorunun cevabını samimi bir şekilde vermemiz lazım. 1982 yılında halkın %90’ından fazlasının oyunu alarak kabul gören mevcut Anayasa mutlaka değişmelidir. Ancak o değişikliğin gerektirdiği sonuçlar malesef hazırlanan bu metinde olmadığı gibi, daha vahim sonuçlar doğuracak bir biçim almıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine bakmadan, yaşanan süreci doğru anlamadan yapılan her Anayasa farklı bir amaca hizmet eder. Cumhuriyeti kuran ve 1920’de meclisi oluşturan kurucu irade memleket ile ilgili tüm kararları her kentin meclisteki temsilcilerinin yerinde ve köklü tartışmalarıyla almıştır. Oysa yapılmak istenen değişiklikle meclisin bu noktadaki tüm gücü budanmak istenmektedir. Şayet referandumda evet oyu çıkarsa meclis fiziki olarak var olsa da, işlevsellik olarak lav edilmiş olacaktır”

GÜÇ SARHOŞLUĞU ÇOK TEHLİKELİDİR!
"Anayasaya madde madde bakmadan önce konuyu esastan bir irdelemek gerekiyor. Bugün yapılmak istenen değişiklik bir ülke için değil adeta bir fani içindir. Bu ayan beyan ortadadır. Neden “Evet” diyorsun sorusuna verilen cevapların %80’den fazlası “reis için”  verilmektedir. Oysa medeni hukuğun hakim olduğu ülkelerde bir fani için bırakın Anayasa’yı yasa dahi değiştirilemez. Yetkiyi ve gücü tek bir kişinin eline, iki dudağının arasına bırakmak kişiyi dahi yoldan çıkarır. Tüm dünyada örnekleriyle ortadadırki güç sarhoşluğu ile başa çıkmak toplumsal dinamikleri kökünden sarsan sonuçlar ortaya çıkarır.”




CUMHURİYETİN KAZANIMLARIYLA OYNUYORLAR!
“Bugün 16 Nisan’da Anayasa değişikliği adı altında yapılmak isten sistem değişikliğidir. Ülkemizin bir rejim yada sistem değişikliğine ihtiyacı yok. Diyelim ki var olduğunu iddia ediyorsunuz. Bunu toplumun hangi katmanlarıyla tartıştınız? Amaç Cumhuriyetin temel kazanımlarına daha hızlı nüfus edebilmek. İktidarları süresince yaptıkları da hep bu değilmiydi? Eskiden devletin valisi, kaymakamı, bürokratı vardı, Şimdi ise iktidarın valisi, kaymakamı, bürokratı var. Bu dahi yetmiyor mevcut anlayışa. Çünkü mevcut iktidar Cumhuriyetin kendine tanıdığı tüm hakları kullanarak Cumhuriyetle çatışıyor”



YARIN BU SÖYLEDİĞİNDEN ŞAŞMAYACAĞI NE MALUM?
“Dün söylediği ile bu gün söylediği birbirini tutmayan bir iktidar ve erkle karşı karşıyayız. Dün, ‘Hakimiyet Allah'ındır’ diyordu bugün milletin diyor. Dün, dinsel bir gözle dünyaya bakıyordu “Rüşvet alan da veren de melundur” diyordu. Bugün rüşvet çarkı ülkeyi derin bir ahlak yozlaşmasının içine sokuyor. Dün, ‘her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diyordu bugün milliyetçilik siyaseti yapıyor. Hep bir karakolda doğru söyler mahkemede şaşar havası var. Öyleyse yarın bugün dediğinden başka türlü konuşmayacağının garantisi var mı? Oysa bugün hayır cephesinde olanların söylediği Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 temel söylemidir. Bizim için “Egemenlik” dünde bugünde kayıtsız şartsız milletin elindedir. Bizim için yurdumuzda da, dünyada da sulh içinde yaşamak esastır. Ne ülkemize, ne de yaşayan herhangi bir ferdimize fayda getirmeyen ve hatta büyük zararlar doğuran suni kavgaların merkezi olmaya hep karşı durduk”

ALDIKLARI HANGİ KARARDA BAŞARIYA ULAŞTILAR?
15 yıldır iktidarda olan AKP’nin uyguladığı bütün toplumsal politikalardan çark ettiğinin altını kalın hatlarla çizmek istiyorum.  Toplumsal politika bu kadroların başarılı olduğu bir alan değil. Aksine daha kötü sonuçlara ülkeyi sürüklüyorlar. Hatırlayın kürt açılımı, alevi açılımı, BOP politikası, akil adamlar organizasyonu, FETÖ kardeşliği hangisinden toplum faydasına bir sonuç çıktı? Hiçbirinden. Üstüne üstlük derin yaralar açtılar. Terör daha da azdı. Eskiden dağda askerin mücadele ettiği bir terör örgütü vardı, şimdi şehirde halkın mücadele ettiği beş tane terör örgütü var Eskiden Cudi, Gabar, Zaho derdik. Şimdi bırakın Güneydoğuyu Metropoller terörün ağır eylem merkezi oldu. Yüzlerce insanımız patlayan bombalarla can verdi. Haburda çadır mahkemeleri kurularak bu ülkenin onuru “kardeşlik, barış” aldatmacası içinde ayaklar altına alındı. Alevi kanaat önderleri, dedeler üzerinden Alevi açılımı konuşuldu. Hepimiz Ehlibeytiz nidaları atıldı. Ama gel görki basit bir anlayışla dahi çözülecek olan Cemevi meselesinde AİHM’in almış olduğu hukuki karar dahi uygulanmadı. Bir ülkeyi, bir kenti, bir şehir alanını bu derece karmaşık hale getiren zihniyete benim sıradan bir yurttaş, sorumlu bir gazeteci, siyasette birşeyler yapmak isteyen yeni ve genç bir yüz olarak ‘evet’ demem mümkün değil, oyum da HAYIR olacak."  

