“Eğer elimde mesleğimdeki gibi neşter olsaydı, bina yığınlarını kesip yerine yeşil alan yapardım” diyen Vural, partilerinin siyasetin merkezindeki boşluğu dolduracağını ve halkın desteğiyle ‘nefes alan bir İstanbul’ inşa edeceklerini söyledi.
Siyasette son dönemde yükselen yıldız olarak görülen Anahtar Parti (A Parti) kurmayları, topluma örnek teşkil edecek mesleki yeterlilikleriyle de dikkat çekiyor. Anahtar Parti’nin çiçeği burnunda İstanbul İl Başkanı Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural gazetemize konuştu. Kent Yaşam Gazetesi Haber Müdürü Tayfun Ercan’ın sorularını yanıtlayan A PARTİ İstanbul İl Başkanı Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural, hem partisinin İstanbul vizyonunu hem de Türkiye siyasetindeki konumunu anlattı.

Yaklaşık 20 yıllık bir hekimlik geçmişine sahip olan Vural, İstanbul’un “estetik ama onarılmaya muhtaç bir şehir” olduğunu belirterek, “Eğer elimde mesleğimdeki gibi neşteri olsaydı, bina yığınlarını kesip yerlerine yeşil alanlar yapardım” dedi.
Kentteki yeşil alan eksikliğini, trafik sorununu ve çevre kirliliğini İstanbul’un en acil meseleleri olarak sıralayan Vural, “Siyasetçiler halktan kopuk yaşıyor, çakarlı araçlarından inip toplu taşımaya binsinler, o zaman İstanbul’un sorunlarını daha iyi anlarlar” ifadelerini kullandı.
Genel Başkan Yavuz Ağıralioğlu’nun toplumda gördüğü ilgiye de değinen Vural, “Yavuz Başkan’a partiyi millet kurdurdu. O, makam ve mevki hırsı taşımayan bir lider. Biz de halkın içinden gelen, liyakatli kadrolarla çalışıyoruz” diye konuştu.

A PARTİ’nin kısa sürede 39 ilçenin neredeyse tamamında teşkilatlandığını hatırlatan Vural, birkaç ilçede tabelalarını henüz asmadıklarını, o ilçeler üzerinde titizlikle çalıştıklarını belirtti. Vural, A PARTİ olarak merkez sağda oluşan boşluğu dolduracaklarını vurguladı: “Artık Türkiye’de alternatifsizlik dönemi bitiyor. Halk, yeni bir nefes arıyor. O nefesin adı Anahtar Parti olacak.” iddiasında bulundu.

Sözlerini kendi hikâyesine ve deneyimlerine bağlayarak sürdüren Vural, şöyle dedi:

ALTUĞHAN CAHİT VURAL KİMDİR?

“Ben Operatör Doktor Altuğhan Cahit Vural. Plastik cerrahi uzmanıyım. 2006 yılında tıp doktoru unvanını, 2012 yılında ise plastik cerrahi uzmanı unvanını aldım. Yaklaşık 20 yıllık bir hekimlik geçmişim var. Bu süreçte, mecburi hizmet öncesinde ihtisasa başladım ve 2012 yılında Kırıkkale’den plastik cerrahi uzmanı olarak mezun oldum. 2012 yılında Van Erciş depremi olmuştu. Depremden hemen sonra bölgeye atanan tek plastik cerrah bendim. İlçeye atanmıştım. Gönüllü olarak bölgeye gitmek istedim.

Bir memur anne babanın çocuğuyum. Yaklaşık 10 ay önce Yavuz Başkan ve Genel Sekreterimizin davetiyle partiye dahil oldum. Kuruluş aşamasında yer aldım. Önce il başkan yardımcısıydım. Yaklaşık üç ay önce vekaleten il başkanlığına atandım, iki hafta önce de seçimimizi gerçekleştirdik. Şimdi seçilmiş ve asaleten atanmış il başkanı olarak İstanbul’da siyasi hayatımıza devam ediyoruz.

