MARMARAS (Marmara)

Marmaronessos (Mermer Adası)

Zeytinler, yeşillikler Marmara’mın manzarası denizden

Pınar suları kana kana içilir çeşmelerinden

Karşılar seni efil efil esen samyeli

Erdek’ten bindik vapura aheste aheste yol alıyor, menzil Marmara

Ard arda sıralanıyorlar takımadaları

Paşalimanı, Ekinlik, Avşa

Eşi benzeri yok burası Marmara

Dağına çıkınca manzaraya bir bakın

Sakın uzak sanmayın her gönüle çok yakın

Güneş mehtap ve yıldız

Olmazsa olmazımız

Bin bir çiçek yetişir dağlarında

Yeşilin birçok tonu bir arada

Sanki Karadeniz’in sayfiyesi

Mermerin cennetidir Marmara

Eşsiz güzel bir adadır burası

Gece sakin sessiz ve de sensiz

Enfes, güzel mi güzel masmavi bir deniz

Sevenlerin sığınacağı bir liman

Beş mahallesi üç de limanı var adanın

Anlatmakla bitmez güzellikleri

Bir başka olur Avşa’ nın geceleri

Yaşamayan bilemez

Her anı güzel, her mevsim bahar

Adaların atası

Marmara’m en güzeli Marmara’m

14 Ekim 2020 – BALIKESİR

Enver ŞENGÜL

Balıkesir’i yazacaksak önce Seyit Onbaşı’dan başlamak gerektiğine inanıyorum.

Balıkesir deyince aklıma ilk gelen, Çanakkale Savaşı’nın en büyük kahramanı Seyit Onbaşı oluyor. Esas adı Seyit Ali Çabuk’tur. Seyit Onbaşı 1889 yılında Balıkesir’in Havran ilçesinin Manastır (Çamlık) köyünde dünyaya geldi. 1999 yılında Osmanlı ordusuna katıldı ve Balkan Savaşı’nda cephede çarpıştı. 1.Dünya Savaşı’nın başlaması ile Çanakkale Cephesi’nde topçu eri olarak göreve başladı. 18 Mart 1915 yılında Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası’ nda görevliydi. Osmanlı donanması ile Müttefik donanmaları karşılıklı ateş halinde idi. Ateşler esnasında tabyada mermi kaldıran vinç parçalandı. Bunun üzerine Seyit Onbaşı 215 kilogram ağırlığındaki top mermisini tek başına sırtlayarak top kontağına yerleştirdi. Üç kez aynı hareketi yaparak İngiliz zırhlısı Ocean’a büyük hasar verdi. Mermiler zırhlının altına isabet etti; gemi yan yattı ve Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlara çarparak Çanakkale Boğazı’nın sularına gömüldü. Bu başarısından dolayı kendisine Onbaşı unvanı verildi. Savaş sonrası köyüne dönen Seyit Onbaşı 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını aldı; Seyit Ali Çabuk. 1939 yılında verem hastalığından vefat etti. Koca Seğit Köyü mezarlığında yatmaktadır. Havran ilçe merkezinde de bir anıtı bulunmaktadır.

“Elini taşın altına koymak” deyiminin kahramanıdır Seyit Onbaşı.. Osmanlı İmparatorluğu’nun Bursa Beyi, tebdili mekan yaparak Havran’a gelir. Gece ilçenin en işlek caddesine büyük bir taş bırakır. Sabahleyin herkes yolu kullanmakta zorluk çeker. Kimsede o taşı oradan kaldırmaz. O zaman 18 yaşında olan Seyit Onbaşı taşı bir tuttuğu gibi kaldırıp yolun kenarına atar. Ve, taşın altından bir kese altın ile beraber bir yazı çıkar. Yazıda “bu taşı kaldıran bu paranın sahibidir” yazar. Elini taşın altına koyma deyimi de buradan gelmektedir. Eğer başarmak istiyorsan elini taşın altına koyacaksın.

Balıkesir ilimiz adını günümüzde ikiye ayrılan eski merkez ilçesinden almaktadır. İlin eski adı Karesi olup, 24 Ekim 1926’da 4248 sayılı kararname ile Balıkesir adını almıştır. İlimizin ismi bu bölgeye akın yapan Pers Hükümdarı Balı-Kisra’dan gelmektedir. Verimli topraklar, uygun iklim, Marmara ve Ege denizinde kıyısı olması gibi özellikleri Batı Anadolu Bölgesi’nin tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmasına sebep olmuştur. 1071 Malazgirt zaferi ile beraber Selçuklu Devleti tarafından ilk kez Anadolu kapıları Türkler’e açılmıştır. Hükümdar Melihşah Kutalmışoğlu Süleyman Bey’e Anadolu Sultanı unvanını vermiştir. Sultan Süleyman 1077 yılında İznik’i kendine merkez seçmiştir. 1099 Haçlı Seferleri sonucunda Selçuklular Batı Anadolu’dan çekilmek zorunda kalmışlardır. 1243 yılında Kösedağ Savaşı sonrası tekrar Batı Anadolu Türk Egemenliğinin emrine girmiştir. Selçuklu Devleti zaman içerisinde zayıflamaya başlayınca 1296 yılında Balıkesir çevresinde büyük bir Türkmen grubu olan Karesi (Kara İsa) Bey bağımsızlığını ilan ederek Karesi Beyliği’ni kurmuştur. Karesi Bey Anadolu Selçuklu Devleti’nin komutanlarından biri olup, bölge bu tarihten sonra onun adı ile anılmıştır. Osmanlı Devleti zamanında İstanbul’un alınmasında, Kurtuluş Savaşı’nda Kuvva-i Milliye’nin kuruluşunda ve savaşta büyük önem taşıyıp, günümüzde de ticaret ve ekonomi ile Türkiye Cumhuriyeti için önde gelen şehirlerden biri olmaya devam etmektedir.