BU DEĞİŞİKLİK 82 ANAYASASI'NA RAHMET OKUTUR!
Türkiye’nin bir Anayasa değişikliğine ihtiyacı olduğunu söyleyen CHP'li Gazeteci Yazar Umut Veli Develi, "O Anayasa, bu Anayasa değil" dedi. Develi sözlerini şöyle sürdürdü: 1982 darbe Anayasası toplumsal uzlaşıyı, refahı üst seviyelere çıkaracak özellikten yoksun. Temel insan hakları, özgürlük ve demokrasi anlamında güdük kalmıştır. Değişime mutlak ihtiyaç vardır. Lakin bugün yapılan 82 Anayasasına rahmet okutacak bir değişikliktir. İçerik olarak baktığımızda daha anti demokratik, ülkeyi daha geriye götürecek, insan hak ve özgürlükleri açısından daha geri, siyaset ve toplumsal birleşme mekanizması açısından da, daha büyük bir bomba niteliğindedir."
Maalesef bugün toplumun ezilmişliğinden, yoksulluğundan, cehaletinden beslenen bir iktidarla karşı karşıyayız. Toplumun bu eksikliklerini derinleştirerek, bir hükümdarlık oluşturulmak isteniyor. “Padişahım çok yaşa” özentisi ve içine düştükleri güç sarhoşluğu yaptıkları hatayı görmelerini engelliyor. 18 maddelik değişimle, adaletin temelini oluşturan yasama, yargı ve yürütme tek bir siyasi anlayış temsilcisi olan bir kişiye teslim ediliyor. Üstelik suç işlediğinde de yasalar karşısında geniş bir zırhla koruma kalkanı oluşturuluyor. Şimdi Anayasa değiştiğinde Başkan yetkilerini alacak kişi bırakın devlet suçu işlemesini sıradan bir vatandaşa karşı bile bir suç işlese 400 vekilin oyu lazım yargı önüne çıkabilmesi için. Sizce sıradan bir vatandaşın Başkan karşısında haklı davasını yürütebilmesi için mecliste 400 milletvekilini ikna etmesi mümkün mü? Oysa Adalet mülkün temelidir.”

18 YAŞ İKTİDAR İÇİN MAGAZİNEL BİR KONU!
Şayet değiştirilmek istenen anayasa madde madde oylanmış olsaydı 18 yaşında seçilme hakkı verilmesine ben ‘evet’ derdim. 18 yaşındaki bireye, kendini yönetecek kişiyi seçebilme hakkı veriliyorsa, yönetme hakkının da verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve hatta bu genç bireyler açısından kendini iyi yetiştirme, eğitme anlamında sosyolojik bir gelişim sürecinin de başlangıcı olabilirdi. Ancak bunu safi bir magazin malzemesi olarak bu Anaysaya koydukları çok bariz. Hayatın her alanına sirayet etmiş olan rüşvet çarkına gençleri de bu maddeyle dahil ediyorlar. Diyorlarki, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşındaydı. Öyleydi ama sen bana Fatih gibi eğitim alabilmiş bir genç göstersene. Bırak gençliği Fatih'in 18 yaşına kadar aldığı eğitimi alan mecliste kaç tane 60 yaşında vekil var? Mesele 18 yaşa güven meselesi değildir. Yoksa bu ülkenin siyasetinde etkin isimlere güvenmeyen ama sınırda vatan koruyun 20’li yaşlardaki ana kuzularına vatanı emanet ederek güvenini gösteren bir ülkeyiz biz”

15 TEMMUZ BOMBASI TUTANIN ELİNDE PATLADI!
15 Temmuz darbe girişimini de değerlendiren Develi, 200'den fazla insanımızın hayatını kaybettiği bu kalkışmaya ülkenin tüm dinamiklerinin ortak bir içgüdüyle dur dediğini ifade etti. Sanki darbeye hayır diyen sadece kendileriymiş gibi konuşuyorlar diyen Develi sözlerini şöyle sürdürdü; “Darbe gecesi sadece evdeki yüzde 50 değil, ülkenin yüzde 100'ü alanlara çıktı. Yandaş medya sadece AKP'lileri söylüyor. Bu söylem, AKP'li olmayan Alevi kardeşime, Kürt kardeşime, Sunni kardeşime hakarettir, ayıptır, aymazlıktır" diyerek tepkisini dile getirdi.

