
YIL 1988:
Yukarıdaki resimde:
1- Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
2- Hasan Tufan,
3- Sayın Feyzullah Kıyıklık,
4- Sayın Mehmet Ali Şahin ve Basın-İş'in grevdeki üyeleri görülmektedir.
O tarihte Sayın Erdoğan Refah Partisi İstanbul İl Başkanıydı. Arkadaşları da yönetimde görevliydiler.
Başkanlık yaptığım Basın-İş Sendikası'nı birlikte ziyaret ettiler. Orada yaptığımız genel ve grevle ilgili bir söyleşiden sonra sendikadan, sendikamıza bağlı grevdeki iş yeri, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü2nün Sarayburnu Saray içindeki Damga Matbaası Müdürlüğüne gittik. Oradaki yetkili üyelerimize, " Sayın Erdoğan'a Grev Gözcüsü önlüğü giydiriniz "dedim. İşte Sayın Erdoğan'ın bu Grev Gözcüsü önlüğü giydiği resmi, 2008 yılında arşivimden çıkarıp medyaya verdim. O günlerde okunma ve görüntü rekoru kıran bu resmin tam da çekildiği andan önceki konuşmalarımızı anımsayarak siz Sayın Okuyucularla paylaşacağım.
37 yıl önce hem de grev yerinde, Sayın Erdoğan ile emek dünyası üzerine, toplu iş sözleşmeleri ve toplu pazarlıklarla grevlerin zorluğu üzerine konuştuk. Ortak düşünce elbette ki emeğin hakkının verilmesi üzerineydi. Kendilerinin: "İnancımız gereği alın terinin hakkından yanayız" sözlerini asla unutmam. Elbette ki, Kenan Evren döneminin dayanılmaz baskılarına, özellikle darbeli Anayasa ile yok edilen işçi haklarına değindik.
Özgürlükler ve demokrasi üzerine daha çağdaş hakları da grev yerine gelen diğer dayanışmacı konuklarla konuştuk.
Yani özetlersek: Darbeli adaleti, verilmeyen emek hakkını ve darbe sonrasında eksik demokrasi ile yaşanan tüm sorunları dile getirdik. Elbette ki, 37 yil önce bunları dile getirdik.
Peki, ya 37 yıl sonra ne oldu? Herkesin bildiği gibi Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Hem de partili ve de çok yetkili bir Cumhurbaşkanı oldu.
Ya 37 yıl sonra, ülkede neler oluyor sorusuna nasıl cevap verilir acaba?
Demokrasi ve adalet 37 yıl öncesine göre daha mı iyi yönde yoksa daha daha kötüye mi gitti? Medya daha mı özgür? Yargı daha mı bağımsızdır bugün? Bunların yanıtını bugün bu ülkede 7 yaşındaki bir çocuk bile verir ya... Yokluğun yoksulluğun ne derecede can yaktığını dünya alem bilir ya...
37 yıl öncesine göre bugün, muhalefetin nasıl da silkelendiğini, milletin özgür iradesiyle seçilenlerin, nice yargısız infazlarla nasıl zindanlara konduğunu duyarlı ve vicdanlı yurttaşlar iliğine kadar bir zulüm çemberinde izliyor ya...
37 yıl önce eğitim tüm öğrencilere huzur verirken, bugün öğrencilerin neler çektiğini hane hane tüm veliler yaşıyor ya... Ağzını açarak ya da yazarak fikir ve düşünce iletenlerin başlarına nelerin geldiğini, çalıştıkları iletişim birimlerine nelerin yapıldığını herkes biliyor ya...
Sağlık sorunları yaşayan halkımızın bugün çektiği çilenin 37 yıl önce yaşanmadığını bu millet biliyor ya...
37 yıl önceki huzur, güven, barış, birlik ve beraberlikten, bugün söz etmenin mümkün olmadığını sağduyu sahibi milletimiz biliyor ya...
Sayın Erdoğan'ın etrafını saranların, ülkede olup bitenleri Saray'da dile getirmedikleri, getirip gereği için uğraşmadıklarını düşünerek: istedik ki, 37 önceki söyleşimizin devamını 37 yıl sonrasında Sayın Erdoğan'a ileterek işimizi yapalım.
ÇUNKÜ 37 YIL ÖNCE, HER ALANDA DAHA ÇOK ÇOK HUZUR VE GÜVEN VARDI BU ÜLKEDE. NE ADALET BU KADAR SİYASAL KİN VE İNTİKAMLA ANILIYORDU. NE DE HİZMET ÜRETEN MUHALEFET BU KADAR SILKELENİYORDU.
37 YIL ÖNCE GÜLENLERİN ÜLKESİYDİ, 37 YIL SONRA AĞLAYANLARIN ÜLKESİ OLDU BU ÜLKE. NEREDEN NEREYE...