Milliyetçiliğe, Mezhep Tahakkümü

Artık devlet adamları bile her ağzını açtıkça ayrıştırıp kışkırtıyor.
Kimi Sünni Bayrağı çekerek...
Kimi de Şii Bayrağı çekerek yangına körükle gidiyor elbette.
Müslümanların iç kavgası, öte yandan birilerine coğrafi ve de ekonomik kazanımlar sağlıyor.
Kimi silah satarak bu sanayisini ayakta tutuyor.
Kimi de ''Böl-Yönet'' projesiyle;
Müslüman ülkelerin yeraltı ve yer üstü zenginliğini alıp götürüyor.
Bir de dini kullanarak, totaliter rejimle makam ve saltanat sahibi olanlar var:
Suudi Arabistan ile Körfez ülkelerinde olduğu gibi.
İnsanlığın yüz karası...
Müslümanların yüz karası...
Emperyalist dünyanın utanç kuklası...
Çok uluslu şirketlerin rüşvet kasası olanlar var.
İşte bunlar, mezhep mengenesini elinde tutan hainlerdir.
Kendi milletini, kendi ülkesini ve kendi devletini bir mezheple esir alanlardır.
Onlarda ne insanlık adına bir onur vardır.
Ne de milliyetçilikten bir tutam erdem vardır.
Bugün ezilen ve bölünen Müslüman ülkeler de onların eseridir
Her arazide ölen milyonlarca insanlar da onların eseridir.
Afganistan'dan Fas'a... Suriye'den Yemen'e kadar...
Utanç verici her gelişmede;
O makam ve saltanat sahiplerinin kirli eli vardır
Bu faşistlerin mezhep tahakkümü:
Önce tarihi köklerini zehirledi.
Sonra bu köklerin üzerinde yükselen nice kültürleri zehirledi.
Millet ve devlet olma ülküleriyle...
İnsanca yaşama dair ne varsa tümünü birden zehirledi.
Dahası bu faşistler, mezhebi kullanarak;
Kendi halklarının Milliyetçilik duygularını körelttiler.
Yetmedi, diğer Müslüman ülkeleri de zehirlediler.
Türkiye dahil, artık her Müslüman ülkede;
Bir mezhepsel söylemler vardır.
Bazı devlet adamlarının, kendi mezhebinden olmayana karşı çıkışları...
Onları aşağılayıcı söylemleri bilinen örneklerdir elbette.
Bu gelişmelerin ışığındaki acı gerçek şudur.
Demek ki etnik değerler mezhep tahakkümünden korunmalıdır.
Tarihi köklerin üzerinde yükselen tüm kültürlere sahip çıkmalı...
Millet-Devlet ülküsünde;
İnsana saygılı bir milliyetçilik projesi uygulanmalıdır.
Her ırkı, dini, mezhebi, rengi ve dili kucaklayan bir milliyetçilikle:
Hem öldüren ve solduran mezhep kavgasından kurtulmalı...
Hem de sömüren emperyalistten kurtulmalı...
Elbette ki, sözde Müslüman, özde faşist olanlardan;
Din ve mezhep sayesinde makam ve saltanat sahibi olanlardan kurtulmalı...
Keşke Müslümanlar, milliyetçilik üzerine mezhep tahakkümü kurmasaydı.
Biriyle insanca onurlu yaşarken, ötekiyle inancına yürüseydi.
Hem de dini devlet işine alet etmeden...
Siyaset ve de ticarete alet etmeden yürüseydiler...
Umarız ki gerçek milliyetçiler, bu yürümeyen, ancak sürünen
Müslümanları
görür.
Görür ve de milliyetçiliği mezhep tahakkümünden kurtarır.
Yoksa sonumuz perişandır, biline...