Koalisyonlar dönemi bitti, ittifaklar dönemi başladı. Hem de ne ittifaklar... Sağımız, solumuz her yer ittifak oldu!

Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine giderken bir taraf yüzde 0,5’in bile hesabını yapıp birleşip, genişlemeye devam ederken diğer tarafta yüz bin imzayı bile günler sonra toplayabilen ama Cumhurbaşkanlığı iddiasında bulunan adaylar ve ittifaklar var.

“Türkiye’yi koalisyonlardan çekip çıkarttık” deyip iki üç ittifak arasında kutuplaştırıp seçimlere zorlayanlara artık diyecek bir söz yok onları kendi hallerine bırakmak lazım.

Zafer Partisi’nin başı çektiği ATA İttifakı hakkında da çok konuşmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum.

Seçim öyle ya da böyle iki ittifak arasında geçecek. Şimdi ama ortada bir şımarıklık var. Bu şımarıklık tabiki Cumhur İttifakı dışında kalan herkesin şımarıklığı.

Tek tek sayalım; Büyük Birlik Partisi, HÜDA Par, Yeniden Refah Partisi ve hatta MHP... Bu partilerin hepsi tek basamaklı oy oranına sahip görünüyor. Yüzde 0,01-0,02 tek basamaklı olmayan oy sahibi partiler bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığı konusunda en ufak bir tereddüt etmeden birleşmiş durumda. Peki ya diğer taraf?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin 20 yıldır yönettiği ve artık gitmesi gerektiği konusunda diğer herkes hemfikir mi?

CEVAP; EVET.

Bu evet cevabını Memleket Partisi ve Muharrem İnce de, Zafer Partisi ve Ümit Özdağ da, net bir şekilde dile getirmişti. Peki bu şımarıklık neden?

Şımarıklık dediğim şey tamamen birden fazla aday çıkartmadır. Evet şımarıklık bu başka bir isim konulamaz. Ya da başka bir şey; onu söylemek istemiyorum avukata verecek param yok.

Neden şımarıklık olarak tanımladığımı açıklayayım.

Türkiye 20 yıldır, hadi biraz iyimser olalım, 2014 yılından beri oldukça despotik bir yönetim altında. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmeyip aday çıkaran herkese sormak istiyorum; Bizim şu anki durumumuzda çok adaylı, yüksek demokratik bir seçime gitme lüksümüz var mıdır?

Bu baskıcı rejim sonlanmadan çok adaylı “demokratik” bir seçime gitmemiz ne kadar doğrudur? Bu zaten güçlü, tek parça, tek yumruk ve devlet imkanlarını kullanan bir iktidar karşısında bin parçaya bölünmek değil de nedir? Bu lüks ve şımarıklıktır.

Ülkenin üstündeki yükü indirmeden daha ileri bir demokrasiye geçiş mümkün mü?

Kılıçdaroğlu’nun 2027 seçimlerinde adaylığının ve seçilmesi ihtimalini herkesin çok düşük gördüğünü düşünüyorum. Öyleyse bu geçiş dönemi için Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi adına herkesin uğraşması ve sonraki dönemde de istediğimiz o “çok adaylı demokratik” seçime gitsek daha güzel olmaz mıydı?

Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın adaylığında ısrar edenlerin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun ikinci tura kalması halinde Kılıçdaroğlu’na yine oy vermeyeceğini düşünüyorum. Hatta bundan eminim diyebilirim.

Böyle bölünmeye devam edilirse göreceksiniz; ADAM YİNE KAZANACAK!..