İnsanlar neden siyasete ilgi duyarlar? Bunun iki nedeni var. Gerçek ve toplumsal nedenler.

Bu nedenleri müsaadenizle,  kendi bakış açımla, siyasetle ve günümüz toplum davranışları ile size yorumlamaya çalışacağım.

Kıymetli okurlarım; bazı insanların toplumsal nedenlerle siyaset yaptığı gerçektir. Siz hiç aklınızdan geçirmeseniz dahi, toplum siyasetçi iseniz size şu cümleleri sürekli olarak kurar;

“Onca yıl emek verdin hiçbir şey olamadın, bari bir şey olsaydın…”

Donmuş gözlerle, şaşkın bir surat ifadesi ile anlamsızca bükülen alt dudağınızla dinlersiniz bu sözleri. Fakat cümle burada bitmemiştir, devam eder amcaoğlu sormaya;

“O kadar yıl koşturdun, oğlunu belediyeyi de bir işe sokamadın…” İçinden düşünürsün; dava, vatan, millet diye kurmuşsundur partiyi, dahil olmuşsundur bir yürüyüşün saflarına, oğlunu belediyeyi işe sokmayı niye düşünememişsin diye suçlu hissedersin kendini ama, amca oğlunun soruları daha bitmemiştir. “Bir tanıdık yok mu ya sizin partide o kadar vekille arkadaşsın, şu bizim işi bari halletsene…”der bir de pişkince, salavat getirir, sabır çeker ayrılırsın o ortamdan. Çünkü toplum böyle, normali bu onlar için. Önce ne kadar antin kuntinci var onları söz sahibi yapar, onlara oy atar, sonra ‘başa gelen yedi’ diye ağlar, bu düzen böyle.

Toplum böyle, vizyon bu kadar, “Yiyorlar ama iş yapıyorlar…” diye bir kalıp var halkın dilinde. Bu bile bir siyasetçinin halkın gözündeki değerini en iyi anlatan örnek işte.

Şimdi gelelim gerçek nedenlere. En önemlilerinden biri toplumsal etkileşim, karar alma süreçlerine gönüllü olarak katılım, değişim isteği, toplumsal adalet arayışı ve geleceği şekillendirme isteği. Bunlar kişiye göre farklılık gösterebilir, Şu bir gerçek ki siyasetçinin gerçek nedenlere dayalı dava ve ideolojik düşünceleri olsa da, toplumun güvensizliği ve baskı uygulama şekilleri değişmeyecektir.

Toplum, siyasetçiyi iyi ya da kötü diye ayrıştırmayacak, yargısız bir şekilde aynı kefeye koyacaktır. Tüm bunlara rağmen siyasetçi zamanla değişen bir dinamizmin içinde toplum üzerindeki etkilerini sürdürmeye devam edecektir.

Liderlik tarzındaki değişimi de eskiye göre farklılaşmıştır. Daha dikta, daha baskıcı, daha sert mizaçlı liderler toplum tarafından kabul görecektir. Bu şekilde yönetilmeyi uzun yıllar bizim toplumumuz da benimsemiştir. Liderlerin katı ve otoriter tutumları uzun yıllardır toplum tarafından tercih edilse de artık değişim göstermiş, yavaş yavaş daha açık, iletişim kurabilen ve işbirliği odaklı daha samimi lider arayışına girmiştir.

Bu konuda medyanın da payı büyüktür. Sosyal medya ve dijital iletişim araçları siyasetçinin halkla doğrudan iletişimini arttıramamış, aynı zamanda da daha şeffaf haberlerle de halkın karşısına çıkaramamıştır. Sonuçta zamanla basın ve sosyal medya satın alınabilen iletişim araçları haline gelmiştir…

Eski siyasetçilere göre yeni nesil siyasetçilerin daha fazla toplum önünde oldukları aşikardır. Tıpkı çağın normal süreci haline gelen kısa süreli hafızalarımızın olan biten her şeyi çabucak unuttuğu gibi, gündemin de sürekli değiştirildiği net.

İyi insanların kötü olmadığına kötü insanların da iyi olamayacağına toplumun inanması artık çok zor. O kısa hafızayı sürekli değiştiren sosyal medya ve dijital iletişim araçları insan beynini kalbinden ayırıp, ayrı iki organı bir ruhta birleştirmeyi engelledi. Böylece insan, toplumun geleceğine şekil veren en önemli karar alma sürecine duyarlılık gösteren siyasetten korkar oldu. Toplumda siyasetçiyi samimi bulmaz oldu. Çünkü artık bu mecra geleceği şekillendirmekten çok insanlar için medyatik bir eğlence aracı ve korku mekanizması haline geldi. Yolsuzluk ve etik sorunlar toplumda siyasete duyulan güveni azalttı. Bir kısır döngünün içine girildi, halk partizanlık ve bölünmüşlük ile kutuplaştı. İdeolojik farklılıklar derinleşti, işbirliği ve birlikte hareket etme, partiler arasında zorlaştı.

O sebeple siyasi parti futbol takımı tutan halk kendi takımına oy vermeye devam etti. Sonuç değişmedikçe aynı yüzleri eskileri gündemde tuttu.

Yetersiz temsil ve katılım ile siyasete giderek azalan ilgi ve görev almaktan geri durma isteği ile demokratik süreçte büyük zarar gördü. Sen gelip görev almadığın, ya da alamadığın için, amca oğlu yerinde oturmaya devam etti.

Manipülasyon ve propaganda ile tarafsız bilgi yerine sahte ve yalan haberlerle seçimlerde oyların yönleri değiştirildi. Netice politika halkın ihtiyaçlarına uygun değil, amca oğlunun istekleri doğrultusunda yönlendi. Bütün bunlar toplumda siyaseti değersiz ve etkisiz olduğu algısını güçlendirdi.

 Ne demiş George Orwell ;

“Rüşvetçi politikacıları, düzenbazları, hırsızlar ve hainleri seçen halk kurban değil, suç ortağıdır.” Amca oğlu…