Hani bir söz var, 24 yıl önce erkek çocuğum olsaydı şimdi eğitimi tamamlamış, askerliğini yapmış ve evlenmişti diye. İşte tamda bu söz bugün Kent Yaşam Gazetesi için geçerli. Kolay mı, tüm zorluklara rağmen 24 yıldır yayındayız ve tamı tamına 1000’inci sayımızı sizlere ulaştırdık.

ŞÖYLE AZ GERİYE GİDELİM

1990’lı yıllardı, Güneşli ’den İkitelli’ye taşınmışız. “Varoş mu varoş, yoksul mu yoksul, kimsesiz mi kimsesiz kısacası insanca yaşam adına hiçbir şey yok. İkitelli- Altınşehir semtleri Küçükçekmece’ye bağlı olsa da yolu yok, suyu yok ve dolayısıyla imarı yoktu.

Köy de denmezdi buralara çünkü köyün de kendine has güzelliği ve avantajları vardı. İşte, ne olduysa ondan sonra oldu ve mademki burada yaşıyoruz o zaman eksiklerin çözümü adına devletin kurumlarını aşındırmak ve hakkımızı aramak zorundaydık. Peki kiminle? İşte bu soruya cevap bulmak çok zordu. Çünkü insanların büyük bölümü öncelikle geçim derdine düşmüş ve devlet dairesine dilekçe vermeyi de “ anayasal suç veya terörle suçlanmak” olarak görüyorlardı.

Evet, işte böylesi bir ortamda ben ve birkaç kişi toplumsal hizmetler adına öncelikle ulaşım adına neler yapacağımızı kararlaştırdık. İETT Genel Müdürlüğüne dilekçe üstüne dilekçe vererek otobüs talebini ısrarla dile getirdik ve ek seferler başladı. Bununla birlikte havaya nem-bulut gelse kesilen elektriklerle ilgili TEK’i dilekçe yağmuruna tutmaya başladık ve buna benzer toplumsal hizmet adına dilekçe vermediğimiz kurum kalmadı.

İşte böylesi mücadeleler sırasında Erkan Turan, Hıdır Ulağ ve Doğan Özcan’la tanıştık. Onlarda aynı duygu ve mücadele içindeydiler. Hatta Doğan Özcan, kendine ait kırtasiye dükkânının camına kendi fotoğrafını ters asmış ve “Bu sokağın asfaltı yapılana kadar fotoğrafım ters kalacak” diye de not düşerek eylemini farklı bir boyuta taşımıştı.

Bölgenin sorunları adına farklı farklı mücadeleyi birleştirme kararı alan biz 4 arkadaş, her birimizin farklı işi olmasına rağmen farklı beceri ve meziyetlerimizi de birleştirerek bölgenin sesi olmak adına bir gazete çıkaralım dedik. Tarihler 1994 yılıydı. Öncelikle yaşadığımız bölgenin acili yet arz eden sorunlarını gündeme getirme düşüncemiz vardı ve görev-sorumluluk paylaşarak gazetemizin ismini de belirledik.

Yasal sorumluluk benim üstümdeydi ve ilk sayının ücretini de yine bir yakınımdan borç alarak çıkardık.

HALKIN GAZETESİ OLMAYI BAŞARDIK

Yaklaşık 1 ay süren hazırlık mücadelesinden sonra İlk sayımızı elimize aldığımızda mutluluğumuz görülmeye değerdi. Ve ilk işimiz gazetemizi bölgemizdeki esnaflara ücreti mukabilinde dağıtmak oldu. 10 bin (eski para) liradan ve 4 koldan başladığımız gazetenin satışından ilk akşam elde ettiğimiz gelir matbaa için aldığımız borcu geri ödememizi sağlamıştı. Çok rahatlamış ve satışa devam etmiştik.

İkitelli Yaşam olarak çıkardığımız gazetemiz kendi alanında bir ilke imza atmıştı. Bölge halkı kendisini yazan gazeteyi para vererek alıp okuyordu. Zor olmadı mı tabi ki çok zor oldu, ancak halka bunu tek tek anlattık. Sizlerin sesi olmamızı istiyorsanız sizler para vererek bu gazeteyi alacaksınız ki bizlerde yerel yöneticileri eksiklerinden dolayı eleştirebilelim.

