“Anlattıkların karşındaki anlayabilecek kadarıdır”, demişler.

Katılmıyorum!

Ben araştırıp uğraş vereceğim, zaman harcayacağım…

Sonra bu kadar bilgimi hiç araştırmamış, hiç merak etmemiş, öğrenmemiş,  oradan buradan aldığı yalan yanlış bilgileri olan birisine öğrenmesi için kendimi parçalayacağım.

Hem öğrenmek için enerjimi harcayacak hem de öğretmek için…

Yok, öyle kolay şey!

Kendisi öğrenecek, kendisi bilmediğinin farkına varacak.

Söylediklerimi anlamıyorsa gidip kendisi çalışacak, öğrenecek durumu gelecek ki değişebilsin.

Yoksa asla değişmez!

Çünkü değişim ve eğitim öyle kolay bir iş değil. Kolay olsaydı bu kadar uzun süreli bir eğitim süresi olmaz ve gerekte duyulmazdı.

*

Her ne olursa olsun, hazır olan hiçbir şeyin kıymeti olmaz.

Yatlar, katlar, mallar mülkler gibi.

Bedava bilgi de bir işe yaramaz, kıymetsiz ellerde hor kullanılır.

İşte bu yüzden öğrenmek istersen,

Oku!

Öğren!

Merak et!

*

Dinden konuşursun,  kutsal kitabını okumamışsındır.

Vatan dersin, Nutuk’u okumamışsındır.

Her şey pahalı dersin, üretim ekonomisini bilmezsin.

Dışardan mal geliyor dersin, ithalat ihracat nedir haberin olmaz.

Dinler tarihini oku, Nutuk’u oku, kutsal kitapların tümünü oku.

Antik Yunanı oku, Mısır’ı oku.

Türk Tarihini oku.

Atatürk’ü oku.

Okumazsan bir şey öğretemem sana.

Nasıl öğretebilirim ki?

Fikirleri değiştirecek bir ilaç yok.

Yıllarca okuyup araştıran bir kişi, ayaküstü sohbetlerde karşı tarafın fikirlerini değiştirmesi beklenemez. Okumamış birinin karşı tarafı anlamasını, değişmesini beklemekte anlamsız.

Eğitim ciddi bir iştir. Basit bir eylem ya da basit bir süreç asla değildir.

Kolay olsaydı okullara gerek kalmazdı. Zenginler kaliteli okullara, yurtdışı eğitimlere bir sürü para vermezlerdi. Sınavlara da gerek kalmazdı. Herkes oradan buradan okur, dinler aydın kişi olurdu.

Herkes kendi kendini sorgulayıp, eğitmedikten sonra hiç kimse bir başkasının fikrini değiştiremez.

Kendine ölmeden önce bir iyilik et, kendini eğit, kendin oku…

Ve evrensel yasaları asla unutma,

Hak,

Hukuk

Adalet…