Gündem Çocuk Derneği “Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu”nu açıkladı.
Rapora göre, Türkiye’de geçtiğimiz yıl içinde 633 çocuk, önlenebilir sebepler yüzünden hayatını kaybetti.

Ocak 2013 – 31 Aralık 2013 tarihleri arasında yaşanan ve çocuk ölümleriyle sonuçlanan yaşam hakkı ihlallerine yer verilen raporda yer alan verilerin dikkat çekici verilerden bazıları şunlar:
6 yaşındaki Efe Boz gibi sağlık, bakım, eğitim gibi kamu hizmetlerinden yararlanırken yaşamını yitiren en az 21 çocuk…

13 yaşındaki Uğur Kaymaz gibi yargısız infaz sebebiyle ölen en az 4 çocuk…

14 yaşındaki Ceylan Önkol gibi kara mayınları ve askeri mühimmat sebebiyle hayata gözlerini yuman en az 5 çocuk…

15 yaşındaki Berkin Elvan gibi toplumsal olaylar sırasında yaşamını yitiren en az 3 çocuk…

3,5 yaşındaki Pamir gibi kentsel ve kırsal alanda yaşanan kazalar sonrası yaşamını kaybeden en az 101 çocuk..

Şiddete uğrayan en az 41, iş kazaları nedeniyle de en az 89 çocuk bir yıl içinde hayata gözlerini yummuş.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 2013 yılında yaşam hakkı ihlallerine uğrayan çocuklarla ilgili olarak verdiği 3 kararla Türkiye’yi mahkum etti!

2013 yılında 633 çocuğun önlenebilir sebepler yüzünden hayatlarını kaybetmeleri gerçekten çok acı ve bir o kadar da ürkütücü bir durum.

İşin çok daha vahim olan yanı ise, Türkiye’de artık bu türden çocuk ve genç ölümlerinin olağanlaşması, ölüme sebebiyet verenlerden yargı yoluyla hesap sorulamamasıdır.

Sadece çocukları değil onları doğurup dünyaya getiren kadınlarımızı bile koruyamaz olduk.

Bir hiç uğruna yaşamını kaydedenlerin bizden veya sizden olarak görülmesi, toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirdiği gibi gelecek günler açısından da kaygı vermektedir.

Ne yazık ki henüz 14 yaşındayken, polisin attığı gaz fişeği ile ölen bir çocuğun “terörist” gibi gösterildiği bir ülke de gelecek adına iyimser de olunamıyor!

Oysa çocuklarını farklı bir yere koyabilen, ülkenin geleceği olarak gören hatta çocuklarına ve gençliğine bayram armağan eden dünyadaki ilk ve tek ülke biz değil miydik?
Ne oldu da aradan geçen 90 yılda tüm değerlerimizi bir bir yitirdik?
Ne oldu da geleceğimiz olan çocuklarımızı koruyamaz olduk?
Nasıl oldu da üzerine titrediğimiz çocuklarımızın ölümleri üzerinden siyaset yapan bir topluma dönüştük? Bu sorulara verilecek pek çok yanıt bulunabilir.

Ancak sevgisiz ve eğitimsiz bir toplum olma yolunda fütursuzca ilerlediğimiz inkar edilemez.
Özünde sevgi olmayan toplumlarda yaşam hakkı ihlalleri de önlemez boyutlara ulaşır.

Rakamların ortaya koyduğu korkunç gerçek ne yazık ki ülkeyi yönetenleri endişelendirmiyor.
Aksi halde dünyada insan hakları ihlallerinde, kadın cinayetlerinde birinci, çocuk işçiliği, çocuk taciz ve tecavüzlerinde ikinci, çocuk gelin sıralamasında üçüncü olma utancını yaşamazdık.

TBMM’nin açıldığı gün olan 23 Nisan’ı çocuklara bayram olarak armağan eden, Türkiye’nin geleceğini çocuklarımızla özdeşleştirebilen Büyük Atatürk’ün; “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır” uyarısı bugün çok daha fazla anlamlıdır.

Umarız ki bu uyarı ve yukarıda rakamlarla ifade edilen vahim tablo, ülkeyi yönetenleri yani konunun gerçek muhataplarını da harekete geçirir.

Türkiye bir daha bu türden utanç tablolarında başı çeken ülke olmasın, bugünün küçükleri yarınlarımızın büyükleri olabilsin.