Aynen de öyle oldu ve biz yerel basın adına bir ilki gerçekleştirmiştik. Mevsim Ağustos, Atatürk- Mehmet Akif, Ziya Gökalp mahallelerinde gece saat 22.00. Bizler balkonunda çay içen vatandaşa gazete satıyoruz. Esnaflar ise zaten artık alışmışlar ve 15 günde bir çıkan gazetemizi itirazsız alıyor okuyor ve sorunları hakkında bizden haber desteği istiyorlardı.

VAROŞLAR BİZİM EVİMİZ OLMUŞTU

Gazetemizin yayın politikası zaten kuruluş amacından belliydi. Bunun için ismini de İkitelli Yaşam koymuştuk. Çıkış yerimiz Küçükçekmece’nin kuzeyi olarak bilinen ve bugün büyük bölümü Başakşehir Belediye sınırlarında kalan bölgelerdi. Gerçekten de “VAROŞ” diye tabir edilen imarı- iskânı, alt yapısı, üst yapısı, ulaşımı ve hatta yolu olmayan bölgelerdi. Çarpık ve gecekondu denilen kaçak yapılaşmanın da alabildiğine yaygın olduğu bu bölgelerde yaşayan insanlar, yüzecek havuz değil içecek su istiyorlardı. Ralli yapacak yol değil, arabaların gidip gelebildiği yol istiyorlardı. İşte bu kadar basit insancıl isteklerin dahi olmadığı bölgeyle bizler artık özdeşleşmiş iç içe geçmiştik.

YILLARCA EKONOMİK SORUNLA BOĞUŞTUK

Her ne kadar para kazanmak adına yola çıkmamış olsak da sonuç da bir işletme kurmuştuk ve artık devlete vergi, elektrik, su vs. giderler ödeniyordu. Bunun için para da kazanmamız ve geçimimizi de sağlamamız gerekiyordu. Hıdır Ulağ ve Erkan Turan belediyede çalıştığından bir anlamda ekonomik bir rahatlıkları vardı. Doğan Özcan’da öğretmendi. O’nun da geçim sıkıntısı yoktu. Bense geçimini gazete üzerinden sağlayabilmesi gereken biriydim.

UMUT VELİ DEVELİ DÖNEMİ

İşte böylesi mücadele ettiğimiz bir dönemde tesadüfen tanıştığımız Umut Veli Develi ortağım oldu. O ana kadar tek resmi ortağım olan Doğan Özcan hissesini Develi’ye sattı ve biz iki genç beyin “vira bismillah” diyerek çok hızlı bir atağa geçtik. O ana kadar sadece Bağcılar ve çevre ilçelere yayın yapan gazetemizi tüm İstanbul’a açmak adına önce resmiyette ismini İkitelli Yaşam’dan Kent Yaşam’a çevirdik. Ardından da kadromuzu genişleterek tüm İstanbul’a açıldık.

Hatta 1999 depremi öncesi İstanbul’un 5 ilçesinde de şubeler açarak temsilcilikler verdik. Devamında ise Nasır Kaya’nın da katılımıyla gücümüze güç katarak kadroyu genişleterek İstanbul’da adımızdan söz ettiren bir gazete olduk. 8 yıl YAY-SAT aracılığıyla tüm İstanbul da bayilerde satış yaparak da bu anlamda bir ilke imza atan Kent Yaşam bu sürede çok da güzel dostlar edindi. Maddi manevi desteklerini esirgemeyen kimi iş adamımız, kimi siyasetçimiz, kimi de STK temsilcimiz yüzlerce dostumuzun desteği hala arkamızda ve bizlere güç vermektedir.

YÜZLERCE ÇALIŞMA ARKADAŞIMIZ OLDU

Her ne kadar gazetenin resmiyette sahibi ben görünsem de şunu çok samimiyetle söylüyorum, bu gazete benden çok birlikte çalıştığımız emek veren arkadaşlarımın gazetesidir. Bu çatı altında yüzlerce basın emekçisi arkadaşımla çalıştım. Birlikte ekmek yedik, toplumsal anlamda haberler yaptık. Davalar açıldı hakkımızda, mahkemelerde uğraştık ama her zaman gerek toplumumuza karşın gerek ise birbirimize karşın başımız dik anlımız açık olduk.

Buradan bir kez daha seslenmek istiyorum, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler