İslamiyet'i, tarih boyunca ya kişilere ya da gruplara hizmet eder hale soktular.
Yüce Peygamberimiz ile hane halkını '' EHL-İ BEYT''i işte bu yüzden saf dışı bırakma gayreti gösterdiler.

Emeviler ile başlayan zalimlik ve zulümler aynen devam ediyor.
Çünkü Hak'la ve de hakça bir gidişat istemediler.
Çünkü sosyal barışın olduğu bir yerde;
Bir Emevi zihniyeti yaşayamazdı.
Muaviye ve Yezid özentisiyle hayata tutunanlar;
Krallık, sultanlık, emirlik, şeyhlik gibi makamlara göz koydu.
Zenginliğe, şatafata, debdebeye...
El-ete öptürerek tepede kalmaya göz koydu.
Ne inançlara saygı kaldı. Ne de diğer dini öğretilere...
Öyle bir dünya yarattılar ki;
Ne İslam diniyle bağdaşır, ne de insanlıkla...
Öylesine bir yalan, bir kandırmaca, bir takiye ve gıybet tezgahı kurdular ki...
Bu tezgahların başına, öyle sözde dindar ve din adamları koydular ki...
Artık, hiç bir güç onlara dokunamazdı.
Astıkları astık... Kestikleri kestik olup çıkmıştı.
Dillerinde din iman... Ellerinde zulüm zinciri vardı.
Zalim kralların zulüm zinciri...
Zalim sultanların zulüm zinciri vardı.
Hem de sözde İslamiyet adına...
İşte bu din hortumcusu oligarşi ağaları;
Kendi halkını sindirip sustururken...
Ülke nimetlerini kendi yakınlarıyla, dış güçlere bol keseden sunmaya başladı.
İlk zamanlar; altın, tarım ürünleri ve hayvan olarak sundular...
Son zamanlar; yeraltı ve yer üstü zenginliği olarak sundular...
Değerli madenleri, zengin petrol yataklarını ve daha nice kıymetleri sundular.
Üretmeden oturup sundular...
İnsanların yaratıcı gücünü devreye sokmadan, tüketici niteliklerini kullandılar.
Böylece; İslam coğrafyası hep dışa bağımlı kaldı.
İçte bağlı, dışta bağlı bir İslam coğrafyası oldu.
Bu bağlamayı yapan saltanat sahibi sözde Müslümanlar;
Elbette ki Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk devletini istemezler.
Böyle bir sistemde; gelişen ve özgür birer birey olarak yaşayan vatandaş tipi insanları istemezler.
Alışmışlar bir kere kendilerini ayakta tutan sözde din ve inançları kullanmaya...
Onlar saltanatlarını korumaya, emperyalistler de bastırılmış bir halkı sömürmeye devam edecekti elbette.

Hiç çağdaş demokrasinin uygulandığı bir ülke sömürülür mü?
Bunun içindir ki;
Oralara Atatürk düşüncesinin girmesi engellendi.
Oralara Laik, Demokratik ve de Sosyal Hukuk girmesin diye uğraştılar.
Cumhuriyet ve Atatürk'e dil uzatmaları tam da bundandır.
Hiç kandan ve kinden beslenenler çağdaş dünyaya pencere açar mı?
Hiç KERBELÂ'DAN ders almayanların coğrafyasında, KÖRBELALAR eksik olur mu?
Hiç karanlığı seven KÖRBELALARDAN Müslüman ve insan olur mu?