Durmadan bağırıp çağırdı mı?..
EVET...
Her söyleminde, hedefe birilerini koyup acımasızca saldırdı mı?..
EVET...
''Bu iletişim şekli bir devlet adamına yakışmaz!'' diye defalarca uyardık mı?
EVET...
Durmadan kavga, durmadan bölünme, durmadan intikam, durmadan medya
linci gördük mü?
EVET...
Gün oldu devlet kurumlarına parmak salladı.
Gün oldu sade vatandaşa sert çıkarak bağırdı.
Gün oldu komşu ülkelere dil uzattı.
Gün oldu Türkiye'nin onurlu geçmişine laf soktu.
Dahası, özgür medyayı fikir ve düşünce mezarlığına gömdü.
Dahası, vatandaşları ırk ırk, mezhep mezhep bölerek konuştu..
Dahası, nice masumlar mahpuslara atıldı.
Ölenler oldu dam dam...
Ölenler oldu nice demokratik tepkilerde;
Hem de meydan meydan...
Kimileri, '' işte gerçek darbe bu, meğer öncekiler birer darbecikmiş''
diye yazdı.
Ne zaman?
Elbette ki kendileri orada en tepede otururken:
Şerefli Türk Ordusu'na acımasızca saldırdılar.
Bağımsız Türk yargısına bir siyasi pranga taktılar.
Türk polisine sizden-bizden yaftası takarak, polise olan güveni sarstılar.
Demokratik tüm kitle örgütlerinin ağzına susturma ve bastırma mührü...
Muhalefet partilerine de medya ambargosu, medya yasağı kondu.
Hem de kendilerinin her saat başında medya medya gövde gösterip,
vatandaşları oyaladığı ya da yönlendirdiği günlerde...
Elbette ki siz de orada en tepede oturuyordunuz.
Elbette ki siz de durmadan bağırıp çağırıyordunuz.
Hedefinizde muhakkak bir saldırı adresi vardı.
Oysa onun yerine:
Ekonomiyi ayağa kaldıracak bir üretim projesi olabilirdi.
Bir çağdaş eğitim, bir onurlu dış politika, bir bağımsız adalet, bir
güçlü ordu, bir sağlıklı demokrasi,
bir sosyal barış ve de bir sosyal adalet projeleri olabilirdi.
Ne yazık ki hiçbiri yoktu.
En acısı, bir tutam MUHABBET bile yoktu.
Hani şu Türkçe sözlükte:
Sevme, Sevgi, Dostluk ve Dostça Konuşma diye tanımlanan söz!..
Türkiye'ye unutturduğunuz en değerli insani kavram var ya işte o;
Yani MUHABBET...
Orada tepede oturandan beklenen MUHABBET...
Kusura bakma ama, MUHABBETİNİ HİÇ GÖRMEDİK Kİ...
Eğer biraz da MUHABBET olsaydı.
Böylesine sosyal ayrımcılık olur muydu?
Hiç devletin kurum ve kuruluşları birbiriyle kavgalı olur muydu?
Ordusu yaralı, yargısı bağımlı...
Polisi küskün, medyası suskun olur muydu?
MUHABBET bu, Yurtta Barış, Cihanda barışa yarar.
Bir avuç zengine değil, bir yığın fukaraya yarar.
Ahlaka, adalete, insanlık onuruna yarar...
Oysa bunların tümü birden, ya komada, ya da mezardadır.
Tam da orada bir yerde sorduk gelip gidene:
Dediler, '' MUHABBETİNİ HİÇ GÖRMEDİK Kİ...''