Bir insanın, bir toplumun sahip olduğu değerlere bilerek, tanıyarak, öğrenerek sahip çıkması ve özümsemesi gerekir.

Bu nedenle toplum olarak “bizim” dediğimiz tüm kültürel değerlerin gerçekte ne olduğunu, kökeninde nelerin yattığını, ona karşı aidiyat duygusu yaratan bağlarımızın nasıl kurulduğunu çok iyi bilmemiz, bilmiyorsak da öğrenmemiz gerekir.

Günümüzde çoğu insan, tıpkı dededen atadan kalan mal mülk gibi, manevi değerlerin de üzerine yatmakta, ona nasıl sahip olduğunu tam olarak bilmeden, kendini o değerin bir parçası kabul ederek yaşamakta, bu da sahip çıkma duygusunu yüzeysel bırakmaktadır.

Oysaki biraz merak, biraz zaman ayırma, biraz ilgi, kişinin kültürel ve toplumsal bağlarının daha güçlenmesine, değerlerine bilerek, isteyerek, severek ve saygı duyarak sahip çıkmasına neden olacaktır.

Şahsen, bu duygu ve düşünceler içinde büyüyen, çevresine ilgi ve merak duyarak yaşayan biri olarak, öğrenme isteğimi her zaman diri ve dinç tutmaya gayret ediyorum.

Örneğin bir şehrin adının nereden geldiğini, bir caddeye, sokağa adı verilen kişinin kim olduğunu, bastığım topraklarda geçmişte kimlerin yaşadığını, hatta bir şehirde yaşayanların kökeninin nereye dayandığını, atalarının nerelerden geldiğini merak eder ve imkan dahilinde araştırıp, öğrenirim. Bu davranışım ise beni yormaz, aksine yeni bir şey öğrendiğim için mutlu olur, ayaklarımı yere daha sağlam basarım.

İzlediğim filmlere, okuduğum kitaplara da hep bu amaçla yaklaşırım. Yani hem yeni bir şey öğrenmek hem de bildiklerimi pekiştirmek, daha detaylı bir şekilde bilgi edinmek için izler ya da okurum.

Her an, her zaman, ruhumuzda, beynimizde, aklımızda olmayan bir şeyi tam olarak sahiplenmemiş, benimseyememişiz demektir. Böyle bir durumda ona sahip çıkıp, korumamız ve kollamamız da mümkün olmaz.

Bu nedenle yaşamımızın bize ait olan değerlerine gerçek anlamda sahip çıkmak istiyorsak, onları iyi tanıyıp, iyi bilip, öğrenmemiz gerekir. Ancak bu şekilde aradaki bağı güçlendirip, ait olma duygusunu içimizde büyütebiliriz.

Son zamanda elimden bırakmadan ilgi ve merakla okuduğum kitaplardan biri de, Büyük Önderimiz, ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yazmış olduğu “Nutuk” oldu.

Nutuk, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da vatanı düşman işgalinden kurtarmak için bir grup silah arkadaşıyla birlikte Samsun’a ayak bastığı günden itibaren 1927’ye kadar olan kurtuluş ve kuruluş mücadelesini anlattığı çok değerli bir eserdir.

Bize, toprakları şehitlerimizin kanıyla yoğrulan, canımız pahasına koruyacağımız bir vatan bırakırken, bugünü ve geleceğimizi de düşünüp, izlememiz gereken yolun haritasını çizen Atatürk’ün, bu çok değerli eserini sayfa sayda, özümseyerek, benimseyerek, içselleştirerek okumamız gerekir ki bu güzel vatanın değerini daha iyi bilip, anlayalım.

Vatandaşı olmaktan onur duyduğum Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 98. yıldönümü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız hepimize kutlu olsun. Bize bu değerli vatanı miras olarak bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve bu topraklar için can veren tüm şehitlerimize minnet borcumu bir kez daha ifade edip, tekrar tekrar şükranlarımı sunarım.

Bizim için çok şey yaptığın kadar, geleceğimizi de düşünüp, yol gösterici bir eser bıraktığın için de çok teşekkürler Büyük Atatürk.