“YAVUZ BAŞKAN’A PARTİYİ MİLLET KURDURDU”

Genel Başkanın geçmiş siyasi hayatına bakarsanız hiçbir döneminde mevki ve makam sevdasına düşmediğini görürsünüz. Halkın gözünde de durum böyledir. İYİ Parti’de milletvekili olduğu dönemde, masadan kalktığında çantasına hiçbir şey koymamıştı. Cebinde ne bir milletvekilliği ne de bir bakanlık vardı. Sadece doğru bildiğini yaptı. Halkın kendisini sevmesinin nedeni de budur. Çünkü sokaktaki vatandaşın tepkisini aynı şekilde bir milletvekili olarak gösterdi. İlk seçimlerde aday olmadı. Oysa Cumhur İttifakı’ndan böyle teklifler almıştı.

Aday olmadı ve aslında “parti kuracağım” diye de yola çıkmadı. Sessiz bir dönem geçirdi, yaklaşık bir buçuk sene boyunca geri planda kaldı. Ben hep şöyle söylüyorum: Yavuz Başkan’a partiyi millet kurdurdu. Kendisi zaten mevki ve makam hırsı olmayan bir insandı. Milletin önüne düşmek zorunda kaldı. İnsanların Yavuz Başkan’ı çok sevmesinin sebebi budur. Yarın bir bakanlık veya başka bir koltuk söz konusu olduğunda milletin menfaatleriyle ilgili konularda gram eğilme göstermez.

SGK ret etti ancak, mahkeme kanser ilaçlarını ödemeye hükmediyor
SGK ret etti ancak, mahkeme kanser ilaçlarını ödemeye hükmediyor
İçeriği Görüntüle

“GENEL SEÇİMLERDEN SONRA YEREL SEÇİMLERE DE TALİBİZ”

Anahtar Parti’nin İstanbul’da şehir yönetimine ne kadar hakim olduğu sorusuna gelince; 29 ilçemizde teşkilatlandık. Kongremizi de buna göre yaptık. İl yönetimimiz, yürütmemiz ve divanımızda İstanbul’un sorunlarıyla ilgili aktif rol alacak arkadaşlara görev verdik. Liyakat esasına göre ilerliyoruz. Örneğin, çevre ve şehircilik konularında çalışan bir il başkan yardımcımız var. Bu alanda görev alan kişilerin ya mimar ya da inşaat mühendisi olması gerektiğine inanıyoruz. İstanbul’un ulaşım, yeşil alan ve deprem gibi ciddi sorunları var. Biz bu konularda hazırlık yapıyoruz. Her konunun muhatabını o konuda eğitim almış, mesai harcamış kişilerden seçiyoruz.

İstanbul’da yerel yönetimlerle devlet otoritesi arasında yaşanan çekişmelerden halk zarar görüyor. Filler tepişiyor, çimler eziliyor. Biz halkın sorunlarının ortasında durduğunu, ancak bu sorunlara yeterince çözüm üretilmediğini düşünüyoruz. Anahtar Parti olarak ilk genel seçimlerden sonra yerel seçimlerde de İstanbul’da güçlü bir adaylık süreci geçireceğiz.

“VATAN SAVUNMASI YAPIYORUZ”

Partimizin nitelikli kadrosuna gelirsek, kadromuzda esnaf, KOBİ temsilcisi, sanayici, öğretmen, doktor, emekli emniyet mensubu gibi birçok farklı meslek grubundan insanlar var. Yelpazemizi olabildiğince geniş tuttuk. Çünkü memleketin her sektörünün kendine göre sorunları var. Ayrıca, kadromuzda daha önce siyasette bulunmamış kişiler var. Hepimizin söylediği bir söz var, “ben siyaset yapmaya gelmedim” diyoruz. Biz siyaset değil, memleketin sorunlarıyla ilgileniyoruz. Sloganımız da bu: ‘Vatan savunması yapıyoruz.’

“ÜLKENİN GİDİŞATINDAN RAHATSIZ İNSANLAR ARAMIZA KATILIYOR”

Örgütlenme aşamasında önceliğimiz, toplumda sözü dinlenir, çevresinde sevilen, işinde başarılı insanlardan bir kadro oluşturmak. Siyaseti meslek haline getirmemiş, gerçekten ülkenin sorunlarına duyarlı insanlarla yol yürüyoruz. Mesleğinde başarılı, ama ülkenin gidişatından rahatsız olan insanları kadromuza katıyoruz. Ben de koltuğumu yarın benden daha iyi yapacak birine bırakmaya hazırım. Koltuk sevdasından kurtulmamız, Türk milletinin önünü açmamız gerekiyor.

