Sayın Cumhurbaşkanım buraya gelirken bir sürü arkadaş birlikte yola çıktık ama bir döndüm ki arkamda kimse kalmamış. İstanbul’un ahvalini anlatmak için geldik.. Kimse yoksa da arkamda vallahi de anlatacağım.

Sayın Cumhurbaşkanım,  İstanbul var ya İstanbul… O üç imparatorluğa beşiklik etmiş İstanbul’da vallahi de bir araba park yeri bulduğumda Kürt kızıyım ya hemen zılgıt çekesim geliyor ki.. Sanırsın İstanbul araba cenneti olmuş.. Ne kadar insan o kadar araba.. Belediyeler binalar yapılırken aldıkları otopark harcını ne yapıyorlar, ne yapmışlar bilmem ama binaların çoğunun altında otopark yok vallahi de billahi de… Siz İstanbul’a gelince trafik polisleri bütün arabaları caddelerden sokaklardan topluyor. Siz görmeyin diye.. Ama ben size anlatacağım…

Yeşil alan desen hele gidin bir Esenyurt’ta bakın hiçbir yere bakmayın Esenyurt’a bakın. Güngören’e bakın. Sayın Cumhurbaşkanım sanırsın mezarlık.. Bir tane ağaç yok.. Aha bu Necmi Kadıoğlu var ya Esenyurt’u bitirdi diyorlar. Her taraf ruhsatı bile hala alınmamış dikey yapılarla dolmuş taşmış.. Kimse dinlemiyor sizi Sayın Cumhurbaşkanım.. O etrafınızdaki güvenliklere diyorlar iyice sarın etrafını bir yeri görmesin. Her halde yani bilmiyorum.. O kadar yakınlaşamadım sizi duyacak kadar yani…Yaklaştırmıyorlar.. Bir helikopterim olsa… Siz İstanbul semalarında dolaşırken yakınlaşır anlatırdım ama yok..

Oy Sayın Cumhurbaşkanım, bir de kentsel dönüşüm sorunu var ki halk bu iki sözcüğü duyduğunda korkudan kalbi duracak oluyor. Devlet geldi evimizi bizden alacak, ya da bizi mezarda bile borçlandıracak diye öyle korkuyor ki halk, deprem korkusu yanında halt etmiş.. Yani depremden değil kentsel dönüşümden daha çok korkuyor vatandaş, emsal, memsal, kot, iki katlı bir binaya veriyorlar 60 metrekare bir daire üstüne borçlandırıyorlar ölünceye kadar.. Düşünürseniz bir siz düşünürsünüz, bir siz yapmayın dersiniz.. Yazık bu halka değil mi Sayın Cumhurbaşkanım.. Siz siz olun vatandaşa kentsel dönüşüm demeyin..

Siz dün demediniz mi biz dikey yapıya izin vermeyeceğiz… Vallahi dediniz.. Ama var ya Sayın Cumhurbaşkanım, daha dün şu çevre bakanı var ya ödü koptu. Ben nasıl izin verdim Taş Yapı’ya Şişli’de 72 kat iznini diye.. Emrullah bey duymasın şimdi beni mahkemeye falan verir. Aramızda kalsın. Belki değiştirirler şimdi.. İnşallah değiştirirler Sayın Cumhurbaşkanım, valla Şişlililer bir deprem olsa var ya o binaların içinde pestil olurlar.. Hele Şişli Belediyesi’nin arkasındaki meteor çukurunu görseniz. Siz helikopterle geçince üstünü perdeyle kapatıyor. Siz görmeyin diye.. İnsan bakmaya korkuyor. Sanki Şişli’yi yutacak. Sayın Cumhurbaşkanım. Bu DAP Yapı’da var ya geldi benim üniversitemi yıktı.. Eğitim alanı olması koşuluyla vakıf edilmişti. Ama var ya Nişantaşı’nda öyle lüks konutlar yaptılar ki hele alabilirsen.. Bütün anılarımızın üstüne sıç….lar.. Affedersiniz..

Sayın Cumhurbaşkanım, iki tane çocuğumu her gün gecenin karanlığında uyandırıyorum, öyle üzülüyorum. Çocuklar azcık daha uyusunlar diye kahvaltıyı hazırladıktan sonra uyandırıyorum. Bir de sabah olduğuna zorla ikna ediyorum. Uyandırmaya kıyamıyorum. Çocuklar hala gece sanıyor sabahın karanlığını.. Yola düşüyoruz, okula gidiyoruz.. Vallahi yalan! Enerji tasarrufu yok .. Uyanınca bütün ışıkları yakıyorum aydınlık olsun diye.. Banyoya gidiyorum, mutfağa gidiyorum, yatak odasına, çocuk odasına salona.. Hadi gel o karanlıkta yakma ışığı.. Damat beyiniz bir laf etti.. Ama vallahi yazık bu çocuklara.. Dedim söyleyeyim Sayın Cumhurbaşkanımıza belki der,  ‘Vazgeçin’..

Sayın Cumhurbaşkanım, biz basın mensuplarının bazılarını sizin programa çağırmıyorlar…. Neden çağırmıyorlar.. Gelsek sizi dinlesek, haberinizi yapsak kötü mü olur…Haddimize mi size ters bir şey sormak.. Bu çağırmayanlar kadar görüyoruz her halde size ne dememiz, ne sormamız gerektiğini. Onlar bizden daha mı akıllı? Ama ben biliyorum bizi niye çağırmadıklarını sizi görmemizi istemiyorlar.. Ama siz kendinizi hiç özletmiyorsunuz.. Bütün televizyonlar sizin.. Görüyoruz sizi.. Gönül görmek istedikten sonra görür Sayın Cumhurbaşkanım..

