Biz, 27 Mayıs 1960'i gördük;
Ama böylesine tehlike görmedik.
Biz, 12 Mart 1971'i gördük;
Ama böylesine tehlike görmedik.
Biz, 12 Eylül 1980'i gördük;
Ama böylesine tehlike görmedik.

Ne darbelerde, ne de depremlerde böyle bir tehlike gördük.
Ne karakollarda geçen öğrenciliğimiz zamanında...
Ne de emek dünyasına hizmet ettiğimiz dönemin;
12 Eylül zindanlarında böyle bir tehlike gördük.

Çünkü en azından bir tutam adalet güvencesi vardı.
Çünkü en azından bir yazma ve konuşma özgülüğü vardı.
Meydanları dolduranlarla, sokakları aşındırana karşı;
Tepeden aşağıya doğru süzülen bir hoş görü anlayışı vardı.
İnsan sevgisi, vatan ve millet sevgisi vardı.
Birlik ve beraberliğe çimento olacak cinsten;
Ankara'dan havalanan bir barış, bir kardeşlik çağrısı vardı.
Bu gün olanlar, elbette ki o zamanlar yoktu;
Bir AK-BÖL tehlikesi yoktu.
Elbette ki Ankara'dan ülkeme yayılan;
''Bizler, sizler ve onlar...'' Gibi AK-BÖLME tehlikesi yoktu.

O GÜNLERDE:
Devleti yönetenlerin adeta dilinin kemiği vardı.
Yüreğinin insafı, aklının erdemi vardı.
Partiler arası siyasi münasebetsizlik yaşansa da;
Millete karşı sevgi vardı, saygı vardı.
Birlik ve de bütünlük mesajları vardı.
Biz, sabahtan akşama kadar durmadan;
''Bunlar var ya bunlar!..'' Diye bağıran bir başbakana tanık olmadık.
Kendi vatandaşının mezhebine böylesine saygısızca dil uzatan bir siyasetçi görmedik.

Ne kendi ordusunun bel kemiği kırılırken seyirci kalan iktidarlara tanık olduk.
Ne de bağımsız bir yargıyı, adalet terazisinden bu kadar uzaklaştıran bir iktidarı duyduk.
Hele hele günün 24 saatini sağa sola sataşarak geçiren kimi iktidarları da hiç görmedik.
Bizim tanıdığımız eski başbakanlar konuşurken;
Ülkenin bütünlüğü ve huzuru üzerine konuşurdu.
Sosyal ve ekonomik gelişmeler üzerine konuşurdu.
İç ve dış idari konular üzerine konuşurdu.
Öyle akşam yatıp, sabah kalktığında;
İş adamlarına laf, öğrencilere cop, medyaya parmak sallama işi yapmazdı.
Emek dünyasını susturarak, bir şakşakçı yandaşlar oluşturmazdı.
Hele hele devletin iskeletini ayakta tutan, nice kurum ve kuruluşları asla ve de asla yara ve bere içinde bırakmazdı.
Onları batan geminin malı gibi ucuz ucuz pazar yerinde satmazdı.
Halkı, yönetimi, güvenliği ve de adaleti bölmeden yönetirlerdi.

Dahası biz, gençlerle sürekli kavga eden, meydan meydan dolaşıp çocukları suçlayan başbakanları da hiç görmedik.
Oysa bugün; BİZLER, SİZLER VE ONLAR TÜRKİYE'Sİ VAR.
Oysa bugün; ''BUNLAR VAR YA BUNLAR...'' Diyerek, durmadan kendi
halkını kötüleyenlerin Türkiye'si var.

İşte bütün mesele bunda:
AK-BÖL TEHLİKESİNDE...