Hayretler içinde izliyoruz!

Biz hiç mi hiç böyle bir Türkiye görmedik!

Çünkü bizim bildiklerimiz ve tanıdıklarımız:

Öyle bir millet ve vatan sevdalısıydı ki…

Saygı ve rahmet olsun aramızdan ayrılan o onurlu insanlara…

Can sağlığı ve mutluluk diliyorum;

Onlar gibi dik duruşlu, halen yaşayan onurlu ve duyarlı insanlara…

O GÜNLER GERİDE KALDI!

O GÜNLERİ ÇOK ÖZLÜYOR, BUGÜNLERE ÇOK ÜZÜLÜYORUZ!

Biz devlet adamını bin düşünüp bir konuşan olarak biliriz!

Ayrım yapmadan tüm milleti kucaklayan…

Millete hizmet eden yerel ve ulusal oluşumlara aynı mesafede kalarak…

Buralarda görev yapanlara kin ve intikam beslemeyen…

Millet ve memleket için fayda üreten tüm kadroları…

Bir siyasal ayrım yapmadan, takdir eden olarak biliriz devlet adamını…

Bizim bildiğimiz devlet adamı:

Asla bir kamu görevlisini milletin önünde küçük düşürmez…

Asla tarafsız yargıyı kürsüden devreye sokarak, bir yargısız infaz yolunu seçmez!

Bizim bildiğimiz devlet adamının, ne sürekli olarak kendisine hoş görünen çoklu bir medyaya ihtiyacı olur!

Ne de kendisine hoş görünmeyen medyaya karşı kin ve intikam duyguları olur!

Hele hele bu kin ve intikam tavrını, asla ve asla milletin önünde konuşmaz!

Kısacası bizim bildiğimiz devlet adamı:

Milletin birliği, devletin varlığı, memleketin bütünlüğü için ortaya konan gündemlere taraf olur!

Ne demokratik hakkını kullanarak fikir ve düşünce beyan edenlere karşı dava açar!

Ne de hüküm giymiş kişilerden birini diğeriyle karşı karşıya getirir!

O devlet adamının ülkesinde:

Seçimle gelenler seçimle gider!

Varsa bir suçları, yargının vereceği en son kararın kendisine tebliğ edilmesiyle gider!

Ve de diyelim ki:

Devlet adamı, öz yurdunun doğa ve üretim kaynaklarını tek tek yok ederek…

Vatanın doğasına kazma indirip, her alandaki üretimini rafa kaldırarak; Dışarıya muhtaç etmez…

Enerjide dışa bağımlı kalarak, kış gününde öz milletini soğukta titretmez!

Böylesi konularda:

Özgür medya ile özgür demokratik kitle örgütlerinin görüşlerine önem verir!

Her konunun uzmanlarıyla plan ve projeye yönelir!

Şunu da belirtelim ki, bizim bildiğimiz devlet adamı:

Her açılış ve törene değil…

Oldukça önemli ve de ulusal konulardaki açılışları yapar…

Diğer açılışları de konuyla ilgili yetkililerin yapmasına izin verir!

İŞİMİZ KAVGA… GÜCÜMÜZ KUMPAS DİYENLERE ASLA İTİBAR ETMEZ!

Onları hem görevlerinden uzaklaştırır!

Hem de yargıya gönderir elbette!

Yoksa bu ülkede milli birlik ve beraberlik nasıl sağlanır?

Özellikle devlet adamlığı konusunu işledik;

ÇÜNKÜ:

Dünyayı perişan eden Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı 70 yıl öncesinden daha karamsar günler sardı ülkemizde her bir yanımızı!

Çünkü inançlar sarsıldı hem de en derinden…

Çünkü adalete olan güven sarsıldı insanlık onurunu ayakta tutan yerinden…

Çünkü demokrasi buharlaşınca, seviye ve kalitede erime başladı.

Çünkü eğitimde geleceğe dönük plan ve proje değil…

Geçmişe dönük oyalama oturdu çağdaş eğitimden uzakta bir yerlere…

En acısı da bir ‘sen-ben…’ ‘Siz-biz’ ayrışması var en geri siyaset sofrasından sunulan…

Birkaç oyluk siyaset icabı olsa da… Çok tehlikeli çok!...

AYRICA:

Ülkemizde yokluk ve yoksulluk var… Hem de piyasanın gerçek rakamlarıyla…

Kepenkler durmadan tek tek kapanıyor!

Satın alma gücü öyle zayıfladı ki…

Aileler sarsılıyor… Yuvalar yıkılıyor!...

Bir de işsizlikle emeklilik sorunu var ortada.

Millet de ne moral değer kaldı!

Ne de huzur ve güven var!

Bu millet KAVGA değil İŞ istedi, AŞ istedi!

Bu millet KUMPAS ve AYRIŞMA değil…

Kardeşçe yaşamak için bir insanlık BARIŞ istedi!

Özgürce yaşamak…

Özgürce fikir ve düşünce beyan etmek istedi!

Hem de mavi kubbenin altında bir onurlu yurttaş olarak istedi!

Evet, sadece bunları istedi!

Yıllar öncesinden alışık olduğu demokrasiye…

Adalete ve de devlet adamlarına güvenerek istedi!

Sahi, çok şey mi istedi?