Çocukluğumuzdan gençliğimize kadar sıkça duyduğumuz "GIDIK VİCDAN" yakıştırmasını çokça hatırlarız. Özellikle İğdır'da, Azerbaycan Türkü büyüklerimizin, bir eleştiri, bir sitem, bir isyan tepkisi olarak belleğimize kazınmıştır. Olaylara gereken tepkiyi göstermeyen ya da tepkili gibi görünüp çifte standartla işin içinden sıyrılan uyanıklar için kullanılan bu ifade, hayatın her döneminde ve her ortamda karşımıza çıkar.

Lise yıllarında "BOZKURT MİLLİYETÇİLER" olarak tanımlanırken, daha sonra yüksek öğrenim yıllarında "ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ" ile kimliğimizi tarif ederken, her ırk, her din ve mezhepten olanları 'önce insan' yaklaşımıyla görmeye başladık. Bu yaklaşım hâlen sosyal siyaset hayatımızda etkisini sürdürmektedir.

Bu anlayışla devam eden hayatımızda karşılaştığımız, milliyetçilerin duygu sömürüsüne dayalı çıkışlarını hayret ve ibretle izleriz. Özellikle siyasal milliyetçi kılığında dolaşanları görmek, en derinden utanç vericidir. Çünkü böyle bir durum kabul edilemez. Bu milletin vatansever üniformalı ve üniformasız evlatları, FETÖ kumpaslarıyla mağdur ve perişan oldular. Kimi canından, kimi yuvasından oldu. Bunları yapan FETÖ ve siyasal ortakları Türkiye Cumhuriyeti'ne en ağır darbeyi vurdular, üstelik İngiliz ve ABD projesiyle. Günümüzdeki tükenen gidişata karanlık temeller atan bu kişileri herkes gördü. Ancak GIDIK VİCDAN milliyetçileri bu gerçeği görmezden geldi, sanki bu ihanet sahneleri uzayda cereyan etmiş gibi davrandılar.

Devletimizin ve milletimizin başına ERGENEKON ve BALYOZ kumpaslarıyla musallat olanlar kötü emellerine ulaşırken, siyasal milliyetçiler adeta onlara destek verdi. Çünkü dış güçlerle işbirliği yaparak öz ülkelerine ihanet edenler, bu GIDIK VİCDAN milliyetçiler sayesinde daha da itibar kazandılar ve ülkeye zarar vermeye devam ettiler.

Onların sağa sola okkalı laflar etmesine, bir yerlerin koruyucu meleği kesilmelerine bakmayın. Bu GIDIK VİCDAN milliyetçileri, ülkenin büyük sorunlarını ve halkın içine düştüğü acı zorlukları asla görmeme eğilimindedirler. İşleri güçleri kahramanlık naraları atmaktır. Millet ve devlet adı geçince ise kimseye sıra vermemek üzerine kuruludur hayatları.

Milyonlarca sığınmacı ülkeyi perişan etti, ancak bazı GIDIK VİCDAN milliyetçileri üç maymunu oynamaktadır. İstanbul adeta yabancı bir şehir gibi, her yerde sığınmacılar var. Ayrıca eğitim ve ekonomi çöktü, gerçek vicdanlar adalet ve demokrasiyi kaybetti. Yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk milleti bezdirdi, fakat bu durumu görmeyen GIDIK VİCDAN milliyetçileri vardır.

Tüm bu yaşananlar, bir 'BEKA' sorununa işaret etmektedir. Ancak GIDIK VİCDAN milliyetçilerinin işi, ağızlarından sadece okkalı hamaset lafları atmak ve son yerel seçimlerden ders almayarak muhalefeti suçlamaktır.

Sadece bağıran, çocuklara ve gençlere kötü örnek olan, demokrasi ve adaleti istedikleri gibi yorumlayan bu GIDIK VİCDAN milliyetçileri, önce aynaya bakmalı, sonra da gerçekleri görmelidir. Çünkü milletimiz ve devletimiz zor durumdadır, artık uyanma zamanıdır. Gerçek milliyetçilik böyle değildir.