Geçtiğimiz hafta içinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutladık.
Her yıl olduğu gibi belediyeler, siyasi çevreler, sivil toplum kuruluşları çalışan gazetecilerin gününü kutladılar.
Gazeteciler için önemli olan bu günü daha bir anlamlandırmak adına çeşitli etkinlikler ve yemekli davetler düzenlendi.
Oturup kalkmasını bilmeyen, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, hayatı boyunca eline fotoğraf makinesi almamış, haber yazmaktan aciz, mesleğin etik kurallarından bihaber, hayatında tek bir kitap okumamış olan sözde gazetecilerin sayısı daha bir artmıştı.
Katıldıkları davetlerde ortaya koydukları basit tutum ve yakışıksız tavır gerçek anlamda mesleğini icra etmeye çalışanları da zor durumda bıraktı.
Davetli oldukları toplantılara 7 sülalesini toplayıp gelerek davet sahibini zor durumda bırakanlar…
Davet edilmedikleri halde o davetin başköşesinde yer alanlar…
Kendilerini baskı ve emrivaki yoluyla zorla davet ettirenler…
Günün anısına verilen sembolik hediyelerden bir tane daha fazla alabilmek için yalvaranlar… Toplu fotoğraf çekimlerinde en iyi yeri kapmak için arkadaşlarının üstüne çıkanlar…
Eline geçirdiği mikrofonda günün anlam ve önemini hiçe sayıp kendisini övebilmek adına saçmalayanlar…
İşte bu tiplerle aynı mesleğin temsilcisi olmaktan hicap duyuyorum.
Aslında onlar için çok doğal olan bu davranış biçimi ne yazık ki en büyük zararı gazetecilik mesleğine veriyor.
Kendilerini “büyük gazeteci” olarak gören ancak gerçekte yüz karası olan bu tipler sadece gazetecilik mesleğinin saygınlığına zarar vermekle de kalmıyorlar.
Gerçek anlamda işini yapmaya çalışan, gazeteciliğin etik kurallarını benimsemiş olanlara büyük sıkıntılar yaşattıklarını da gözüyoruz.
Yerel basının teknik anlamda kalitesi yükselse de, niteliksiz eleman sayısındaki hızlı artış çok daha fazla göze batar oldu.
Bugüne kadar yerel basının sorunları ve yapılması gerekenler sürekli yazılıp, çizildi.
Bakanlara, milletvekillerine ve siyasi parti temsilcilerine raporlar sunuldu.
Ancak yapılan girişimlerin takipçisi olmayınca bir sonuç da alınamadı.
Yerel basını temsil edebilecek gerçek anlamda bir oluşumun bulunmaması vaatlerin ve verilen sözlerin hava da kalmasına neden oldu.
Yerel basının sorunlarını çözmesi gereken, mesleğin niteliğini arttırmak için mücadele vermesi beklenen, gazetecilerin hak ve hukukunu savunmayı öncelikli görev olarak kabul eden bir yapılanmamız ne yazık ki yok!
Bu amaçla kurulan İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği de tam bir hayal kırıklığıdır.
Ne geçmişte nede bugün mesleğin sorunlarını çözebilecek bir irade ortaya koyamadı.
Önüne gelenin gazete çıkardığı, eline fotoğraf makinesi geçirenin gazeteci olduğu bu süreç zaten can çekişmekte olan mesleğe her geçen gün yeni bir darbe indirmektedir.
Özellikle geçen haftaki 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü etkinliklerinde gördüğüm, duyduğum, şahit olduğum olaylar gazetecilik mesleği adına beni daha da kaygılandırdı.
Yerel basının seviyesi daha da aşağılara çekilmiş, çekiliyor.
Tabiri caizse yerlerde sürünüyoruz!