“ONLARIN TRAFİK SORUNU YOK, ÇAKARLI ARAÇLARI VAR”

Ben bundan bir yıl önce siyasetin içinde değildim; siyaset ve politikadan hizmet bekleyen bir vatandaştım. Şimdi ise hizmet vermeye talip bir konumdayım. Masanın iki tarafında da bulununca farkı daha net görüyorsunuz. İstanbul’un kronik sorunlarının çözülmemesinin sebebi gene siyasetçiler. Çünkü bu sorunları yaşamıyorlar. Ben günlük hayatımda motosiklet, metrobüs, metro ve araba kullanıyorum. Siyasetçilere “Trafik sorununun çözümünden neden uzak kaldınız?” diye sorduğumda cevabım şu oluyor: Onların trafik sorunu yok ki! Zaten çakarlı araçla gidiyorlar.
Yaşamadıkları bir sorunu çözmeleri mümkün değil. Bugün Türkiye’deki siyasetin temel sorunu bu. Siyasetçiler halktan ve halkın dertlerinden kopuk yaşıyor. İstanbul’u yönetenlere diyorum ki; üç gün boyunca toplu taşımaya binsinler, çakarsız araçla trafiğe çıksınlar, ondan sonra bu sorunları konuşalım.

“AMELİYATLARDAKİ NEŞTERİMLE BÜYÜK BİNALARI KESMEK İSTİYORUM”

Ben plastik cerrahım. Yavuz Başkan’ın beni göreve getirmesi stratejik bir tercih olabilir. Benim mesleğim doğası gereği onarım ve estetikle ilgilidir. İstanbul’u bir cerrah gözüyle incelediğimde, bu şehrin birçok yönünün estetik olduğunu ama bir o kadar da onarılmaya muhtaç olduğunu görüyorum.

Bir uzman olarak İstanbul’un onarılması gereken yönlerine baktığımda, acilen ele alınması gerektiğini düşündüğüm ilk konu Boğaz’ın görünümüdür. Boğazın son 20 yılda çok bozulduğunu düşünüyorum. Eskiden doğayı “yeşil ve mavi” diye anlatırdık; İstanbul da bu tanımın içindeydi. Yeditepe’li İstanbul yeşiliyle, mavisiyle, Boğaz’ıyla iç içe bir şehirdi. Şimdi Boğaz’a baktığımda yeşil göremiyorum; sadece binalar görüyorum. Bu, yeterli yeşil alanımızın olmadığını gösteriyor. Çocuklarımızın oyun oynayabileceği parklar yok, futbol sahaları yok. Her yeri daracık sokaklar ve binalarla doldurup buna “kentsel dönüşüm” diyoruz. Eğer elimde ameliyatlarda kullandığım neşteri kent için kullanabiliyor olsaydım, o büyük bina yığınlarını kesip yerlerine yeşil alanlar yapardım. Benim ilk hedefim bu olurdu.

“KÜLTÜR KENTİ OLMAKTAN UZAKLAŞIYORUZ”

Kentsel dönüşüm anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Tarihi dokuya önem vermeliyiz. Atalarımızdan kalan mirasa sahip çıkmadığımızı düşünüyorum. Tarihi dokuyu bozuyoruz ve kültür kenti olmaktan uzaklaşıyoruz. İngiltere’ye gittiğinizde 70–80 yıllık binaların pırıl pırıl korunduğunu görüyorsunuz. Onlar yıkıp yeniden yapmak yerine, var olanı dönüştürmeyi ve adapte etmeyi başarıyorlar. Bizim de bu anlayışı benimsememiz gerekiyor.

Bir vatandaş sana bildiği eski İstanbul’dan yol tarif ederken, “Şu binadan sağa dön” demiş olabilir. Ancak yıllarca oraya gitmemişse, tarif ettiği yerde o binayı bulamamış olabilirsin, çünkü bina yıkılmıştır artık yoktur. Biz binaları yıkıp yerine daha yükseklerini yapıyoruz ama yollar aynı kalıyor. Böylece nüfusu sıkıştırıyor, doğaya da ihanet ediyoruz. İstanbul’da yapılacak çok iş var ama önce ranttan vazgeçmemiz gerekiyor.

