Aslında o kadar kötü birine benzemiyordu. Hatta tanımadıklarım arasında en iyiler listesi’ne girecek kadar da  sevmiştim onu.  Benim hakkımda ne düşündüğünü bilmiyordum. Belki de ben, onun için sıradan biriydim. Bir akşamüstü, boğaza nazır bir bankta otururken, yanında beni değil de başkasını tercih ederdi belki de. Lanet olsun! Son zamalarda gördüğüm bütün rüyaların vazgeçilmez karakteri olmayı başarmış biri, beni sıradan bir bankta beraber oturacak biri olarak bile görmüyordu.

Dışardan bakınca kötü birine mi benziyorum acaba? Ya da sert çizgilerim yüzünden sinirlenince ortalığı darma duman eden birine mi? Ah! İçimden şarkılar söylüyorum da kimse nakaratına bile eşlik etmiyor. Yazık lan bana! Vay be, ne edebiyat yaptım görüyor musun sevgili kağıt. Bana senin üzerini hınçla karalayacak kadar ne yaşattılar söylesene. Yok, yok. Deme öyle. Ben de biliyorum ne halt olduğumu. Bildiğin bir şeyi başkasından duyunca insan daha çok üzülüyor, biliyorum.

++++

Geçen gün başımın üstünde 2+1 ev taşıyorum yine. Bilirsin,başımın üstü çok müsait bunun için. İçinde tek başıma oturuyorum. Mutfağa gidip çay demliyorum kendime, karanfilli. Salonda bulunan kitaplığıma bakıp gururlanıyorum. ‘Nasıl okudum ama hepinizi’ diyorum. Sonra balkona çıkıyorum, bir elimde çayım, oturuyorum en köşeye, gelip geçen insanların suratlarına bakıyorum. 2+1’lik evimin etrafı da hayli boş olduğundan rantsal işler peşine düşüyorum. ‘Şuraya bir bahçe, şura kocaman bir havuz, şurayı da TOKİ’ye havale edersem....’ 

Nayır’lı, Nolamaz’lı Türk flimlerindeki replikler gibiyim, hep bir şeyler eksik, ya da fazla.  Siyah beyaz olduğundan üstelik, renkleri de pek seçemiyorum. Kocaman memeli falcı ablalar kesiyor önümü durup dururken, ‘abe bakayım falına’ diyor. ‘Bakma!’ diyorum, avuçlarımın içini gösterecek kadar kimseye güvenmiyorum çünkü.

Benimle yan yana oturmuşluğu bile yoktu. Tesadüfen tanıştığımız bir Temmuz gününde yüzüme yansıyan tebessümünü sakladım sadece. Bakışlarımdan, sözlerimden, iç çekişlerimden hiçbir şey anlamamıştı. Dedim ya; aslında o kadar da kötü  birine benzemiyordu. Hatta tanımadıklarım arasında en iyiler listesi’ne girecek kadar da sevmiştim onu.