30 Mart 2014 seçimleri sonrasında en büyük hayal kırıklığı CHP’de yaşandı.
Ana muhalefet partisi CHP’nin yüzde 29’larda kalan oy oranı beklentilerin çok altındadır.

12 yıldır iktidarda bulunan siyasi rakibiniz içeride ve dışarıda uyguladığı politikalarla hata üstüne hata yapıyorsa.
Son aylarda ülke ve dünya gündemine oturan “yolsuzluk” olayları ile sarsılmışsa.
4 bakan “yolsuzluk ve rüşvet” iddiaları neticesin de istifa etmek zorunda kalmışsa.
Ana muhalefet partisi siyasi rakibinin bu hatalarını en iyi biçimde değerlendirerek, 2014 yerel seçimlerinden çok daha yüksek bir oy oranıyla çıkmalıydı.

Her ne kadar bu seçimlere “şaibe” bulaşmışsa da, iktidarın bakan ve milletvekilleri seçim kurullarına “baskı” uygulamışsa da bunların mazeret olarak kabul edilemez.

8 Nisan da partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2009 seçimlerine göre CHP’nin oylarında 2 milyonluk bir artış, 2011 seçimlerine göre de 300 binlik bir artış olduğunu söyledi.

Elde edilen sonucun beklentilerini karşılamadığını da itiraf ederek, “Faturayı kendimize çıkartacağız. Bunun üzerinde çalışacağız. Bu müdahaleden asla geri adım atmayacağız. Dönüp seçim için kendimizi sorgulayacağız. Bütün örgütün çalışması lazım” dedi.

Mutlaka CHP Genel Merkezi de bu seçim sonuçlarını masaya yatırarak kendi içinde sorgulayacaktır.
Ancak, partiyi başarısızlığa götüren en önemli etken önceki seçimlerde de olduğu gibi, “seçimi kiminle kazanırsak adayımız o olsun” kolaycılığına düşülmesiydi.

Türkiye’yi bağımsızlığına kavuşturan, Cumhuriyeti kuran, 90 yıllık köklü geçmişi, kültürü ve felsefesi ile benzersiz bir siyasi partinin, kendi dinamikleri yerine ithal adaylarla halkın karşına çıkması en büyük eksiklikti.

CHP her nedense kendi içinde ışıldayan cevherleri göremiyor yada görmek istemiyor.
İthal adaylarla kazanılmış seçim aslında çoğu kez kaybedilmiştir.
Bu tür kazanılacak seçimi zafer olarak görmek en büyük yanılgıdır.

Partinin ilke ve prensiplerini benimsememiş, içselleştirememiş bir belediye başkanı, bildiği yoldan yürümeye devam edecek, daha önce benimsediği siyasi kültürden beslenecektir.
CHP Genel Merkezi’nin aday belirleme yöntemi kadar sıkıntı yaratan bir diğer uygulaması ise örgütlere verilen sözlerin tam anlamıyla yerine getirilmemesiydi.

Kimi yerlerde söz verildiği halde yapılmayan eğilim yoklamaları, yapılan eğilim yoklamalarının sonuçlarının sağlıklı olarak değerlendirilememesi parti içinde çatlak ve küskünlükler yarattı. Ayrıca yüzde 30 olarak deklare edilen kadın kotasında da uyulmadı.

Sonuç itibariyle kendi örgütlerini ve seçmenini ikna edemeyen CHP, halkın geniş kesimi özellikle de kararsız seçmen üzerinde etkili olamadı, güven vermedi.

Pek çok bölgede adaylar ve meclis üyesi listeleri açıklandıktan sonra CHP il ve ilçe binaları adeta boşaldı.

Emekleri hiçe sayılan, parti içinde yaşanması gereken demokratik sürece dahil edilmeyen, ithal isimlerin vitrinde olduğu yerlerde, CHP örgütleri ya çalışmadı yada olması gerektiği kadar enerji harcamadı.

30 Mart 2014 seçimlerinde alının yenilginin en büyük sorumluluğu CHP Genel Merkezi’nin omuzlarındadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun da söylediği gibi gerçekten bir fatura kesilecekse, hatalar sorgulanacaksa bu işe ilk olarak parti üst yönetiminden başlanmalıdır.