Bir kendileri bir de kendileri için durmadan etrafa bağırıp çağıran siyasal milliyetçiler kalsın!

Bir kendileri sadece her şeyi bilir, bir de kendileri gibi düşüneneler…

Bir kendileri bu ülkeyi seviyor, bir de kendilerini en koruyan siyasal milliyetçiler…

Bir kendileri milli ve yerlidir bir de kendilerini ayakta tutmaya çalışan siyasal milliyetçiler…

Demek ki, sadece bir kendileri bir de Bahçeli konuşmalı…

Bir kendilerinin seçip atadıkları…

Bir de kendileri sayesinde koltuk ve kasada yüzü gülenler konuşmalı…

Bir kendi medyaları yazıp konuşmalı…

Bir de kendilerini eleştirmeyenler meydan meydan dolaşmalı…

Nasıl olsa demokrasiye geçmiş ola…

Nasıl olsa birlik ve beraberlik ruhuna nice dualar ola…

Nasıl olsa adaletin temeline nice seller sular dola…

Nasıl olsa kendilerinden olmayana uğurlar ola…

VARSIN SESİNİ ÇIKARAN HERKES GİTSİN!

Bir kendileri, bir Bahçeli, bir de milletle memleketin başına gelenlere sessiz kalanlar kalsın!

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ:

‘’Bir zamanlar Türkiye’de tüm eleştirilere kulak tıkayan…

Hedefe koyduklarına acımasızca taş sallayan…

Her eleştiriyi bir kılıflı savunmayla yanıtlayan…

Sıkıştıkları her konuda, ‘’DIŞ GÜÇLER’’ yapıyor diyerek:

Vatandaşları günden güne oyalayan…

Dert yanan çiftçiye ‘’ANANI DA AL GİT’’ diyen!

Derdini anlatmak için sesini çıkaran doktorlara:

‘’VARSIN GİTSİNLER’’ diyen!

Odalardan barolara… Sendikalardan derneklere kadar…

Üniversitelerden medyaya… Velhasıl nice organize oluşumlara kadar…

Herkese parmak sallayıp, onları içinden içinden bölmeye çalışan:

Bir medya zengini siyasal iktidar varmış!

Bu iktidarı ayakta tutmak için, nice ulusal değerlere ters düşen…

Milletle memleketin dağlarca sorunu varken, sadece muhalefete köşeli mi köşeli laflar yetiştiren, bir de siyasal milliyetçiler varmış!

Günden güne devletin tüm kurumları işlemez hale sokulurken…

Devleti ve milleti ayakta tutan ne kadar üreten birim varsa devre dışı bırakılmış!

Artık millet işsiz… Artık millet mutsuz ve umutsuzdu Türkiye’de…

Bu gidişata hayır deyip karşı çıkan muhalefete suçu atan iktidar;

Dünyalarca yanlışını görmezden gelip, ülkeyi dışa borçlandırarak…

Üç beş köprü ve de yol ile daha nice beton işiyle milleti bir güzel oyalamış!

Ülkenin nice akan sularıyla gölleri kirlenip kurumaya yüz tutarken…

Ne kadar yeşil alanı varsa, oralara da ya beton beton binalar dikilmiş.

Ya da eline kazama alana, zeytinliklerde bile maden arama izni verilmiştir.

Artık suların adresi ya kirli ya kurumuştur.

Ya da en güzel kıyılara nice torpilli yandaşlar kurulmuştur!

Muhalefet ve duyarlı yurttaşlar ‘HAYIR’ dedikçe…

Daha çok kazma vurulmuş, daha çok beton dökülerek doğaya dair ne kadar güzellik varsa

Yerle bir olmuştur.

‘’Olmaz böyle şey, doğamıza dokunmayın, geleceğimizi yakmayın!’’ Diyenler:

Hem kendileri tarafından hem de kendi medyaları tarafından terörist ilan edilerek…

Hukuk kapılarında süründürülmüştür!

BU BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ, GERÇEKTEN YAŞANAN BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ OLARAK YAZILACAK TARİHE…

Hem de sayfa sayfa…

İlk sayfada: Sevgi ve saygının bir siyasete nasıl kurban edildiği…

2. sayfada: Ayrıştıran bir siyasetle sosyal barışın nasıl yok edildiği…

3. sayfada: Milli birlik ve beraberliğin nasıl bir siyasal balyoz yediği…

4. sayfada: Devleti ayakta tutan kurumların, başta şanlı ordumuz olmak üzere:

Tek tek işlemez hale sokularak, ulusal güvenliğimizin nasıl yara aldığı…

5. Sayfada: Üreten ekonominin çarklarının nasıl durdurulduğu…

Tarla, bağ bahçe ve sanayi ürünlerinde, üreten Türkiye yerine…

Dışarıya muhtaç hale sokulan Türkiye’nin nasıl yoksullaştığı…

6. Sayfada: Devlet Planlama Teşkilatı devre dışı bırakılarak:

Ülkenin geleceğe dair tüm programlarının nasıl karanlığa itildiği…

7. Sayfada: Yıllar ilerledikçe Merkez Bankası’nın işlemez hale sokularak…

Var olan dövizlerinin nerelere ve nasıl satıldığının bilinmediği…

8. Sayfada: Tüm bu yanlışlar orta yerdeyken…

Yurttaşlar geçim sıkıntısıyla kıvranırken…

Vatandaşa neyin nereye nasıl harcandığına dair bilgilerin verilmediği…

Günden güne artan hayat pahalılığı yüzünden:

Vatandaşlar inim inim inlerken…

Yöneten siyasetin akıl almaz bahaneleri nasıl da uydurduğu…

Muhalefeti suçlayarak, kendi yönetiminin hatalarına nasıl da kılıf giydirdiğini yazacaktır!

Elbette k diğer sayfalar:

Kiminde hiç gerek yokken gidip bulaştığımız Suriye konusunu yazacak…

Orada ölen on binlerce insan… Kaçkın ve göçkün olan milyonlarca insan…

Bu milyonlarca insanın Türkiye’ye dayanılmaz ve ağır faturası yazılacaktır!

Suriye ile olan barış sınırımızın, bugün hangi terör örgütleriyle Rus ve ABD işgalinde olduğu…

Bir zamanlar bu sınırdan ticaret yaparak gelir sağlayan güney illerimizin nasıl yoksullaştığı…

Ülke ekonomisinin nasıl darbe yediği…

Bu Suriye olayının en çok da İsrail’in işine yaradığı ve onların yüzünün güldüğü yazılacaktır!

Sayfalar ilerledikçe:

Türkiye’yi en geri kalmış ülkeler seviyesine indirdikleri…

Ekmekten yağa… Akaryakıttan geçime dair ne varsa oralarda nasıl da kuyruk kuyruk titrettikleri yazacaktır!

Hakkını aramak için sesini çıkaran herkes varsın gitsin; ÖYLE Mİ?

Demokraside hesabın nasıl sorulduğunu, hesabın nasıl verildiğini de yazacaktır o kitap.

İŞTE O KİTAP, BUGÜN ÖZGÜR OLMAYAN ÜNİVERSİTELERDE: HEM DERS OLARAK OKUTULACAK HEM DE GENÇLERİMİZİN AKADEMİK TEZİ OLARAK GELECEK NESİLLERE
DERS OLSUN DİYE SUNULACAKTIR!

DERS OLMALI, DERS ALMALI HERKES!..