Ekoloji, günümüzde popüler bir söylem haline geldi. Modern ve gelişen toplumlar giderek doğadan ve doğal yaşamdan uzaklaştılar. Oysa insan doğanın bir parçasıydı ve bu ayrılık yani fıtratından uzaklaşma onu medeni yaparken bir yandan da mutsuz edecekti. Bunca teknolojik ve sosyal gelişmenin, diğer bir tabirle dijital yaşamın içinde ruhen depresif ve mutsuz olan insan, tabiata ve doğaya sarılarak yeniden huzur bulmaya çalışıyor. Yeni yaşam konseptleri üreterek doğal yaşamdan kopmadan yaşamaya çalışıyor.İşte buna da ekolojik yaşam deniyor.

Konuyla ilgili ben de araştırmalar yaptım ve bu kavramı ilk ortaya atanın 1866 yılında Alman biyolog Ernst Haeckel olduğu bilgisine ulaştım. Alman bilimadamı ekoloji kelimesini  Yunanca yaşanılan yer, yurt  barınak anlamına gelen “oikos” ile bilim ve söylem anlamlarına gelen “LOGLA” sözcüklerinden tanımlamıştır. 
Ekoloji kavramı yaşadığımız bu gezegende tüm canlıların çevreleri ile etkileşimlerini ve  aralarındaki döngüyü kapsamaktadır. Ekolojik denge ortamı ve ekosistem tanımı için toplum ve birey ekolojisi; eko fizyoloji, biyoloji, fizik, kimya ve diğer fen bilimlerinden yararlanan bir bilim dalı da diyebiliriz.
Ekoloji, doğadaki canlılarla çevreleri arasındaki oluşumu, etkileşimlerini inceler. Modern teknolojinin hayatımıza girmesi ve ağır metal sanayileşme sonucu çevre sorunlarının ortaya çıkması, doğanın bilinçsizce yok edilmesi ve bu yok edilme ile olumsuz sonuçların doğurması nedeniyle insanlar, ekolojik kavramın önemi fark etmiştir.

"Ekolojik bilinçlenme" (TÖNÜK, [Geçmişe Doğaya Dönüş] 2007) adı verilen bu kavramı, insanın doğanın bir parçası olduğu gerçeği ve doğa ile insanın sistemli ilişkiler içinde bulunması gerektiğinin bilinci olarak betimleyebiliriz.
 Ekolojik bilinçlenme ile çevre sorunlarına yeni çözümler için bazı yollar aranmaya, ekonomik, sosyal ve teknik açıdan alınabilecek önlemlerin neler olabileceği araştırılmaya başlanmıştır.  

Ekolojinin felsefesi bilim mi, fizik mi, kimya mı? Bu soruların cevaplarının tartışması hala sürse de bana göre ekolojik yaşam hem bir yaşam felsefesini hem fen bilim dallarını barındıran ve  gelişen teknolojiyle uyumlu hale gelebilen bir yapıya sahip olabilir.
1970’lerden beri tartışılan ekoloji kavramı, doğanın dengeli bir sistem olduğu düşüncesine karşı, doğal sistemlerin dengesizliğine vurgu yapmıştır.
Ekoloji kavramı, sürdürülebilirlikten önce tüm çevresel konuları ve düşünceleri içeren bir kavram olarak kullanılmıştır. Kavramın bugünkü anlamı, bilimsel tanımı farklılaşmaya başlamıştır. “Eko’’ eki, bazı kelimeler ile birleştirilerek yeni kavramlar türetilmiştir. Eko-ön ekli’ sözcükler uzun süre, insanların yöresel ve küresel çevresi arasındaki etkileşimin metaforu olarak kullanılmıştır. 

Günümüzde ise, "eko" ön ekli bir sürü sözcük türetilmekte olup, "eko" ekinin hem çevreci olarak sağlıklı hem ekonomik olarak tasarruflu anlamlarında kullanılan bir pazarlama taktiğine dönüştüğü görülmektedir. 

Ama kavram doğru söylense de gerçek ekolojik yaşam konseptini bir bilinç, bir felsefe, bir bilim dalı olarak düşünmeliyiz. Bilinçli bir toplum öncelikle doğadan uzaklaşmadan, doğaya uyumlu evler inşa etmeli, sürdürülebilir bir yaşamı tercih etmeli, doğadan aldığını doğaya geri vererek çevreci bir anlayışıyla varlığını ortaya koymalıdır. Ancak bu şekilde ekoloji kavramı doğru yerini bulmuş olacaktır. “EPA Ekolojik Yaşam Köyleri” bir yaşam biçimidir ve  geleceğin yeni yaşam konseptidir.

HASAN BORA YILMAZ