Türkiye'nin bir numaralı sorunu, piyasa karşısında un ufak olan, satın alma gücüdür biline...

MESELE EĞER GERÇEK VE HAYATİ BİR GÜNCELLEME ÜZERINEYSE; O HALDE BU ÜLKEDE GÜNCELLENMESİ GEREKEN TEK KONU VAR: O DA ÜCRETLERDİR.

Ya en kısa zamanda emek dünyasının emekçileri için gereken güncelleme yapılır. Ya da sosyal bunalımlar dayanılmaz bir aşamaya varır.

İkisinden biri...

Bu konuda yöneten siyasete çok iş düşüyor çok...

Çünkü emekçilerin eriyen ücretlerinin tek sorumlusu kendileridir!

Türk Sendikal hayatını ve özgür Toplu İş Sözleşmesi çarkını rafa kaldırarak emek dünyasını fukaralığa mahkum eden kendileri...

Piyasa fiyatını tepelere fırlatan, emekçi ücretini de tabanda bir yerlerde tutan kendileri...

Beslenmeden barınmaya, eğitimden sağlığa ne varsa yaşama dair. Bunların tamamını sabit gelirli emekçilere uzaktan baktıran kendileri... Piyasada uçuşa geçen fiyatlarla, tepeden aşağıya takdir ederek indirdikleri yetersiz ücret zamlarının insanca yaşamaktan oldukça uzakta olduğunu görmezlikten gelen kendileridir!

Buradan, Türk Emek Dünyası'nın eski bir yöneticisi olarak diyoruz ki: "Türkiye, emekçilerin gerçek haklının yıllardan beri verilmediği biri ülke oldu. Piyasanın atla, ücretlerin de yaya yola çıktığını, aralarındaki satın alma farkının açıldıkça açıldığını görüp bilerek buna seyirci kalmak, ne adalete ne de devleti yönetmenin erdemli insafına sığar!

Yurttaşlarımız açlık ve yokluk içinde inim inim inlerken, öte yandan bir de yaşanan enflasyonun üzerinde ücret zammı yapılması gerekirken; gelecek dönem için öngörülen tahmini siyasal enflasyon üzerinden emekçilere zam yapmak asla kabul edilemez!.. Bu ülkenin israf ekonomisinin faturasını emekçilere keserek nereye kadar acaba?

Bir yanda İtibardan tasarruf etmeyenlerin har vurup harman savurduğu bir Türkiye... Diğer yanda, evinin kirasını ödeyemeyen, çocuklarının karnını doyurmayan on milyonlarca emekçi yurttaşların yaşadığı Türkiye...

Buna da 'kader ' deyip geçmemek gerekir!

Çünkü bu ülkede yaşayan herkes, her yanlışın farkındadır elbette.

Kendisini yönetenlerin kavga ve ayrışmadan başka bir hizmet üretmediklerini çok bilir.

Üreterek fayda sağlayan fabrika ve diğer alanlarla nice çalışkan ve başarılı yurttaşların başlarına nelerin geldiğini de çok iyi biliyor elbette.

Herkes her şeyin farkındadır. Yönetilmediklerini de biliyorlar. Bu gidişle gelecekte daha da kötüye gideceklerini de biliyorlar.

Biz yine de yöneten siyaseti bir kez daha uyaralım: En kısa zamanda en düşük ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalı... Ortaya çıkan rakamların üzerine de geçen altı ayın gerçek enflasyon artışı eklenmelidir. Yoksa bu ülkeye ne huzur gelir ne de sosyal barış gelir. Bir bunalım ülkesi olmaya devam eder Türkiye...