“İSTANBUL’U YEŞİL ALANLA BULUŞTURACAĞIZ”

İstanbul’un en acil çözüm bekleyen üç sorunu ulaşım, yeşil alan eksikliği ve çevre kirliliğidir. Emisyon, gazlar, su ve hava kirliliği ciddi bir tehdit oluşturuyor. Biz, sadece üstyapı değil altyapı ile birlikte daha yayvan, yeşil alanı bol, ulaşımı kolay, insanların konforlu seyahat edebildiği bir şehir hedefliyoruz.

Ben rekonstrüksiyon yani yeniden yapılandırma uzmanıyım. Halkın desteğiyle mührü alırsak, İstanbul’u yeşil alanla buluşturacağız. Rant kapılarını kapatacağız. Her yere bina dikmek yerine, çocukların nefes alabileceği, top oynayabileceği alanlar oluşturacağız. Bizim çocukluğumuz top sahalarında geçti ama bugünün çocukları top yüzü bile göremiyor. Ortak yaşam alanlarını zenginleştirerek nefes alan bir İstanbul yaratmak istiyoruz.

Ben 1981 doğumluyum. Biz sokaklarda büyüdük. Bugün çocuklarımızın koşup oynaması için ciddi paralar harcamak zorundayız. Spor salonlarına, özel kurslara hatırı sayılır paralar veriliyor. Çocuklardan şehri aldık, onlara geri vermemiz gerekiyor.

“SALONLARI DOLDURUYORUZ”

Kongremizi Yahya Kemal Gösteri Merkezi’nde yaptık. Bu, büyük bir riskti ama salonu 6.500–7.000 kişiyle doldurduk. Bu, kimsenin beklemediği bir başarıydı. Bunu, Genel Başkanımız Yavuz Ağıralioğlu’nun rüzgarını arkamıza alarak başardık. Biz hedeflerimizi küçük tutmadık. Avrupa kıtasının en büyük salonunu tuttuk. Bazı çevreler “Dolduramazsınız” dedi ama biz halkın desteğiyle salonu doldurduk. Ankara’daki organizasyonumuz da güçlü olacak.

Kongre sürecinde STK’larla görüştük, ekip olarak bölündük, organizasyon şemamızı iyi çizdik. Kongreden bir hafta önce tüm teşkilat sahadaydı. Geceli gündüzlü çalıştık. İstanbul’un her yerine binlerce afiş astık. Ama bunu para harcayarak değil, insanların gönlüne dokunarak yaptık.

“SAHADAKİ BOŞLUĞU ANAHTAR PARTİ DOLDURACAK”

Biz sağ-sol ayrımı yapmadan siyaset yapıyoruz. Ancak son 20 yıldır Türkiye’de merkez sağda büyük bir boşluk olduğunu görüyoruz. “Biz merkez sağ partisiyiz” demiyoruz ama merkez sağın en güçlü adayı biz olacağız. Türkiye’de artık sağ-sol ayrımı eskisi kadar keskin değil ama sahada bir boşluk olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçek. Bu boşluğu Anahtar Parti dolduracak. Sahada güçlü bir adayız ve sürpriz oylar alacağımıza inanıyorum.

“YAVUZ BAŞKANIN DİĞERLERİNDEN FARKI ŞU…”

Yavuz Başkan, muhafazakâr milliyetçi kimliğiyle halkta büyük karşılık buldu. Türkiye’de Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi isimler, AK Parti’den ayrıldıktan sonra seçmende beklenen ilgiyi göremediler çünkü geçmişte içinde bulundukları sistemi eleştirdiler. Seçmen, “O zaman neden konuşmadınız?” diye düşündü. Oysa Yavuz Başkan’ın böyle bir geçmişi yok. Milletvekiliyken yanlış gördüğü şeylere karşı çıktı ve koltuğunu bırakmaktan çekinmedi. Bu, halkın gözünde itibar kazandıran bir duruştur.

Yavuz Başkan, kişisel çıkarlarından vazgeçip halkın sesi oldu. Parti kurma kararı da halkın talebiyle şekillendi. Merkez sağda halkın güvenini yeniden kazanabilecek tek lider olduğunu düşünüyorum. AK Parti’ye oy verip “Elim başka tarafa gitmiyor” diyen seçmenlerin büyük kısmının oyunu Yavuz Başkan alacaktır. Artık “alternatifi yok” dönemi bitti; Türkiye’nin yeni bir alternatifi var. Alternatifsizlik dönemi sona erdi. Türkiye’nin yeni anahtarı biziz.” TAYFUN ERCAN / KENT YAŞAM