Hele gelin bir de Beyoğlu’na bakın.. Kırmızı Minareli Camii’nin hemen bitişiğinde Hasköy Yün İplik Fabrikası’nın alanını Ege Yapı’ya verdiler.. Bütün Hasköy’lüler nefesini tutmuş bekliyor.. Orası biliyorsunuz Şaban Deresi. Yani dere yatağı.. Dere yatağına nasıl bir imar verildi anlayamadım Sayın Cumhurbaşkanım. Ya yazık İstanbul’a Sayın Cumhurbaşkanım.. Haliç’in kenarı deprem profesörleri bağırıyor Haliç yıkılacak diye.. E şimdi böyle bir yapı geliyor.. O koca alana bilmem kaç yüz bin metre kare inşaat hakkı aldılar, Allah razı olsun üç yüz metre bir park yapacaklarmış. Bir de okul var galiba.. MEB’e bağlı bir okul mu yoksa özel okul mu, yoksa okul yok mu? Bu konuda da bir şeyler bilebilseydik.. Planları göstermiyorlar.. Bilemiyoz başımıza ne gelecek bilemiyoz.. Bir de Sayın Cumhurbaşkanım keşke orası koca bir yeşil alan olsaydı da çocuklar bol bol oynasaydı. Yer yok çocukların nefes alacağı yer yok. Sayın Cumhurbaşkanım size hiçbir şeyi doğru anlatmıyorlar..

Sayın Cumhurbaşkanım, hele Fatih’e gidin bakın.. Allah etsin ki bir adres sor. Hele bakın Türkçe konuşan var mı?  Türk’ten başka 72 millet var desem inan.. Bütün tabelalar olmuş Arapça, Kazakça, Türkmence, ce , ce , ce öyle gidiyor  72’ye kadar işte.. Ya Sayın Cumhurbaşkanım bir deprem haritası çıkmamış, bina stoku ne durumda bilinmeyen Fatih’te Ergün bey ha bire kütüphane açıyor. İyi de Fatihliler Fatih’ten kaçıyor yani göç ediyor.. Yakında kitap okuyacak Fatihli kalmayacak. Bir Mahir el uzanırsa Fatih’e belki kaderi değişir.. İnşallah, bilemem..

Eyüpsultan desem.  Deniz bey güya meydan yapacaktı. Bütün beş yıllık mesaisi 5. Levent’te geçti.. Merkez unutuldu.. Artık önümüzdeki beş yıla bakacağız. Belki Eyüpsultan hak ettiği meydana kavuşur. İzdiham oluyor özellikle Ramazan aylarında… Trafik yoğunluğundan Eyüpsultan’a girmek bir dert çıkmak bin dert… Allah’ım bu mübarek ayda ibadete gelen insanlara sen yardım et..

Bir de Sayın Cumhurbaşkanım, başkanların çoğunun ceketini tutan var, ayakkabısını giydiren var, çantasını, şemsiyesini tutan var, şoförü var, basın danışmanı var, fotoğrafçısı var, telefon ve defterini tutanı var, sekreterleri (bir ile on arasında) var, yemeğini yapan var ama yediren var mı görmedim yani özel kulaklıklarıyla güvenlik ekibi var. Halkın seçtiği halktan başkanların yaklaşık 20 kişilik özel ihtiyaç ekibi devlete yük değil midir?  İnsanlara seslenin bence ceketini, paltosunu kendi giysin yoksa başkan yapmasınlar.

Sayın İBB Başkan Adayı Murat Kurum bey çıktı dedi ki, ‘İstanbul’da ilk yapacağımız şey kentsel dönüşüm’ dedi. Ödüm koptu.. Allah! dedim.. İstanbul şantiye alanı olacak… Demeyin kentsel dönüşüm demeyin, demesinler Sayın Cumhurbaşkanım.. Tarlabaşı, Sulukule, Fikirtepe …..tepe Sayın Cumhurbaşkanım demesinler…

Bir de Sayın Cumhurbaşkanım, İstanbul’un bütün çeperlerinde yapılan bu lüks konutların neredeyse yüzde 75’i yabancılara satıldı. Bunlar bir de vatandaş oldular.. Yakında vatandaştan çok, bu  sonradan vatandaş olanlara yönelik yeni seçim stratejileri geliştirilecek.. Yani seçim vaatlerine adayların sonradan vatandaş olanlar içinde birkaç şey eklemesi gerekiyor.. Öyle içim yanıyor ki Sayın Cumhurbaşkanım.. Bütün müteahhitler vatan, millet, Sakarya diyor ama yabancıların gelip alması için lüks konutlar yapıyorlar.. Zaten vatandaşın bu konutların yanından bile geçmek gibi bir durumu yok. Demografik yapı değişiyor Sayın Cumhurbaşkanım…Seçim sonuçları bu yüzden tahmin edilenler gibi çıkmıyor…Kimse bilmiyor ki kaç kişi geldi, girdi, çıktı…Şimdilik anlatacaklarım bunlar.. Kalın sağlıcakla..