Çanakkale savaşının devam ettiği günlerdir…

Ölüm kalım savaşı,

Bağımsızlık özlemi,

Vatan sevgisi her şeyden önce gelmektedir.

Arıburnu cephesinin kumandanı Atatürk, savaşın her döneminde askerinin yanında bulunur, onları siperlerin en uç noktasına kadar giderek askerleriyle konuşur, onlarla bir araya gelir, askerine büyük moral verir…

Askerlerin içinde Macit Ayral vardır.

Asker Hattat yazısı ile ilgilidir.

Güzel yazılar yazıp bunları da moral olsun diye siperlerin duvarlarına asmaktadır.

Atatürk bir gün sipere girdiği zaman, duvarların üzerinde Kur’an-ı Kerim’den elle yazılmış ayetler ve Allah’ın büyük isimlerinin yazıldığı kâğıtlar görür.

Yarbay Mustafa Kemal, sayfaları dikkatle okurken birisinin önünde durup,

“Bunu yazanı hemen bulup bana getirin” der.

Biraz sonra o yazıların sahibi karşısındadır.

“Buyurun komutanım, ben İstanbullu Macid” der.

“Sen mi yaptın bu duvardakileri”

“Ben yaptım” der.

Atatürk neden yaptın diye sorunca “Arkadaşlarım görsün diye yaptım. Dün gece sigaramın ateşiyle yaptım” cevabını alır. Macid daha sonra 7 senedir hattatlık yaptığını söyler Atatürk’e.

Atatürk, yazdıklarının değerini çok iyi bildiği için,

“Seni terhis” ediyorum der...

Macid ise “Komutanım ben buraya savaşmaya geldim” diye söyleyince,

Atatürk bunun üzerine: “Hadi git evladım sen. Memleketin sanatkâra ihtiyacı var. Öleceksek biz ölürüz “ der.

Mustafa Kemal hemen yanındakilere dönerek aynen şöyle söyler:

“Bunların hepsi de sanat eseriÜlkeler böyle sanatçıları kolay yetiştiremezBöyle bir sanatçının burada ne işi var? Kendisini yarın terhis edip memleketine göndereceksiniz. O eller silah değil kalem tutarsa daha yararlı olur ülkemiz için”

Ve ekler, siperlere girecek binlerce gönüllü Mehmetçik var ama bu kadar güzel yazı yazabilen sanatçıyı bu millet çok az bulur’ der.

Atatürk’ün sanata bakışı şudur: “Memleketin sanatçıya ihtiyacı var, gerekirse biz ölürüz”

*

Atatürk'ün o hassasiyeti ve o emri olmasa, Hattat Macit Ayral da, belki, Çanakkale şehitleri arasında bir meçhul asker olacak ve hiç kimse bu hat ustasını tanıyamayacaktı.

Atatürk, 16 Mart 1923'de Adana'daki bir konuşmasında, "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" diyerek bir milletin yaşaması, dünya milletleri arasında yerini alabilmesi için bir sanata sahip bulunması gerektiğini vurgulamıştır.

Başka bir nutkunda ise, "Türk milletinin tarihi bir özelliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin güzel sanatlara sevgisini devamlı ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek milli ülkümüzdür" sözleriyle Türklerin sanat da yükselmeleri gerektiğine işaret ediyordur.

Atatürk, sanatçılara ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Yine bir nutkunda, "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı 0lamazsınız" diyerek sanatçının toplumdaki mümtaz yerini tayin etmiştir. Çanakkale Savaşı'nın en sıkışık olduğu, lise öğrencilerinin dahi askere alındığı bir dönemde, cepheden sanatçı bir askerin sanatını İcra etmesi için terhis etmiş olması, Atatürk'ün sanat ve sanatçı sevgisinin güzel örneğidir.

*

TV’lerde kültür sanattan çok çok uzak, topluma hiçbir katkısı olmayan programlar yerine neden bir Cumhuriyet ve Atatürk’ü anlatan bir kanalımız yok?  Toplum olarak eğlenceye doğmadık mı hala? Bizim bilgiye, gerçek yaşam öykülerine, sanata, üretime ve insan yetiştirmeye yönelik bilgilere ihtiyacımız var.

Bizim, üretmeye ihtiyacımız var.

Tüketim, her devir de insanların tükenmesine, disiplinin bozulmasına neden olmuştur.

Tüketim, kural tanımazlığa giden yoldur.

Tüketim, yokluğa doğru yol almaktır.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu liderimiz, Atatürk, tüm Dünya’ya örnek olmuş, en çok sevilen ve saygı duyulan tek lideri olmuştur. Anadolu da TÜRK adıyla ilk devlet kurandır Atatürk. Devrimlerimle her şeyi modern duruma getirendir. 

 

Macid Ayral kimdir?

Macid Ayral (1891, 1961, İstanbul), Türk hattattır.

Ali Efendi ve Enderunlu Ahmed Rakım Efendi'den yazı dersleri aldıktan sonra, Medresetü'l-Hattatin'de İsmail Hakkı Altınbezer'den celi sülüs, Hulusi Yazgan'dan nestalik öğrendi. Eğitiminin ardından çeşitli kamu kurumlarında çalıştı. Ankara İl Genel Meclisi başkâtipliğinden emekli oldu, sonrasında ise İstanbul'a yerleşti. 1955'te, yazı dersleri vermek üzere Bağdat'a davet edildi ve dört yıl burada kaldı. Çalışmaları arasında İstanbul'daki Şişli, Levent, Bebek ve Yeşilköy camilerindeki yazılar yer almaktadır.

Yararlanılan kaynaklar:

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/28964

https://www.derki.com/zihin/inceledik/ataturk-ve-sanat/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Macid_Ayral