Bak Yeğen, gerçek ve namuslu bir gazeteci:

Yakınlarının kasasıyla sosyal statüdeki koltuğunu düşünerek yazmaz.

Gerçek gazeteci, milleti, devleti ve de memleketini düşünerek yazar.

SEN NEYE BAKACAKSIN BİLYOR MUSUN?

Sen, gazeteci olan amcanın:

Doğru mu yalan mı yazdığına bakacaksın!

Yazısında: İftira, kumpas, montaj, hakaret ve alçakça karalama eğilimi görüyorsan…

Yazısında, çıkarcılık, bir yerlere tetikçilik, kalemini kiraya verme gibi yalakalık görüyorsan, tam da oraya bakacaksın!

Yazısında, öz milletine, öz devletine ve de öz memleketine karşı, herhangi bir ihanet söylemi buluyorsan işte ona bakacaksın!...

Dünya insanlığı üzerine: Irkçılık, dincilik, mezhepçilik, dil ve renkçilik ayrışması yaparak: İnsanlığın barışına dinamit koyma amacı güderek yazıyorsa…

Öz ülkesiyle dünya doğasına karşı duyarlı olup, uyarma işini yapmıyorsa işte ona bakacaksın!..

Kısacası gazeteci amcanın: Adalete, ahlaka, vicdana ve de insafa uygun davranıp davranmadığına bakacaksın!..

Hem de beyin ve yürek terazisini, gün ışığına tutarak bakacaksın!

Bakacak, sonra da insanlık onuruna yakışan bir sağlıklı karar vereceksin!

Hem de tüm duygusallıktan uzak kalarak karar vereceksin!

SONRA: İster gurur duyarsın gazeteci amcanla…

İster nefret ve utanç duyarsın gazeteci amcanla…

Bak yeğen gazetecilik çileli iştir!

Gazetecilik, eğer mesleki namusla yapılmazsa aynen bir doğal felaket gibi olur!

Hem en yakında olanlar yıkılıp yok olur!

Hem de en uzakta olanlar…

Ülkesine ve milletine karşı dürüst olup gerçekleri ortaya koymayan gazeteciler:

TAM BİR VATAN HAİNİDİR! BİLESİN YEĞEN…

GERÇEK VE NAMUSLU BİR GAZETECİ, HER ZAMAN VE HER ZEMİNDE:

KİMDEN VE NEREDEN GELİRSE GELSİN, HER ZARAR VE YANLIŞ KARŞISINDA:

ÖZ MİLLETİNİ VE DE TÜM İNSANLIĞI UYARAN GAZETECİDİR!

Bu uyarıyı, siyasal iktidarlara karşı milletin müşterek sesi olarak yapar!

Bu uyarıyı, bir demokratik baskı grubu olarak yapar, aynen demokratik kitle örgütleri gibi…

Elbette ki, diğer organize oluşumlarla tüm bireylere de yapar!

Hem de yasal ve de demokratik ölçüler çerçevesinde yapar!

Haksızlığı önlemek, toplumsal barışı sağlamak, yani milletin çıkarını korumak için yapar!

Kim yapar? Elbette ki gerçek ve namuslu vatansever gazeteciler yapar’

YOKSA: Milletin ve devletin başına öyle bir pislik yağar ki…

DEVLETİN BEKASI öyle bir tehlikeye girer girer ki…

Bunun ifadesi bile zordur!

Bunun için de medya denen iletişim sektörü:

Ne devletin tekelinde olmalı… Ne de kişilerin tekelinde olmalıdır!

Öyle bir medya düzeni kurulmalı ki…

Tüm gazeteciler özgür düşünüp özgür yazmalı…

Tüm gazeteciler, millet ile siyasal iktidarlar arasında bir hak arama…

Bir demokratik ses… bir sosyal denge unsuru olarak ayakta durmalıdır!

Tıpkı demokrasisi ve adaleti gelişmiş çağdaş ülkelerde olduğu gibi.

Ne yazık ki, ülkemizde bu konuda çok geriyiz çok…

Çünkü doğruyu yazanlar dokuz köyden kovuluyor!

İşinden oluyor, basın kartı ve sosyal güvencesi elinden alınıyor!

Son yıllarda öyle bir baskı var ki, her iş kolunda olduğu gibi…

Gazetecilik iş kolunda da gerçek bir demokratik örgütlenme yoktur!

Yani ne sendikaların ne de cemiyetlerin eski ağırlığı kaldı.

Oysa, 30 yıl önce bu iş kolunda 13 Yıl başkanlık yapan biz; (1979-1992) çok farklıydık çok… Aramızdan ayrılan o yönetici ve temsilci arkadaşlarımı saygıyla anıyor, hayatta olanlara da can sağlığı diliyorum.

12 EYLÜL 1980 DARBECİSİ ORGENERAL KENAN EVRENE: ‘SEN SİLAH ZORUYLA EMEK SÖMÜRÜSÜ YAPIYORSUN’’ DEDİĞİMİZ GÜNLER OLDU. ELBETTE Kİ BU YÜZDEN YARGILANDIK! Ne var ki, tarafsız ve namuslu yargı görevlileri sayesinde  her seferinde berat ediyorduk! Çünkü haklıydık haklı…

NAMUSLU GAZETECİ TÜM BASKILARA RAĞMEN:

HEM YAZMALI HEM DE SÖYLEMELİ…

Yeter ki içinde millet ve devletin çıkarı olsun! Yeter ki içinde memleketin BEKASI adına bir şeyler olsun; YAZMALI NAMUSLU GAZETECİ YAZMALI YEĞEN!..

Mesela ülkelerine gönderilmesi gereken mültecileri, bu seçimde sandıklara gönderip, oralarda oy toplayan anlayışın yanlış olduğunu yazmalı!..

Hangi seçim bölgesine gittiysek, orada mülteci yığını vardı.

Şimdi bu haksız ve yanlış uygulamayı yazmayalım mı YEĞEN?

Bu seçimlerin demokrasiyle bağdaşmadığını… Yurttaşlık hukuku ile uyuşmadığını yazmayalım mı?