Her sabah uyandığında, kızıp bağıracak bir hedef arayan Başbakan Erdoğan;
12 Mart günü bir TV kanalında, bu kez de ŞİA'lara dil uzattı.
Çok kızdığı şu bildik cemaat için; ''Şia'lar bile bunların eline su
dökemez'' dedi.
Evet evet öyle dedi.
Yanlış dedi, yanlış çıkıştı ve de bir yanlış örnek vererek;
Hemde bu ülkeyi yöneten bir başbakana yakışmayacak bir şekilde dedi.
İşinin ayrıştırma değil, birleştirme olduğunu bile bile...
İnanç ayrımcılığının nice sosyal belalara yol açtığını bile bile dedi.

Bir Caferi/ Şii olarak çok üzüldük elbette...
EHLİBEYT'E bir ŞİA olarak çok üzüldük elbette.
Milyonlarca Caferi/ Şia'nın yaşadığı Türkiye'de; Bir başbakanın
yapmaması gereken böylesi bir talihsiz konuşmaya çok üzüldük elbette.
Umarım ki Başbakan Erdoğan bir ''ÖZÜR DİLEME'' konuşması yapar.
Çünkü bu ülkenin Caferi/Şia'ları bu ülkenin barış ve kardeşlik çimentosudur.
'Önce insan'' diyen, Yüce Peygamber'in yüce görüşüyle hareket eden
saygın yurttaşlarıdır.
Birleştirirken barıştan, saygı duyarken yaşatmaktan yana
olan yurttaşlarıdır.
Ne diyelim, izinden gittiğimiz saygın insanlara yapılanlar, bugün
bizlere de yapılıyor.
Demek ki, din-iman edebiyatı boşuna!..
Demek ki, herkesin hesabı kendisiyle yandaşına!..
Çok yazık çok!..
Demek ki öncekiler çekti, bizler çekiyoruz, bizden sonra gelenler de çekecek...
Geçmişte ekilen kin ve nefretin utanç tohumundan olsa gerek!..

Ne ilginç tesadüftür ki yakın bir geçmişte; Mısır'dan kaçıp İstanbul'a
sığınan, Mısırlı Müslüman Kardeşler'in yöneticisi, Riyad-el ŞUKFA da;
''Bu coğrafyadaki ŞİA üçgeninin belini kıracağız'' gibi bir açıklama
yaparak, kin ve nefretini böylece kusmuştu.
Oysa gerçek şu ki ŞİA, Hazreti Muhammed ailesine bağlı olanlara, yani
o aileye taraf olanlara denir.
Zaten ŞİA: Taraf demektir. EHLİBEYT (hane halkı) tarafı olanlara denir.
Bunun neresi yanlış, neresinde bir sohbette verilecek kötü örnek var,
neresinde utanılacak şey var acaba?

Evet evet, bir devlet adamına yakışmayan bir konuşmadır başbakanın yaptığı.
Doğduğumuz yer IĞDIR'da İl Müftüsü de buna benzer yanlış işler yaparak;
Hem etnik hem de inanç bağlamında asla çağımıza yakışmayan işlerle
gündeme gelmişti.

O günkü tepkiler görsel ve yazılı medya ile dünyaya duyuruldu.
Meydanları dolduran EHLİBEYT sevdalıları ile her bir yere duyuruldu.
Çok ilginç değil mi?..
Nedense bu ülkenin başbakanı tüm bu olup bitenleri duymamış.
Ya da duyduysa, hiç mi hiç dikkate almamış!..
Oysa biz gelip giden tüm başbakanları herkesin başbakanı biliriz!..
Dini, mezhebi, dili, etnik kökeni, rengi ne olursa olsun;
Herkesin başbakanı biliriz!..