Balıkesir İli’nde ilk araştırmam 24 Haziran 2019’da başlayıp 7 Temmuz 2019’da bitmiştir. 15 gün hem tatil hem de bölgenin nabzını tutmaya çalıştım. Bu zaman zarfında Edremit, Havran, Burhaniye, Gömeç ve Ayvalık ilçeleri ve köylerinde araştırmalar yaptım. İkinci etap 30-31 Aralık 2019 ve 1-2 Ocak 2020 tarihleri arasında 6 Eylül ilçesi ve Balıkesir Merkezi’nde kalarak tekrardan şehrin nabzını tutmaya çalıştım. Daha sonra Bandırma, Erdek, Paşalimanı, Avşa, Ekinlik ve Marmara Adası’nda 45 günlük bir çalışma gerçekleştirdim. Manyas, Susurluk, Gönen, Karesi, İvrindi İlçeleri’nde de çalışmalarımı devam ettirdim. Balıkesir’de tarım ve hayvancılığın yoğun olarak insan yaşamında önemli bir yeri var. Zeytin, hububat, zeytinyağı, pirinç, soğan, baklagiller, pamuk gibi katma değeri yüksek ürünler, şeftali, kavun, karpuz, domates, salatalık, biber gibi ürünlerin yetiştirildiği bir ilimiz. Ayrıca, madencilik, ormancılık, ihracat ürünleri, turizm çok önemli zanaat ve ticaretin her türlüsünün yapıldığı bir il. Bandırma Limanı, İstanbul Limanı’ndan sonra Türkiye’nin en donanımlı ithalat-ihracat limanıdır. Madencilik ürünü olan bor tuzları dünyanın en zengin rezervlerine sahip bir ilimizdir. Bu maden Bigadiç, Taşköy ve Sultançayırı İlçeleri’nde 19.yüzyıldan beri işletmecilikte olup yurtdışına ihraç edilmektedir. Balıkesir, yeraltı zenginlikleri bakımından da çok zengin; bordan sonra kömür ve demir başta olmak üzere krom, mermer, bakır, kurşun madeni ve jeotermal kaynakları ilin en önemli doğal zenginliklerinden sadece birkaçıdır. Tarım ve tarıma dayalı sanayi olduğu gözlenir. Ekonomik faaliyetler içerisinde tarımın payı %49’dur. Sanayi ve sanayi hizmetlerinin payı ise %51’dir. Bu bağlamda Manyas, Gönen, Edremit, Havran ve Burhaniye ovaları çok önemlidir.

Mermer, doğal taş madenleri içinde önemli bir maden olup, Türkiye’nin ihraç malları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Üretimin tamamına yakın kısmı özel sektör tarafından yapılmaktadır. Türkiye’de yıllık doğal taş üretimi 11,5 milyon ton civarında olup, işleme tesislerinin toplam plaka üretim kapasitesi 6,5 milyon m2 civarındadır. Balıkesir maden yataklarından işletilebilir 1.300.000.000 m3 mermer rezervi bulunmaktadır. Türkiye’de en fazla mermer ocağı %27’lik oranla Balıkesir’de bulunmakta olup, 120 mermer ocağı faaliyet göstermektedir. Bu da demek oluyor ki Balıkesir ilimizde 3,1 milyon ton blok mermer üretimi yapılıp 1,755 milyon m2 plaka üretimi yapılmaktadır. Balıkesir ilinden yıllık olarak 502 milyon dolarlık mermer blok ve işlenmiş mermer ihracatı gerçekleştirilmiş demektir. İldeki önemli mermer yatakları Marmara, Manyas, Erdek, Bigadiç İlçeleri’nde bulunmaktadır.

Balıkesir mermer çeşitleri

Marmara panda

Marmara pijama

Marmara ekvator

Balıkesir siyah

Dolamit

Gri

Bluetta

Armani Brown

v.b. çeşitli mermerler çıkmaktadır. Bu çıkan mermerlerin fiyat aralığı çok geniş bir yelpazeye sahip olup, ton satış bazında ocak teslim fiyat olarak 100 dolar ile 5000 dolar arasında değişmektedir.