ESKİ DOST DÜŞMAN OLDU!
Tüm siyasi parti temsilcilerine, "FETÖ devlet içinde bu kadar yapılanıyorken siz ne yapıyordunuz?” diye soran Develi, "Su uyur düşman uyumaz der atalarımız. Devletin denetleme mekanizmaları yok mu? İşine geleni, kullanabildiğin sürede değil, kullanamadığın sürede farkettin. Demek ki o senin düşmanın değildi. Yolsuzluklarda da, terörist olumsuzluklarda da, toplum arası nifakların tamamında da ya ortaktınız, ya korkak. Biz ortaklara da HAYIR diyeceğiz, korkaklara da zaten HAYIR diyoruz. Biz 1915’te ingilizlere hayır diyen bir neslin torunlarıyız. Biz 1919’da yedi düvele hayır diyen bir neslin torunlarıyız. Ogün yaşanan süreçte; inanan, inanmayan Alevi, Sunni, Türk, Kürt, Çerkez, Ermeni, Süryani farketmeksizin kendini TC vatandaşı kabul eden, yurdun sahibi gören herkes bir kez daha onurla HAYIR diyerek bugünkü rejimi kurdu.




‘CHP’Yİ TERÖRLE ANMAK AYMAZLIKTIR!!!
Cumhuriyet Halk Partisi ve Genel Başkanı hakkındaki ağır hakaretlere yönelik değerlendirmelerde de bulunan Umut Veli Develi, "CHP, Cumhuriyet değerleri ve bu değerleri oluşturan ilk aklın kurduğu siyasi bir harekettir. CHP'nin genleri bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin genleri ile özdeştir. CHP'ye ‘terör yapılarıyla yan yana demek, genel başkanına, ‘teröristlerle beraber’ demek, O’nun ilkesel savunuculuğunu yapan kitlesine ‘terörist’ yakıştırmasını yapmak, en hafif tabiriyle aymazlıktır. Siyaset mekanizmalarının ahlaksızlıktan uzak hareket etmesi gereken kişilerden oluşması gerekir. Biz ahlaktan yoksun kişilerin var olacağı tüm siyasi yapılara HAYIR diyoruz, demeye de devam edeceğiz. Bu ülkede İslam dininin, inanan insanların, milli menfaatlerin, Cumhuriyet Halk Partisi'nden başka bir sigortası yoktur. Kendini milliyetçi olarak tanımlayan partiler bile CHP kadar milli değerlere sahip değildir. Bu ülkede milli değerleri sadece Türk kimliği oluşturmuyor. Kardeniz’de Laz, Kars’ta Karapapak, Mardin’de Süryani, Diyarbakır’da Kürt, Urfa’da Arap, Trakya’da Göçmen, İç Anadolu'da Türkmen, Ege’de Efelerin hep beraber harmanıyla milli değerler oluşmuştur. Ülkede bu milli değerleri tek bir çatı altında toplayan bir partiye bu yakıştırmaları yapılması aymazlıktır.

SOKAĞA SAHİP ÇIKAMAYAN KAYBEDER!
22 sene gazetecilik mesleği nedeniyle sokağın nabzını tutarak yaşadığını sözlerine ekleyen Develi, “Sokağın tozunu yuttum, insanlarını çok iyi tanıyorum. Beklentisini, umutlarını, dilini iyi anladığımı ve iyi anlattığımı düşünüyorum. Mahallemde, ilçemde, iş çevremde ve gittiğim her alanda “HAYIR” kampanyasını özellikle evet diyeceklere gidip anlatıyorum.
Sabah namazları sonrası cami çay ocaklarındaki hacı amcalarla sohbet ettiğini, pazarlara, sanayi bölgelerinin çalışanlarıyla, inşaat işçileri, kapıcılar gibi pek çok kesimle günde en az 2-3 saat “Neden Hayır Denmesi Gerektiği” hususunda sohbet ettiğini belirten Develi, "Kimi korkularından, kimi duygularından sebep siyasetin malzemesi olmak istemiyor. Ama insanlara doğru ve kindar olmayan bir dille gerçeği anlatırsan anlıyor. Bu nedenle ben sokağı önemsiyor ve yaşıyorum. Sosyal medya hesabımda da dilim döndüğü ölçüde HAYIR'ı anlatıyorum"

Develi sözlerini “17 Nisan sabahı HAYIR çıkarsa EVETçilerin hayatında bir değişiklik olmayacak yaşadıkları hayata devam edebilecekler ama EVET çıktığında 80 yıldır HAYIR diyen insanların yaşam biçimi ciddi tehlike altına girecek” diyerek noktaladı.  
Selvi Sarıtaç /Kent Yaşam

Editör: Haber Merkezi