Adası’na ayrı bir yer açmak istiyorum. Mermer cenneti, 100’den fazla ülkeye mermer ihraç ediliyor. Bölgeye kaynak sağlayan en önemli mahallesi Saraylar.. Geçmişte belediyesi vardı. Balıkesir büyükşehir statüsüne geçince Saraylar’ın da Belediyesi kapatıldı mahalle oldu. 45 gün gibi uzun bir süreyi bu bölgede geçirdim. Tecrübeli bir belediyeci olarak belediye hizmetlerini beğenmediğimi söyleyebilirim. Merkezi’ndeki yollar eğimli arazide olduğu için sahile inen merdivenleri var. O şehre yakıştıramadım. Adası Güney Afrika’nın Cape Town şehrine benziyor aslında. Bir turizm merkezi yapılıp dünyaya tanıtılabilecek potansiyeli var. Fakat Türkiye’de dahi nerede olduğunu bilen pek azdır. Hatta İstanbul’a deniz otobüsleri ile ulaşımı olmasına rağmen bilinmiyor. Bu da bugüne kadar kenti yöneten yerel yöneticilerin vizyon eksikliğini gösteriyor.

Kaybolan bir nesil

1911’de başlayıp 1922 yılına kadar süren savaşlarda kaybolan nesillerimiz. Bu savaşlarda bir değil, iki nesli birden kaybettik. Çocuk yaştakilerin bile silah altına alındığı yıllardır bu yıllar. 1922-1940 yılları arasında devrimlerin oturtulması için kaybedilen nesil. 1940-1950 arasında 2. Dünya Savaşı ve müteakip yıllarda savaş baskısı ve yoksulluk nedeniyle tarla ve şehirlerde sağlıksız şartlarda çalışmak zorunda kalan… Cep delik, cepken delik, eğitimsiz… Hatta okuma-yazma bilmeyen, yoksulluk ve baskı altında kaybolmuş nesil. 1950-1960 yılları arasında ise Kore Savaşı hariç tutulursa, memleketi yeniden ayağa kaldıracak bir nesil yetiştirme çabası var. Ancak, bu düşünce 1960 Askeri Darbesi ile sükûtu hayale (hayal kırıklığına) uğradı. 'Alamanya' yollarında kaybolan nesil. 1950 yılından itibaren “memleketin kalkınmasında faydalı olur” düşüncesi ile yetiştirilen… Ancak, 27 Mayıs 1960 darbesi ile artık ekmeğini ülkesinde kazanma umudu kalmayan… Yâdellere gitmek zorunda kalan… Yani 1960-1970 yılları arasında “Alamanya” yollarında kaybolan nesil. 1970-1980 yıllarında sağ-sol çatışmalarında kaybolan nesil. 1980 Askeri Darbesi ile zindanlarda kaybolan nesil.

1990-2000 yıllarında, faili meçhullerle kaybolan nesil. Ve geç farkına varılan sinsi bir tehlikenin (FETÖ) yavaş yavaş uç vermeye başladığı yıllarda FETÖ belasına bulaşan nesil. 2000-2010 yılları FETÖ’nün yuttuğu nesil.

Ve şimdi, 2010 yılından beri büyük emekler verilerek yetiştirilmeye çalışılan bir nesil ile yeniden büyük Türkiye kurulma süreci yaşadığımız bir nesil.

FETÖ’nün 1970’te başlayıp 50 yıl süren faaliyetlerinin Türkiye’yi ele geçirmek ve parçalamak amacı ile iç ve dış düşmanlarla beraber hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etme, tarih sayfalarından silme amacı gütmektedir. FETÖ, Türkiye’nin her kurumuna el atmış, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılında iktidara gelmesiyle başlayan ve sonunda Cumhurbaşkanımızın iradesi ile parçalanan FETÖ aşağılık emellerine kavuşamamıştır. En büyük hasarı eğitim camiasında üniversitelerde ve okullarda vermişlerdir. Geleceğin Türkiye’si olan gençlerimizin hayallerini çalıp beyinlerini kiraya verdiren akademisyenler ve yöneticiler yetiştirmişlerdir. Balıkesir ilinde bunun sancıları hala devam etmektedir. Kripto FETÖ’cülerin hem siyasette, hem iş dünyasında, hem de STK’larda hala daha etkin bir şekilde çalışmaları göz ardı edilmektedir. Üniversitelerimizde FETÖ’nün yerini yeni tarikatlar almıştır. En büyük zararı görenler ise milliyetçi, ülkücü, muhafazakar akademisyenler olmuştur ve hala mağduriyetleri devam etmektedir. Bazı üniversitelerin eleman alımı ilanlarında kişiye özel yapıldığını bugün YÖK’ün internet sayfasında görebilirsiniz. Hükümetimizin askeriyede ve emniyette başarılı sonuçlar aldığı FETÖ yapılanmasında ne yazık ki yargıda ve eğitimde aynı başarı sağlanamamıştır. Uzun süre kaldığım Balıkesir’de görüştüğüm çok sayıda vatandaşın bu konudan muzdarip olduğunu gördüm. FETÖ ve onun gibi yapılanmalardan kurtulmak için millet olarak bunun bir milli dava olarak görülüp topyekûn birlik ve beraberlik içerisinde parti gözetmeksizin ortadan kaldırmak için çalışılması gerekmektedir. Enver ŞENGÜL/KENT YAŞAM